
Türkiye’de geliştirilen yerli biyoteknolojik polimer-ilaç konjugatı, Faz 1a çalışmalarını başarıyla tamamlayarak Faz 1b aşamasına geçti. Bu gelişmenin Türkiye’nin yeni nesil tedavi üretebilen ülke olma yolunda önemli bir adım olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, “Bilgiyi tüketen değil üreten, bilime yön veren, klinik araştırmada bölgesel lider, ileri tedaviler üreten bir ülke olma yolunda önemli mesafeler katetmekteyiz” dedi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nde düzenlenen VII. Hematoloji Eğitim ve Araştırma Kongresi, 3 kıta ve 8 farklı ülkeden 300’ün üzerinde bilim insanını bir araya getirerek başarıyla tamamlandı. Kongre, Türkiye’nin hızla dönüşen hematoloji ekosistemini; eğitim, klinik hizmet, araştırma altyapısı ve bilimsel iş birlikleri açısından yeniden değerlendirme fırsatı sundu. Elliden fazla oturum ve iki ileri eğitim kursunun gerçekleştirildiği kongrede, moleküler hematoloji, immünoterapi, hücresel tedaviler, genomik tıp, kök hücre nakli, aferez, hematolojik aciller ve klinik araştırmalar gibi birçok alan ele alındı.
Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Hematoloji Eğitim ve Araştırma Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, Türkiye’nin bilim, biyoteknoloji ve klinik araştırmalar alanındaki ilerleyişine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Altuntaş, araştırmadan kliniğe uzanan bilim yolculuğunda Türk akademisyenlerinin önemli başarılara imza attığını belirterek, Türkiye’nin bilgiyi tüketen değil, üreten bir ülke olma yolunda kararlı adımlar attığını vurguladı.
Türkiye’nin onkoloji alanındaki ilk Faz 1 Kanser Klinik Araştırma Merkezi açıldı
Biyoteknoloji alanındaki gelişmelere dikkat çeken Altuntaş, Türk akademisyenlerin geliştirdiği biyoteknolojik ürünün çeşitli kanser türlerinde denendiğini dile getirerek, şunları kaydetti: “Bu, sonuçta bir biyoteknoloji ürünü. Ürünü geliştiren akademisyenler de yerli. Bu teknoloji, farklı alanlarda uygulanabilir, şimdilik bazı kanser türlerinde deneniyor. Erken aşamayı tamamladık ve önümüzdeki süreçte Faz 1b’ye geçeceğiz.
Buradaki en önemli nokta şu; Türk akademisyenler kendi teknolojisini ve yöntemini geliştirdi ve bunun klinik uygulamaları artık başladı. Bu, ülkemiz ve akademi için biyoteknoloji alanında çalışanlar için gerçekten motive edici bir gelişme. Tabii, ürünün rutin klinik kullanımına geçmesi belli bir zaman alacak ve bu tür ürünlerin sayısını artırmamız gerekiyor. Ama mesaj net; Türkiye artık üreten bir ülke olma yolunda ve bu yöndeki çabalarımız güçlü şekilde devam ediyor. İlaçta dışa bağımlılığın azaltılması hedefi de bu çalışmalar sayesinde mümkün olacak.”
Sürecin akademisyenlerin ve akademik kurumların özgüveni açısından da büyük önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Altuntaş, “Biz de biyoteknoloji ürünü geliştirebiliyoruz. Bunun hayata geçmesi durumunda maliyet, prestij ve ülke bilim ekosisteminin gelişimi açısından önemli kazanımlar olacaktır. Biz büyük bir ülkeyiz, büyük bir medeniyetiz. Yapabiliriz, yapmamamız için hiçbir sebep yok” ifadelerini kullandı.
Kongre kapsamında, Türkiye adına hematoloji alanında ileriye dönük kritik öneriler oluşturulduğunu belirten Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, “Hematoloji Strateji Belgesi 2035 hazırlandı. 2025 yılındayız, 2035’te hematolojiyi nerede görüyoruz? Bunun için 10 yıllık stratejik bir plan hazırlıyoruz. Kongreler, bu stratejik planı şekillendirmek için önemli bir platform ve zemin sağlıyor. Hematolojinin akademik kanser merkezlerinde yapılandırılması ve yapay zekanın özellikle karar destek sistemlerine entegrasyonu çok önemli” dedi.
Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: Yapay zeka lenfoma tedavi ve yönetiminde çığır açacak
Veri platformlarının güçlendirilmesinin hem ulusal hem de uluslararası alanda kritik olduğuna işaret eden Altuntaş, “Bu sadece Türkiye’yi değil, akraba topluluklardan oluşan uluslararası veri ağlarını da kapsayacak şekilde bir platform oluşturmayı içeriyor” dedi. Genç araştırmacıların yurt dışındaki akademik merkezlerde eğitimlerinin teşvik edilmesinin önemine değinen Prof. Dr. Altuntaş, kadın bilim insanları için burs programlarının genişletilmesi çalışmalarının da sürdüğünü söyledi.
Hematoloji Eğitim Araştırma Derneği olarak, yeni 2035 stratejisi çerçevesinde bu çalışmaların öncelikli hedefler arasında yer aldığını ifade eden Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, “Bu stratejiyle hematolojiyi hem ulusal hem de uluslararası arenada daha güçlü bir noktaya taşımayı amaçlıyoruz” diye konuştu.
Dijitalleşmenin hematoloji ve kanser alanındaki hasta bakımına, tedavi süreçlerine ve hekim çalışmalarına sağlayacağı katkılara da değinen Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, dijital hematolojiyi yalnızca giyilebilir cihazlarla sınırlı görmemek gerektiğini vurgulayarak, “Evet, giyilebilir cihazlar tansiyon, nabız ve ateş gibi parametreleri ölçerek dijital sağlık verisine katkı sağlıyor. Ancak asıl katkı; verilerin dijitalizasyonu, görüntüleme ve genetik verilerin dijital hale getirilmesi, patoloji süreçlerinin dijitalleştirilmesidir. Bu sayede süreçler hız kazanacak ve standardizasyon sağlanacaktır” dedi.
Dijitalleşmenin tanı, tedavi ve takip süreçlerinde standardizasyonu sağlayacağını ve bireysel hata riskinin düşürülmesine olanak tanıyacağını belirten Prof. Dr. Altuntaş, karar destek sistemleriyle entegre edilmesinin tedavi standartlarını yükselteceğini söyledi. Prof. Dr. Altuntaş sözlerine şöyle devam etti: “Genetik dijitalizasyonu sayesinde, verileri standartlaştırabileceğiz. Dijital radyoloji ile görüntülemeyi çekildikten kısa bir süre sonra raporlayarak süreçleri hızlanacak. Dijitalleşme, verimliliği ve kaliteyi artıracak çok yönlü bir iyileştirme sağlayacak. Ülke, kurum ve akademisyenler olarak bu sürece hazırlıklı ve hazır olmalıyız. Dijitalizasyondan kaçmak mümkün değil. Klinik, radyoloji, patoloji ve genetik alanındaki dijitalleşme, karar destek sistemlerine entegrasyonu ile tanıdan takibe süreç yönetiminde kalite artacak.”
Türk Dünyası Hematoloji Birliği (TÜRKHEB) kuruluşunun kongrenin en tarihi sonuçlarından biri olduğunu açıklayan Prof. Dr. Altuntaş, “Bilimin sınırı yoktur ve olmamalıdır. Türk dünyası ve akraba topluluklar olarak yıllardır akademik iş birliği içinde bazı aktiviteler yürütüyoruz. Kongrelerimize katılıyorlar, biz de onların kongrelerine katılıyoruz, kurumlarımıza geliyorlar, biz gidiyoruz, bilgi alışverişinde bulunuyoruz” dedi.
Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: Yenilikçi tedaviler kansere karşı başarı oranlarını artırıyor
TÜRKHEB’in öncelikli hedefinin bu iş birliklerini standardize etmek, kurumsallaştırmak ve verimliliği artırmak olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, şu bilgileri verdi: “Bilgi birikimimizi, veri paylaşımını ve deneyimlerimizi Türk dünyası ile akraba topluluklarla paylaşmayı amaçlıyoruz. Bu sayede araştırma altyapısını güçlendirecek ve sürekliliği sağlayacağız.”
TÜRKHEB’in doğrudan akademik iş birliğini güçlendirmeye odaklandığını, bunun dolaylı olarak hastalara da yansıyacağını belirten Altuntaş, “Akademik iş birliği, bilgi ve deneyim paylaşımı, veri paylaşımı ve standardizasyon, oradaki vatandaşın tanı, tedavi ve takip süreçlerine katkı sağlayacaktır. Haftada iki gün düzenlediğimiz webinarlar ve kongre oturumlarıyla Türk dünyasından, özellikle akraba topluluklardan katılımcılar ile ciddi anlamda bilgi paylaşımı yapıyoruz. Bu bir bayrak yarışı gibi. Akademisyenleri bu sürece dahil etmek, akademik ve hematoloji alanının gelişimini sürekli kılmak açısından çok önemli. Kurum ve yapılar kuruldu ama bunların devamlılığı için çaba gerekiyor. Bu hedef doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
İmmünoterapiler ve hücresel tedaviler alanındaki hızlı gelişmelere de dikkat çeken Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, şu bilgileri verdi: “Gelecek; hücresel tedavilerde, immünoterapilerde ve genetik çalışmalardadır ve ülkemiz de bu gelişmelere hazırlıklı” dedi. Altuntaş, klasik tedavilerin yerini yenilikçi yaklaşımların alacağına işaret ederek, “Yakın gelecekte mevcut klasik tedavilerin kullanımı azalacak ve immünoterapiler, hematolojide artık standart bir tedavi haline gelecek. Bu süreçte bize düşen görev, hazır ve hazırlıklı olmaktır.”
Hematolojik kanserler başta olmak üzere kan, lenf bezi ve kemik iliği kanserlerinde immünoterapilerin tedavinin temel bileşeni olacağını vurgulayan Altuntaş, bu tedavilerin farklı kombinasyonlar halinde ya da ardışık olarak kullanılacağını belirterek, “Bu aşamadan sonra hematolojik kanserleri, tıpkı şeker hastalığı veya yüksek tansiyon gibi etkili bir şekilde tedavi edebileceğiz” bilgisini verdi.
Derneğin Geçmiş Dönem Başkanı Prof. Dr. Burhan Turgut ise hematolojide CAR-T ve immünoterapilerin artık gelişmekte olan uygulamalar olmaktan çıktığını vurgulayarak, şunları söyledi: “Beş-on yıl önce konuştuğumuz CAR-T ve immünoterapiler artık gelişmekte olan tedaviler değil, günümüzde standart tedavi olarak uygulanmaya başlanmıştır. Sadece CAR-T değil, diğer immünoterapi yöntemleri de hematolojide malign hastalıklarda yaygın biçimde kullanılmakta ve ülkemizde de bu alanda çok sayıda çalışma yürütülmektedir. CAR-T, bispesifik ve trispesifik antikorlar, hücresel tedaviler ve gen düzenleme teknolojileri, hematolojik kanserlerde artık oyunun kurallarını değiştirmektedir.
Türkiye’nin GMP diye ifade ettiğimiz iyi üretim uygulamalarının yaygınlaştırılmasına ihtiyacı var ve bunların güçlendirilmesi gerekmektedir. İleri Tedavi Tıbbi Ürünleri (ATMP) stratejisinin ülkemizde hayata geçirilmesi ve uzun dönem yan etki yönetimi için immünoterapi ve diğer tedaviyle ilgili rehberlerin oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Dernek olarak bu konuda çalışmalarımız devam etmektedir.”
Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: Yenilikçi tedaviler kansere karşı başarı oranlarını artırıyor
Prof. Dr. Burhan Turgut, immünoterapi tedavilerinde uzun dönem yan etki yönetimi için rehberler hazırlanması gerektiğine işaret ederek, “Farklı merkezlerde bu konuda çalışmalar devam ediyor. Ancak amacımız, her merkezin kendi rehberini hazırlamasından ziyade, ülke genelinde kullanılabilecek ve standardizasyon sağlayacak bir rehber oluşturmak” dedi.
Prof. Dr. Turgut, immünoterapi ve moleküler hedefli ilaçların yan etkilerinin klasik kemoterapiye kıyasla farklılık gösterdiğini vurgulayarak, “Kanserle uğraşan hekimlerin bu değişime ayak uydurması gerekiyor. Yan etkilerin takibi ve uygun şekilde yönetimi için belli bir alt yapı ve donanıma sahip olmaları şart. Bu nedenle rehberlerin oluşturulması ve standardizasyon kritik bir noktadır” ifadelerini kullandı.
Rehberlerin amacının özellikle bu alana yeni başlayan hekimlerin gözden kaçırma riskini minimize etmek olduğunu belirten Prof. Dr. Burhan Turgut, ayrıca, verilerin ortak kullanılabilecek şekilde düzenlenmesi ve standardizasyonun sağlanmasının önemine dikkat çekti.
VII. Hematoloji Eğitim ve Araştırma Kongresi Başkanı Prof. Dr. Seçkin Çağırgan, hedefe yönelik tedaviler ve immün yaklaşımların hastaların yaşam süresini belirgin şekilde uzattığını vurguladı. Prof. Dr. Çağırgan, kongrenin özellikle akut ve kronik lösemiler ile lenfoma ve miyelom alanında önemli bilgiler sunduğunu belirterek, “FLT3, IDH, BCL-2 ve menin inhibitörleri gibi hedefe yönelik ajanlar artık klasik kemoterapinin yalnızca tamamlayıcısı değil, çoğu durumda ilk tercih edilen tedavi haline gelmektedir” dedi.
Kansere karşı çığır açan tedavi CAR-T Hücresi, Türkiye’de de uygulanmaya başlandı
Lenfoma ve miyelom tedavisinde CAR-T, BCMA ve GPRC5D hedefli yaklaşımların sağkalımda devrim niteliğinde sonuçlar verdiğini ifade eden Çağırgan, “Tedavisiz remisyon, direnç mekanizmalarının moleküler düzeyde izlenmesi ve yapay zekâ analizleri, geleceğin hematoloji standartları olacaktır” ifadelerini kullandı.
Kongre Sekreteri Prof. Dr. Sinan Dal, hematolojinin yalnızca tedaviyle sınırlı kalmadığını, rehabilitasyon, psikososyal destek ve yaşam kalitesini bütüncül olarak ele alan bir bilim dalı olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Dal, kongrede genel hematoloji başlıklarının da geniş yer bulduğunu belirterek, “Hemofili, ITP, talasemi ve orak hücre hastalığında gen tedavileri, rehabilitasyon programları ve psikososyal modellerin güçlendirilmesi temel öncelik haline gelmiştir” dedi.
Türkiye’nin hematoloji ekosisteminin sağlık hizmeti, eğitim, araştırma ve danışmanlık süreçlerinin entegre edildiği yeni nesil bir yapıya doğru evrildiğini ifade eden Prof. Dal, bu bütüncül yaklaşımın hasta odaklı hizmet sunumunu güçlendireceğini sözlerine ekledi.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?