
Bir erkeğin hayatında “kanser” kelimesini duyduğu an, dünya adeta durur. Zihin bir anda binlerce soruyla dolar: “Tedavim nasıl olacak? İşe devam edebilecek miyim? Aileme ne olacak? Yaşayacak mıyım?” Bu hayati soruların gölgesinde, genellikle konuşulmaya çekinilen, ertelenen ama en az diğerleri kadar önemli bir konu daha vardır: Cinsellik.
Erkeklik kimliğinin, özgüvenin ve partnerle olan yakınlığın önemli bir parçası olan cinsel hayat, kanser teşhisi ve tedavisiyle birlikte bir belirsizlik bulutunun içine girer. Yorgunluk, ağrı, bedendeki değişimler ve geleceğe dair kaygılar, bir zamanlar hayatın doğal bir parçası olan bu konuyu bir anda konuşulması zor, hatta ayıp bir hale getirebilir. Oysa cinsellik, sadece fiziksel bir eylem değil; aynı zamanda sevgiyi, yakınlığı, bağlılığı ve hayata tutunma isteğini ifade etme biçimidir.
İşte bu yüzden bu tabuyu yıkmak ve o sessiz sorulara yanıt vermek biz hekimlerin en önemli görevlerinden biri. Kanserle mücadele ederken yaşam kalitesini korumanın ve iyileşme sürecinin bir parçası olarak cinsel sağlığı da masaya yatırmanın tam zamanı. Bu amaçla, her biri kendi alanında çok değerli üç uzman isimle, erkeklerin bu zorlu süreçteki endişelerini konuştuk. Genel Cerrah Doç. Dr. İsmail Sert, kanser ve tedavisinin genel etkilerini; Kulak Burun Boğaz (KBB) Uzmanı Doç. Dr. Murat Topdağ, baş ve boyun kanserlerinin özel durumunu ve Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Haluk Söylemez ise doğrudan erkek cinsel sağlığını etkileyen kanserleri ve çözümlerini, tüm samimiyetleriyle sizler için anlattı.
Bir kanser teşhisi aldığınızda, vücudunuz ve zihniniz adeta bir alarm durumuna geçer. Tüm enerji, hayatta kalma mücadelesine odaklanır. Bunu, büyük bir deprem sonrası şehri yeniden inşa etmeye benzetebilirsiniz. Tüm kaynaklar, enkazı kaldırmaya ve temel altyapıyı (hayatınızı) kurtarmaya yönlendirilir. Bu süreçte şehrin lüks restoranları veya eğlence merkezleri (yani cinsel istek gibi o an için hayati olmayan fonksiyonlar) geçici olarak kapanır. Bu son derece normal ve beklenen bir durumdur.
Doç. Dr. İsmail Sert, cinsel isteksizliğin hem psikolojik hem de fiziksel birçok nedenden kaynaklandığını belirtiyor. Kanserle savaşan bir erkeğin cinsel isteğini azaltan en yaygın faktörler genellikle şunlardır:
Unutmayın bu bir son değil sadece bir ara vermedir. Bedeniniz ve zihniniz iyileşmeye başladıkça, yani şehrin ana hatları yeniden kuruldukça, sosyal ve keyif veren fonksiyonlar da yavaş yavaş geri dönecektir. Bu süreçte kendinize ve bedeninize karşı sabırlı ve şefkatli olmanız çok önemlidir.
Özellikle sindirim sistemi kanserleri gibi büyük ameliyatlar sonrası vücutta yara izleri, kilo kaybı ve bazen stoma (bağırsağın karın duvarına ağızlaştırılması) gibi kalıcı değişiklikler olabilir. Bu değişikliklere alışmak zaman alır ve erkeğin kendine olan bakışını, özgüvenini derinden etkileyebilir. “Partnerim beni artık çekici bulmayacak,” veya “Bu halimle ona nasıl yaklaşabilirim?” gibi korkular zihne yerleşebilir.
Doç. Dr. İsmail Sert, bu noktada en güçlü ilacın “iletişim” olduğunu vurguluyor. Cinsellik, iki kişilik bir danstır ve bu yeni durumda her iki partnerin de adımları yeniden öğrenmesi gerekir. Unutmayın ki partneriniz size, vücudunuzdaki bir yara izine değil bir bütün olarak size aşıktır. Sizinle bu zorlu yolda yürüyen insan, bu değişiklikleri bir kusur olarak değil kazanılmış bir savaşın madalyaları olarak görecektir. Yakınlık, sadece kusursuz bir bedende yaşanmaz; sevgi, şefkat ve dokunma ile her koşulda yeniden inşa edilebilir.
Baş ve boyun bölgesi, bizim kimliğimizin, kendimizi ifade etme biçimimizin merkezidir. Yüzümüz, sesimiz, bakışlarımız… Bu bölgeye yapılan bir cerrahi müdahale veya radyoterapi, sadece fiziksel değil aynı zamanda ruhsal olarak da derin izler bırakabilir. Ameliyat sonrası bir yara izi, konuşmada veya yutkunmada bir zorluk, hatta bazen nefes almayı kolaylaştırmak için açılan bir trakeostomi (nefes borusuna delik açılması), erkeğin kendini eksik ve “kusurlu” hissetmesine neden olabilir. “Aynaya bakamıyorum, partnerimin yüzüne nasıl bakacağım?” endişesi, en sık karşılaştığımız durumlardandır.
Doç. Dr. Murat Topdağ, bu endişelerin çok insani olduğunu kabul etmekle birlikte gerçek yakınlığın derinin ötesinde kurulduğunu hatırlatıyor. Evet, vücudunuzda bir değişiklik var ama siz hala aynı kişisiniz. Sizi siz yapan karakteriniz, anılarınız, sevginiz yerli yerinde duruyor. Bu süreçte partnerinizin desteği her zamankinden daha önemli hale gelir. Onun size olan bakışlarındaki sevgiyi ve şefkati gördüğünüzde, sizin de kendinize olan bakışınız değişmeye başlayacaktır. Unutmayın gerçek çekicilik, kusursuzlukta değil yaşanmışlıkta ve o yaşanmışlığa rağmen hayata sevgiyle tutunabilmektedir.
Bu genellikle göz ardı edilen ama cinsel yaşamı derinden etkileyen bir konudur. Cinsellik, sadece görme ve dokunma ile sınırlı değildir; koku ve tat da bu deneyimin çok önemli parçalarıdır. Partnerimizin teninin kokusu, en güçlü afrodizyaklardan biridir. Öpüşme sırasındaki tat alışverişi, yakınlığın en temel formlarındandır. Baş ve boyun kanserlerinde uygulanan radyoterapi (ışın tedavisi) veya bazı kemoterapiler, tat ve koku alma duyularını geçici veya kalıcı olarak azaltabilir. Bu durum kişinin cinsel deneyimden aldığı hazzı azaltarak bir kopukluk hissine neden olabilir.
Doç. Dr. Murat Topdağ, bu durumda diğer duyuları daha fazla ön plana çıkararak yeni bir yakınlık dili geliştirilebileceğini belirtiyor. Eğer koku ve tat duyularınız azaldıysa, cinsel yaşamınızı zenginleştirmek için şunları deneyebilirsiniz.
Bu adeta yeni bir dil öğrenmek gibidir. Başta zorlanabilirsiniz ama zamanla, dokunuşların ve bakışların kelimelerden daha güçlü olduğu yeni bir iletişim yolu keşfedebilirsiniz.
Bu ürolojik kanserlerle ilgili en sık sorulan ve en çok endişe duyulan sorudur. Cevabı dürüstçe vermek gerekirse, evet, neden olabilir ve bu oldukça yaygın bir durumdur. Doç. Dr. Haluk Söylemez, durumu şöyle açıklıyor: “Sertleşmeyi sağlayan sinirler, adeta bir örümcek ağı gibi prostatın hemen yanından geçer. Prostat kanseri ameliyatı sırasında, kanserli dokuyu tamamen temizlemek için bu çok hassas sinirlerin bir kısmına veya tamamına dokunmak, onları germek veya bazen kesmek gerekebilir. Aynı şekilde radyoterapi de bu sinirlere ve penise giden kan damarlarına zamanla hasar verebilir.”
Ancak bu cinsel yaşamın sonu demek değildir! İşte bu en önemli mesaj. Tıp, bu konuda son yıllarda inanılmaz bir yol kat etti. Eskiden çaresi olmayan bu durum için günümüzde pek çok etkili tedavi yöntemi mevcut. Yani evet, bir sorun yaşama ihtimaliniz yüksek ama bu sorunu çözme ihtimalimiz de bir o kadar yüksek. Sertleşme sorunu için başvurduğumuz başlıca tedavi yöntemleri şunlardır:
Hangi tedavinin sizin için uygun olduğuna, kanserin evresi, uygulanan tedavi, yaşınız ve beklentileriniz gibi faktörleri göz önünde bulundurarak birlikte karar veririz. Önemli olan bu sorunu utanılacak bir şey olarak görmeyip doktorunuzla açıkça konuşmanızdır.
Bu iki soru da çok önemli ve birbirinden ayrı cevapları var.
Orgazm: Evet, olabilirsiniz! Orgazm hissi, beyinde yaşanan bir haz durumudur ve sertleşme veya meninin gelmesiyle doğrudan bağlantılı değildir. Özellikle prostat kanseri ameliyatı sonrası erkeklerin çoğu, “kuru orgazm” adı verilen bir durumu yaşar. Yani orgazmın verdiği o yoğun haz hissini yaşarlar ancak dışarıya meni gelmez. Çünkü prostat ve meni keseleri ameliyatla alınmıştır. Bu alışılması gereken yeni bir durumdur ama cinsel hazzın bittiği anlamına gelmez.
Çocuk Sahibi Olma (Fertilite): Bu çok daha kritik bir konudur ve mutlaka tedaviden önce konuşulması gerekir. Kemoterapi, radyoterapi ve bazı kanser ameliyatları, sperm üretimini geçici veya kalıcı olarak durdurabilir, yani kısırlığa neden olabilir. Eğer gelecekte çocuk sahibi olma planınız varsa, bu ihtimali mutlaka onkoloğunuz ve üroloğunuzla tedaviniz başlamadan görüşmelisiniz. Neyse ki bunun için de çözümlerimiz var. Tedaviye başlamadan önce doğurganlığınızı korumak için başvurabileceğimiz yöntemler:
Sperm dondurma: En kolay ve en yaygın yöntemdir. Tedaviden önce alınan sperm örnekleri, gelecekte kullanılmak üzere dondurularak saklanır. Testisten sperm elde etme (TESA/TESE): Meniye sperm çıkışı olmayan bazı durumlarda, küçük bir operasyonla doğrudan testislerden sperm hücresi alınarak dondurulabilir. Bu seçenekler, kanserle savaşınızı kazandıktan sonra baba olma hayalinizi de korumanızı sağlar.
Kanser, hayatınızdaki pek çok şeyi değiştirebilir ve cinsellik de bunlardan biridir. Ancak “değişim”, “son” demek değildir. Bu süreçte cinsel yaşamınız bitebilir diye korkmak yerine, onun yeni bir şekil alacağını, yeni bir anlam kazanacağını kabul etmek, atılacak en doğru adımdır. Bu zorlu yolculukta size rehberlik edecek üç sihirli kelime var: İletişim, Danışmanlık ve Şefkat. Partnerinizle iletişim kurun, korkularınızı ve arzularınızı paylaşın. Doktorunuzdan danışmanlık alın, sorularınızı sormaktan ve yardım istemekten çekinmeyin. Ve en önemlisi, kendinize karşı şefkatli olun. Vücudunuz büyük bir savaştan geçiyor; ona iyileşmesi için zaman tanıyın.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?