Diz Ağrısı Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

12 Eylül 2025   |    6 Ekim 2025    |   Kategori: Haberler Print

Merdiven çıkarken dizinizde hissettiğiniz o keskin sızı… Sabahları yataktan kalktığınızda adımlarınızı zorlaştıran o tutukluk… Torunlarınızla parkta koşup oynamak isterken sizi bir anda durduran o ağrı… Bu sahneler size de tanıdık geliyor mu? Eğer geliyorsa, yalnız olmadığınızı bilmelisiniz. Diz ağrısı, bugün genç yaşlı demeden milyonlarca insanın hayat kalitesini düşüren, onları sevdikleri aktivitelerden alıkoyan ortak bir dert.

Pek çoğumuz bu ağrıyı “yaşlılık işte”, “çok yürüdüm ondan oldu” gibi bahanelerle geçiştirir, bir süre sonra kanıksar ve onunla yaşamaya çalışırız. Ancak modern tıp, bize “diz ağrınızla yaşamayı öğrenmek zorunda değilsiniz” diyor. Artık elimizde, kişiye özel olarak planlanabilen, ameliyatlı veya ameliyatsız o kadar çok tedavi seçeneği var ki… Önemli olan doğru zamanda, doğru uzmana başvurmak ve size en uygun yol haritasını çizmektir. İşte bu yol haritasını en doğru şekilde çizebilmek için, alanında Türkiye’nin en yetkin isimlerinden iki değerli profesörle konuştuk. Bu yolculukta bize, konunun temel direği olan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Demirel ve modern tıbbın en yenilikçi yüzünü temsil eden Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez eşlik edecek.

Prof. Dr. Demirel, dizin mekaniğini, cerrahi ve cerrahi dışı temel tedavi yöntemlerini anlatarak sağlam bir temel oluştururken; Prof. Dr. Kılıçkesmez ise “ameliyatsız” çözümlerle, özellikle de son yılların en heyecan verici gelişmelerinden biri olan “damar tıkama” (embolizasyon) tedavisiyle umut ışığı yakacak.

Prof. Dr. Murat Demirel – Ortopedi ve Travmatoloji

Dizim Neden Ağrıyor? Önce Doğru Teşhis Neden Bu Kadar Önemli?

Bir hasta kapıdan içeri girdiğinde “dizim ağrıyor” dediğinde, biz hekimler için bu büyük bir yapbozun sadece ilk parçasıdır. Çünkü “diz ağrısı” tek bir hastalık değildir; onlarca farklı sebepten kaynaklanabilen bir belirtidir. Belki genç bir sporcuda menisküs yırtığı, belki orta yaşlı bir hanımefendide kireçlenme (osteoartrit) başlangıcı, belki de bir romatizmal hastalığın ilk habercisidir. İşte bu yüzden etkili bir tedaviye başlamadan önce yapbozun tüm parçalarını birleştirip doğru resmi, yani doğru teşhisi görmemiz şarttır.

Prof. Dr. Murat Demirel, bu teşhis sürecini bir dedektiflik çalışmasına benzetiyor. “Önce hastamızı dinleriz. Ağrı ne zaman başladı? Nasıl bir karakterde? Merdiven çıkarken mi, yürürken mi artıyor? Dizinizde takılma, kilitlenme veya boşalma hissi oluyor mu? Bu soruların cevapları, bize yol gösteren ilk ipuçlarıdır.”

Bu sohbetin ardından detaylı bir fizik muayene gelir. Dizin hareket açıklığına, hassas noktalara, şişlik olup olmadığına bakılır. Gerekli görüldüğünde ise görüntüleme yöntemlerinden yardım alınır. Röntgen filmleri kemik yapısını, eklem aralığındaki daralmayı göstererek kireçlenme hakkında değerli bilgiler verirken; MR (Manyetik Rezonans) ise dizin yumuşak dokularını, yani menisküsleri, bağları, kıkırdağı ve tendonları adeta bir fotoğraf netliğinde görmemizi sağlar. Doğru teşhis, doğru tedavinin yarısıdır. Yanlış veya eksik bir teşhisle başlanan tedavi, sadece zaman kaybına değil aynı zamanda sorunun daha da büyümesine neden olabilir.

Ameliyat Öncesi Hangi Tedavi Seçenekleri Mevcut?

Çoğu hastanın en büyük korkusu, “doktora gidersem hemen ameliyat der” endişesidir. Prof. Dr. Murat Demirel, bu endişenin yersiz olduğunu, ortopedide ameliyatın her zaman en son seçenek olduğunu vurguluyor. Özellikle diz kireçlenmesi gibi durumlarda, cerrahiye gitmeden önce deneyebileceğimiz ve çok başarılı sonuçlar alabildiğimiz birçok tedavi yöntemi bulunmaktadır. Gelin bu yöntemleri adım adım inceleyelim.

Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve Fizik Tedavi: Bu tedavinin temel taşıdır. Eğer fazla kilonuz varsa, dizlerinize binen yükü azaltmak için kilo vermek yapabileceğiniz en iyi şeydir. Attığınız her adımda vücut ağırlığınızın 3 ila 5 katı kadar bir yük dizlerinize biner. Yani vereceğiniz 5 kilo, dizlerinizde 25 kiloluk bir rahatlama hissi yaratabilir.

Fizik tedavi ise dizin etrafındaki kasları güçlendirerek, ekleme binen yükü kasların taşımasını sağlar. Güçlü kaslar, diziniz için adeta doğal bir “dizlik” görevi görür. Egzersiz, diz kireçlenmesine kötü gelir efsanesi kesinlikle doğru değildir. Tam aksine, doğru ve bilinçli yapılan egzersiz (yüzme, bisiklet, yürüyüş gibi) hem kasları güçlendirir hem de eklem hareketliliğini artırır.

İlaç Tedavileri: Ağrı ve inflamasyonu (ödemi) azaltmak için antienflamatuar ilaçlardan faydalanabiliriz. Bu ilaçlar doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Ayrıca kıkırdak yapısını desteklediği düşünülen glukozamin ve kondroitin gibi takviyeler de bazı hastalarda rahatlama sağlayabilir.

Diz İçi Enjeksiyonlar: İlaçların ve fizik tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda, doğrudan diz ekleminin içine yapılan enjeksiyonlar devreye girer. Bu yöntem ilacın direkt olarak sorunlu bölgeye ulaşmasını sağlayarak çok daha etkili sonuçlar verebilir. Günümüzde uygulanan başlıca enjeksiyon türleri şunlardır:

Kortizon Enjeksiyonları: Güçlü bir antienflamatuardır. Özellikle dizde yoğun şişlik ve ağrı olan alevlenme dönemlerinde, yangını hızla söndürmek için kullanılır. Etkisi hızlı başlar ancak genellikle birkaç ay sürer. Sık tekrarlanması önerilmez.

Hyaluronik Asit (Horoz İbiği) Enjeksiyonları: Eklem sıvısının doğal bir bileşenidir. Amacı, azalan eklem sıvısını takviye ederek eklemin kayganlığını artırmak ve bir nevi “yağlama” yapmaktır. Etkisi daha yavaş başlar ama 6 ay ila 1 yıl sürebilir.

PRP (Trombositten Zengin Plazma) Enjeksiyonları: Kişinin kendi kanından hazırlanan bir yöntemdir. Kanınız alınır, özel bir işlemden geçirilerek trombosit adı verilen pıhtılaşma ve iyileşme hücreleri ayrıştırılır ve zenginleştirilir. Bu plazma, büyüme faktörleri açısından çok zengindir ve dizin içine enjekte edildiğinde vücudun kendi kendini tamir mekanizmalarını tetikler.

Kök Hücre Tedavisi: Genellikle kişinin kendi göbek yağı veya kemik iliğinden alınan kök hücrelerin, laboratuvarda çoğaltıldıktan sonra dize enjekte edilmesidir. Amaç hasarlı kıkırdak dokusunda bir onarım ve yenilenme başlatmaktır. Halen geliştirilmekte olan umut verici bir yöntemdir.

Artık Bıçak Altına Yatmak Gerektiğinde Hangi Cerrahi Yöntemler Uygulanıyor?

Tüm bu ameliyatsız yöntemler denendiği halde hastanın ağrıları günlük yaşamını (gece uykudan uyandırma, kısa mesafe bile yürüyememe gibi) ileri derecede etkilemeye devam ediyorsa, o zaman cerrahi seçenekleri konuşmaya başlarız. Prof. Dr. Murat Demirel, günümüz cerrahi tekniklerinin eskisine göre çok daha konforlu ve başarılı olduğunun altını çiziyor.

Artroskopi (Kapalı Ameliyat): Diz eklemine büyük bir kesi yapmak yerine, birkaç küçük delikten bir kamera ve cerrahi aletlerle girilerek yapılan bir yöntemdir. Adeta bir “anahtar deliğinden” içeri bakıp sorunu hem teşhis hem de tedavi etmemizi sağlar. İyileşme süreci açık ameliyatlara göre çok daha hızlıdır. Artroskopi ile tedavi edilen başlıca sorunlar şunlardır:

  • Menisküs yırtıkları
  • Ön çapraz bağ gibi bağ yaralanmaları
  • Eklem içindeki serbest kıkırdak parçaları
  • Kıkırdak hasarlarının onarımı

Protez (Eklem Yüzeyi Değiştirme Ameliyatı): Kireçlenmenin ileri evrelerinde, kıkırdak dokusu tamamen aşınıp kemikler birbirine sürtmeye başladığında, artık tek çözüm aşınan bu yüzeyleri yapay bir eklemle (protez) değiştirmektir. Bunu, aşınmış bir araba lastiğini yenisiyle değiştirmeye benzetebiliriz. Eğer hasar dizin sadece bir bölümündeyse “kısmi diz protezi”, tüm yüzeyleri etkiliyorsa “total diz protezi” uygulanır. Başarılı bir protez ameliyatı hastanın ağrılarını tamamen ortadan kaldırarak onu yeniden aktif ve bağımsız bir yaşama kavuşturabilir.

Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez – Girişimsel Radyoloji

Girişimsel Radyoloji Nedir ve Diz Ağrısı Tedavisinde Nasıl Bir Rol Oynar?

Şimdiye kadar diz ağrısı tedavisinde ya ilaçlar ve iğneler gibi ameliyatsız yöntemleri ya da artroskopi ve protez gibi cerrahi yöntemleri konuştuk. Peki, bu ikisinin arasında, ameliyat kadar büyük bir müdahale gerektirmeyen ama iğnelerden daha etkili olabilen bir seçenek var mı? İşte bu sorunun cevabı, tıbbın en yenilikçi ve hızla gelişen alanlarından biri olan Girişimsel Radyoloji’de yatıyor.

Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez, yaptıkları işi “damar içinden tedavi sanatı” olarak tanımlıyor. “Bizler, büyük cerrahi kesiler yapmak yerine, vücudun damar ağını bir otoyol gibi kullanarak hedefe ulaşırız. Genellikle kasıktaki veya el bileğindeki bir atardamardan iğne ucu kadar bir delikten girer, çok ince teller ve kateterler (borucuklar) yardımıyla, görüntüleme cihazları (anjiyografi, ultrason gibi) rehberliğinde vücudun hemen her noktasına ulaşabiliriz. Ulaştığımız bu noktada da kanamayı durdurmaktan tümörleri yok etmeye, tıkalı damarları açmaktan bugün konuştuğumuz gibi diz ağrısını tedavi etmeye kadar birçok işlemi ‘ameliyatsız’ olarak gerçekleştiririz.”

Ameliyatsız Bir Çözüm Olan Geniküler Arter Embolizasyonu Nedir?

Bu kulağa biraz karmaşık gelen yöntemin mantığı aslında çok basit. Dizde kireçlenme (osteoartrit) olduğunda, eklem zarında (sinovyum) kronik bir iltihaplanma, yani bir “yangın” başlar. Vücut bu yangını söndürmek için bölgeye sürekli kan göndermeye çalışır ve bu süreçte o bölgede anormal, küçük, hastalıklı yeni damarlar oluşur. Sorun şu ki bu yeni damarlar yangını söndürmek yerine, bölgeye daha fazla iltihap hücresi taşıyarak yangını daha da körükler. Üstelik bu damarların etrafında oluşan yeni sinir uçları da ağrının kronikleşmesine neden olur.

Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez, bu yöntemi şu basit analojiyle açıklıyor: “Bizim yaptığımız iş, o yangını besleyen gereksiz ve hastalıklı su borularını (damarları) bulup tıkamaktır. Yangının kaynağına giden yakıtı kestiğinizde, yangın (iltihap) kendiliğinden söner ve yangının yarattığı alarm (ağrı) da ortadan kalkar.”

Bu işlem anjiyografi ünitesinde, lokal anestezi altında yapılır. Kasıktaki atardamardan girilerek diz bölgesine ulaşılır. Özel bir boya verilerek dizdeki o anormal, hastalıklı damarlar haritalanır ve tespit edilir. Ardından, bir kum tanesinden bile daha küçük olan özel tıkayıcı parçacıklar bu damarların içine gönderilerek kan akışı kesilir. İşlem yaklaşık 1-1.5 saat sürer ve hasta aynı gün veya ertesi gün taburcu olabilir. Herhangi bir kesi, dikiş veya narkoz riski yoktur.

Bu Yöntem Kimler İçin Uygundur?

Geniküler Arter Embolizasyonu (GAE), her diz ağrısı olan hasta için bir sihirli değnek değildir. Ancak doğru hasta grubunda uygulandığında son derece başarılı sonuçlar vermektedir. Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez, bu tedavinin özellikle kimler için ideal bir seçenek olduğunu bir liste halinde sunuyor.

GAE Tedavisi İçin En Uygun Adaylar:

  • Orta ve ileri düzeyde diz kireçlenmesi (osteoartrit) olanlar
  • İlaç, fizik tedavi ve diz içi enjeksiyon gibi yöntemlerden yeterli faydayı görmeyenler
  • Diz protezi ameliyatı olmak için henüz “çok genç” kabul edilen ve ameliyatı geciktirmek isteyenler
  • İleri yaşı veya ek hastalıkları (kalp, şeker hastalığı gibi) nedeniyle protez ameliyatı için yüksek risk taşıyanlar
  • Diz protezi ameliyatı olduğu halde, nedeni bulunamayan inatçı ağrıları devam eden hastalar

Bu yöntem menisküs veya bağ yırtığı gibi mekanik problemler için uygun değildir. Temel hedefi, kireçlenmeye bağlı kronik iltihap ve ağrıdır. Tedavinin başarısı, hastaların ağrılarında belirgin bir azalma, hareket kabiliyetlerinde artış ve kullandıkları ağrı kesici miktarında ciddi bir düşüş olarak kendini gösterir.

Tedavide Tek Bir Doğru Yok, Size Özel Doğru Var

Bu uzun yolculuğun sonunda gördüğümüz en net resim şu: Diz ağrısı tedavisinde artık çaresiz değiliz. Elimizde, konservatif yöntemlerden en ileri cerrahi tekniklere, oradan da damar içinden yapılan ameliyatsız modern çözümlere kadar uzanan çok geniş bir yelpaze var.

Önemli olan sorunun ne olduğunu doğru anlamak ve multidisipliner bir yaklaşımla, yani Ortopedi ve Girişimsel Radyoloji gibi farklı dalların gerektiğinde bir arada çalışmasıyla size en uygun tedavi planını oluşturmaktır. Belki sizin için çözüm basit bir egzersiz programı ve bir diz içi enjeksiyondur, belki de en doğrusu artık bir diz protezidir. Veya belki de siz, protez ameliyatını ertelemek isteyen ve embolizasyon tedavisi için mükemmel bir adaysınızdır.

Ağrıyı kabullenmek, hayattan elinizi eteğinizi çekmek zorunda değilsiniz. Atacağınız ilk adım, güvendiğiniz bir hekime başvurarak durumunuzu net bir şekilde ortaya koymaktır. Unutmayın bilim ve teknoloji sizin daha hareketli, daha ağrısız ve daha kaliteli bir yaşam sürmeniz için her gün yeni kapılar aralıyor. O kapıdan içeri girmek ise sizin elinizde.

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla