
Akciğer kanserinde erken tanının tedavi başarısı için hayati önemde olduğunu söyleyen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Köksal, yapay zekâ uygulamalarının bu alanda önemli bir destek aracı olabileceğini vurguladı. “Türkiye’de Akciğer Kanseri: Güncel Veriler Işığında Politika Önerileri Raporu” sonuçlarının paylaşılması için Ankara’da düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Deniz Köksal, başta yapay zeka olmak üzere yeni tanı yöntemlerinin akciğer kanserinin erken teşhisi için önemli bir işlev üstlenebileceğini söyledi.
Akciğer kanserinde erken tanının yaşamsal önem taşıdığını belirten Prof. Dr. Köksal, şunları söyledi: “Akciğer kanserli hastalarımızın büyük bir kısmı ileri evrede tanı alıyor ve bu evredeki hastalarda sağ kalım oranı düşük, mortalite yüksek. Yapabileceğimiz en etkili şey erken tanı. Dünyada düşük doz bilgisayarlı tomografi (BT) ile yapılan tarama çalışmaları erken tanıyı artırdığını kanıtladı. Ancak bazı ülkeler bu yöntemi sağlık sistemlerine entegre ederken, birçok ülkede henüz bu aşamaya gelinmedi. Türkiye’nin de bu konuyu gündemine alması ve tüm paydaşlarla birlikte nasıl uygulanabileceğini değerlendirmesi gerekiyor.”
Akciğer Kanserinin Türkiye’ye Yıllık Maliyeti 130 Milyar TL’yi Buluyor!
Teknolojinin sunduğu olanakların erken tanıda önemli bir rol oynayabileceğini belirten Prof. Dr. Köksal, Hacettepe Üniversitesi’nde yürütülen yapay zekâ destekli projeden elde ettikleri sonuçları paylaşarak, şu bilgileri verdi: “Yaklaşık 10 aylık bir süre içinde, farklı nedenlerle çekilen 60.000 civarında akciğer grafisini yapay zekâ programıyla değerlendirdik. Bu sistem, tesadüfen saptanan nodülleri belirlememize yardımcı oldu. Radyoloji ve göğüs hastalıkları ekipleri tarafından yapılan incelemeler sonucunda 55 hastaya BT çekildi ve 6 hastaya erken evre akciğer kanseri tanısı konuldu. Tüm bu hastalar ameliyat edildi.”
Projenin çok kıymetli bir deneyim olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Köksal, “Bu teknolojinin insidental yani tesadüfen saptanan nodüllerin yakalanmasında kullanılabilir olduğunu bizzat deneyimledim. Çünkü ne yazık ki evre 4 tanısıyla gelen bir hastanın bir yıl önceki grafisinde nodülün görüldüğünü fark etmek, erken tanı şansının kaçırıldığını görmek son derece üzücü” dedi.
Akciğer grafilerinde küçük nodüllerin zaman zaman gözden kaçabileceğine, bu noktada yapay zekânın önemli bir destek aracı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Köksal, “Akciğer grafisinde 1 santime yakın tümörleri, 8 milimetre ve üzerindeki tümörleri rahatlıkla saptayabiliyoruz. Yapay zekâ yazılımları ise bir hekimin gözünden kaçabilecek küçük bir nodülü fark edebiliyor. Üstelik akciğer grafileri sadece göğüs hastalıkları uzmanları tarafından istenmiyor; anestezi, üroloji veya genel cerrahi gibi farklı branşlar da isteyebiliyor ve bu durum bazı bulguların gözden kaçmasına neden olabiliyor. Yapay zekâ bu anlamda hekimleri uyararak sürece katkı sağlıyor” bilgisini verdi.
Prof. Köksal, projede kullanılan yapay zekâ yazılımının yurt dışı kaynaklı, FDA onaylı bir ürün olduğunu, ayrıca Türkiye’de yerli firmaların da benzer sistemler geliştirdiğini ifade ederek, projenin Hindistan, Endonezya, Mısır, Meksika ve Türkiye olmak üzere beş ülkede uygulandığını söyledi.
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ve AstraZeneca Türkiye’nin Hazırladığı Akciğer Kanseri Raporu Yayımlandı
Yapay zekânın yalnızca erken tanı değil, aynı zamanda gereksiz radyolojik tetkiklerin azaltılmasında da etkili olabileceğini vurgulayan Köksal, şu bilgileri paylaştı:
“Ülkemizde yılda yaklaşık 50 milyon BT ve MR çekiliyor. Bu sayı oldukça yüksek. Yapay zekâ bir grafiyi değerlendirdiğinde ve ‘normal’ dediğinde hekim rahatlayabilir, gereksiz BT istemeyebilir. Çünkü bu sistemlerin negatif prediktif değeri yüksektir yani negatifse gerçekten negatiftir. Pozitifse zaman zaman yanlış pozitiflikler olabilir ama bu bizim için büyük bir sorun değil. Biz 60.000 filmin tamamına bakmıyoruz, sadece uyarı verilen 2.000 civarındaki görüntüyü inceliyoruz. Bu sayede hem hekim yükünü azaltıyor hem de doğru pozitiflerden kanser tanılarını yakalayabiliyoruz.”
Türkiye’de tütün kontrol politikalarının son yıllarda etkinliğini yitirdiğine de vurgu yapan Prof. Dr. Deniz Köksal, özellikle gençler arasında elektronik sigara kullanımının alarm verici düzeye ulaştığını söyledi.
Türkiye’nin tütün kontrolü alanında bir dönem örnek gösterilen uygulamalara sahip olduğunu ancak son yıllarda bu politikaların gevşediğini ifade eden Prof. Dr. Köksal, “Tütün kontrol politikalarının yavaş yavaş delindiğini görüyoruz. Şu anda maalesef eskiye döndük. Artık çocuklarımızı, gençlerimizi koruyamıyoruz. Herkesin elinde sigara, elektronik sigara var. Oysa elektronik sigara ülkemizde yasak. Buna rağmen bu kadar yaygın kullanılabiliyor olması ciddi bir kontrolsüzlük göstergesi. Elektronik sigara, nikotin bağımlılığını artıran bir ürün. Çünkü kullanıcı, ne kadar nikotin aldığını kontrol edemiyor ve giderek daha fazla nikotin ihtiyacı hissediyor” dedi.
Akciğer kanseri hastalarının sadece %15’i erken teşhis edilebiliyor
Elektronik sigaraların sanıldığı kadar masum olmadığını, uzun vadede ciddi sağlık riskleri taşıyabileceğini belirten Prof. Dr. Köksal, sigaranın kanser yapıcı etkilerinin de yıllar sonra ortaya çıktığını hatırlattı. Akciğer kanserinde erken tanı ve tarama çalışmalarının büyük önem taşıdığını, ancak asıl hedefin sigarayla mücadele olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Deniz Köksal, “Erken tanı, tarama ve insidental nodüller çok önemli. Ancak bunlardan da önce sigarayla savaşmalıyız. Akciğer kanseriyle mücadelenin ilk adımı, tütünle mücadeledir” diye konuştu.
AstraZeneca Türkiye Kurumsal İlişkiler Direktörü Erdal Kiraz ise, firmanın sadece ilaç üreticisi değil, aynı zamanda bir “sağlık ekosistemi çözüm ortağı” olduğunu belirterek, “Akciğer Sağlığı İnisiyatifi” çatısı altında yürütülen farkındalık projeleri, veri üretim çalışmaları ve politika önerilerinin bu vizyonun bir parçası olduğunu dile getirdi.
Akciğer kanserinin erken teşhis edilmediğinde tedavi sürecinin zorlaştığını vurgulayan Kiraz, AstraZeneca’nın onkoloji alanındaki vizyonunu, “Kanserde vizyonumuz, hastalığı ölüm nedeni olmaktan çıkarmak. Yaptığımız her işte bu hedefe bir adım daha yaklaşmak için çalışıyoruz” sözleriyle ifade etti.
Erdal Kiraz, akciğer kanseri ve diğer hastalık alanlarında yürütülen tüm çalışmaların multidisipliner bir anlayışla yürütüldüğünü ifade ederek, “Hangi tedavi alanında olursak olalım, bir durum tespiti yapıyor, farkındalık oluşturuyor ve aynı zamanda veri üretmeye çalışıyoruz. Bu süreçleri farklı disiplinlerin katkısıyla yürütüyor, elde edilen sonuçlar doğrultusunda da politika önerileri geliştiriyoruz. Biz ne kadar fazla politika yapıcıların, karar vericilerin gündemine bunu taşırsak, ne kadar doğru veriyi doğru şekilde aktarabilirsek aslında oradaki süreçlerin de daha sağlıklı ve hızlı yürüyeceğine inanıyoruz. Bu çalışmaların hayata geçirilmesinde AstraZeneca olarak sorumluluk üstlendiğimizi düşünüyoruz ve bu sorumluluğun farkındayız” diye sözlerini tamamladı.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?