Bu ürünler Türkiye, Körfez Arap Ülkeleri ve diğer Orta Doğu ülkelerinde TRPharm tarafından ruhsatlandırılmalarının ardından piyasaya verilecek. Taraflar, yetkili otoritelerden alınan onay ve gerekli işlemlerin yapılmasının ardından Türkiye’ye teknoloji transferi gerçekleştirecek.
Kalıtsal metabolik bir hastalık olan Fenilketonüri ile doğan çocuklar, fenilalanin amino asidini başka bir amino asit olan tirozine dönüştüremezler. Bu dönüşümü sağlayacak olan fenilalanin hidroksilaz enzimi bu hastalarda eksiktir. Fenilalanin diğer amino asitler gibi proteinin yapıtaşlarından biridir. Fenilketonürili hastalarda besinlerle alınan ve tirozine dönüştürülemeyen fenilalanin, kanda ve diğer dokularda birikir.
Biriken fenilalanin geri dönüşümsüz ve ilerleyici beyin hasarına neden olur. Türkiye fenilketonüri hastalığının en sık görüldüğü ülkeler arasındadır. Doğan her 3 ila 4 bin çocuktan biri fenilketonürilidir. Bu oranın yüksekliği akraba evliliklerinin sıklığı ile ilgilidir.
Gaucher hastalığı da nadir, kalıtımsal bir lizozomal depo hastalığıdır, bazı tip lipidlerin (yağlı maddelerin) dalak, kemik iliği, karaciğer ve akciğerde, bazen de beyinde birikmesine sebep olur. Gaucher hastalığı olan insanlarda glukoserebrosidaz enziminde problem vardır. Hastalığın ilerlemesinin şiddeti ve oranı doğrultusunda, ayrıca kişiden kişiye görülen farklılıklara da göre tedaviye karar verilir.
Herediter tirozinemi hastalığı ise otozomal resesif geçiş gösteren, tirozin aminoasit metabolizmasındaki enzim defektlerinden kaynaklanan, yenidoğan veya çocukluk döneminde tanı konan bir hastalık grubudur. Tip I hipertirozinemide, diğer adı ile hepatorenal tirozinemide, fumaril asetoasetat hidroksilaz enzim defekti sonucu karaciğer, böbrek, sinir sistemi etkilenir. Tip II hipertirozinemide, tirozin aminotransferaz enzim defekti ile göz ve cilt değişiklikleri görülür.
Yapılan işbirliği hakkındaki görüşlerini belirten TRPharm Genel Müdürü Mehmet Göker, “Nadir hastalıklar, en yenilikçi tedavileri mümkün olan en erişilebilir şekilde pazara sunmak açısından şirketimizin vizyonuyla daima uyumlu olmuştur. Bu ürünler çok ciddi hastalıklardan muzdarip olan hastaları tedavi etmek için geliştirilmiştir. Bu hastalıklardan etkilenen hasta sayısı nüfusun sadece küçük bir kısmını oluşturmasına rağmen, hastalığın; hastalar ve sevdikleri insanlar üzerindeki etkisi genellikle dramatiktir.
Bu işbirliğinin, uzmanlaşmış ve maliyetli tedavilere daha uygun fiyatlı ilaç tedariğiyle sağlık bütçelerini destekleyerek bölgede daha geniş bir hasta grubuna erişilmesini sağlayacağına inanıyoruz. Girişimimizin amacı; Türkiye’yi bölgesel bir üretim merkezi olarak konumlandırarak, Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika için e yerel üretim kapasitelerini daha genişletmektir. Bu önemli görevde, ilaç sektöründe uzun zamandır tecrübeli olan Dipharma gibi değerli bir İsviçre şirketi ile ortaklık kurduğumuz için onur duyuyoruz” dedi.
TRPharm Türkiye’de yerel pazarın dışında MENA bölgesinde monoklonal antikor teminine yönelik bir biyoteknolojik üretim tesisi inşa etmenin yanısıra ruhsatlandırmadan başlayarak klinik programların tüm evrelerinin gerçekleştirilmesine kadar yeni ve yenilikçi ilaçların piyasaya sürülmesine odaklanmaktadır. TRPharm başta onkoloji, viroloji, enflamatuar ve nadir hastalıklar olmak üzere geniş bir ürün portfolyosuna sahiptir.
Dipharma S.A. ise nadir hastalıklar için yüksek kaliteli ve yenilikçi ilaçlar geliştirmede uzmanlaşmış bir İsviçre firmasıdır. Dipharma S.A. küresel bir varlık kazanmış üçüncü nesil aile şirketlerinin bir parçasıdır. Nadir genetik bozuklukların tedavisinde kullanılan bir ürün portföyüyle Dipharma S.A., doğuştan gelen metabolik hastalıklardan etkilenen insanlar için uygun maliyetle ve küresel erişime sahip gelişmiş çözümler sunmak için çalışmalarını sürdürmektedir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?