Aspirinin bağırsak kanserine karşı koruyucu etkisi

Yazan Mehmet Saltuerk
Kategori: Güncel / Literatür, Onkoloji, Üye Yazıları Print

Dünyada her yıl 600 binden fazla kişi bağırsak kanserinden hayatını kaybetmekte ve bu konuda etkili bir ilaç bulabilmek için yıllardır yoğun olarak çalışılmaktadır. Bu çalışmaların bir kısmı da aspirinin etkin maddesi Asetilsalisilik asit (ASS) üzerinde yoğunlaşıyor. Yıllardır bu konuda yapılan birçok çalışma aspirinin bağırsak kanserini engellemede bir hayli etkili olduğunu zaten göstermişti.

Uzun süreli ve düzenli aspirin kullananların bağırsak kanserine yakalanma riskinin daha az.

The Lancet“ dergisinin 28. ekim 2011 tarihli sayısında yayınlanan bir makalede asetilsalisilik asit’in bağırsak kenserini iyilestirmedeki olumlu etkisi bir kez daha teyid edilmiş oldu.

Bağırsak kanserinin ön aşaması olan Lynch-Sendromununtümöre dönüşmesinin, asetilsalisilik asit (ASS) tarafındanbüyük ölçüde önlendiği, yapılan bu çalışmayla ortaya konmuş oldu.

Lynch-Sendromu*: Genetik bir rahatsızlık olup kadın ve erkekte eşit oranda görülür. Lynch-Sendromubulunan kişilerin % 80 inde tümör oluşurken sadece % 20 si sağlıklı kalabiliyor. Sağlıklı kişilerin genlerinde bir hata olduğunda, bu hata tamir mekanizması devreye girerek düzeltilebilirken, Lynch-Sendromu kişilerde DNA tamir mekanizmasıdaki bozukluk nedeni ile bu hata düzeltilemiyor. (Bu hata yüzden DNA tarafından doğru kodlanması gereken protein de hatalı kodlanıyor.)

Lynch-Sendromuna sebep olan bilinen 6 gen bulunmaktadır. Bunlar; hMSH2, hMLH, hPMS, hPMS2, hMSH6ve hMLH3 genleridir. Bu genlerde meydana gelen bir hata “DNA mismatch repair proteins“ ismindeki proteinin kodlanamamasına sebep oluyor. Bu protein olmadan genlerde oluşan hatalar düzeltilemiyor.

Uygulama

Önce 16 ülkede gen analizi yapılarak 937 Lynch-Sendromlu hasta tespit edildi ve daha sonra bu hastaların yarısına hergün düzenli olarak asetilsalisilik asit(ASS) verilirken diğer yarısına ise asetilsalisilik asit (ASS)verilmeden (kontnrol grubu) tedaviye geçildi.

1999 -2005  yılları arasında  yapılan bu araştırmada tesadüfi seçilmiş deneklerin ilk yarısına günlük 600 mgasetilsalisilik asit (ASS), ikinci yarısına ise plasebo ilaç verildi(Plasebo ilaç : sadece görünümü aspirin, içerisinde etkin madde yok).

29 ay sonra yapılan ilk incelemesinde iki grubun bağırsaklarında bulunan Adenom ve Karsinom’ların*durumunda ne nicelik, ne de nitelik olarak bir iyileşmeye görülmedi. (1)  

AdenomMukuzo ve bezelerde oluşan iyi huylu şişlikler.  Karsinom* : Epitelde, yani yüzeyde oluşan kötü
huylu tümörlerdir. Bunlarin %80’i daha sonra kansere dönüşmektedir.

55.7 ay sonra yapılan ikinci incelemede ASSkullanan hastalarda, kullanmayan hastalara göre % 60 ın üzerinde daha fazla bir iyileşme görüldü.

ASS grubu içerisinde bulunan 53 kalın bağırsak kanserli hastanın (Colorectal cancer) 34 ü iyileşirken, plasebo grubu içerisinde bulunan aynı sayıdaki kalın bağırsak kanserli hastanın sadece 19 unda iyileşme görüldü.

Bu araştırmada özellikle dikkat çeken başka bir konu ise ASS kullanıp tedaviyi iki yıl sonra kesen hastaların durumunda görüldü. Bu gruptaki hastaların durumu tedaviye devam eden hastalara göre %59  oranında kötüleşti. Plasebo ilaca devam edenler ile iki yıl sonra bu ilacı kesenlerin sağlık durumunda ise kayda değer bir fark görülmedi.(2)

Düzenli aspirin kullanımı bağırsak ve mide kanseri riskini azaltıyor

Bu araştırmanın devamı niteliğindeki başka araştırma ise Cancer Prevention Project 3 (CAPP 3) adı verilen bir projedir. Gelecek 30 yıl içerisinde 30.000 Lynch-Sendromlu hastanın yaklaşık 10.000’nın bağırsak kanserine yakalanacağı tahmin ediliyor. CAPP 3 projesi ile bu hastaların en az 1000’nin hayatının kurtarılması planlanıyor.

Bu çerçevede, ingiltere’de mutasyonlu gen taşıyan 3000 Lynch-Sendromlu hastaya 5 yıl boyunca çeşitli dozlarda (100 mg, 300 mg ve 600 mg) ASS verilerek bağırsak kanseri için optimal doz tesbit edilecek.(3)

Aspirin vücutta nasıl çalışıyor?
Aspirin, hiç kuşkusuz yirminci yüzyıla damgasını vuran bir ilaç. İlk defa 1899 yılında bulunan bu ilaç, 100 yıldan beri ilaç endüstrisinde önemli bir yer tutmaktadır. Dünyada yılda ortalama 100 milyar tablet aspirin tüketilmektedir (Ortalama kişi başına yılda 20 tablet düşüyor). Asetilsalisilik asitin vücutta nasıl çalıştığı uzun yıllar bilinmiyordu. Prof. John Vane ilk olara 1971 yılına bu mekanizmayı keşfederek 1982 yılında Nobel tıp ödülünü aldı.

Asetilsalisilik asit(ASS), prostaglandin sentezini* bloke ederek iltihaplanmaya sebeb olan prostaglandinüretimini engeller. Prostaglandin üretimi,vücutta iltihaplanmaya birlikte vücut ısısının yükselmesine sebep olur. İşte bu esnada alınan asetilsalisilik asit (ASS), Cyclooxygenase enziminin çalışmasını bloke ederek, iltihaplanmayı, dolayısı ile vucut ısısını düşürür.

Prostaglandin sentezi*: Doymamış bir yağ asidi olan arachidonic asit´in Cyclooxygenase enzimi yardımı ile prostaglandin üretilmesidir. Üretilen prostaglandin iltihaplanmayı durdurarak, vücuttaki yüksek ateşi düşürür.

Asetilsalisilik asitin (ASS) zararları?
Midenin kendi ürettiği mide asidinin, mideye zarar vermemesi için prostaglandin e ihtiyaç vardır. Prostaglandin’in midedeki bu çok önemli fonksiyonu alınan asetilsalisilik asit (ASS) ile engellenmiş oluyor.

Bu yüzden uzun süreli asetilsalisilik asit(ASS) kullanımlarında çok önemli mide kanaması vakalarıgörülebilmektedir. Bunun dışında, Asetilsalisilik asit(ASS) kanı incelttiği için yaralanmalarda ve özellikle gözle görülmeyen iç yaralanmalarda büyük sorunlar çıkarabilmektedir. Eğer bu yaralanmalar beyindeki kılcal damarlarda olursa çok daha tehlikeli yaşamsal sorunlarda orataya çıkabilmektedir.

Bütün bunların yanı sıra asetilsalisilik asitin(ASS) deri’de tahrişlere, kulak’ta çınlamalara, böbrek fonksiyonlarında azalmalara, mide’de ağrılara, karaciğer fonksiyonlarında bozukluklara yol açabilmektedir.
Uyarı: Asetilsalisilik asiti (ASS) her gün düzenli olarak koruyucu amaçla alan kisilerin, bunun yararlarının yanı sıra çok önemli sağlık sorunlarında beraberinde getirebileceğini göz önünde bulundurması gerekmektedir.

Mehmet Saltuerk
++++++++++++++++++++++++

Dipl. Biologe Mehmet Saltuerk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Kaynaklar: The Lancet, Early Online Publication, 28 October 2011 doi:10.1016/S0140-6736(11)61216-6

(1)http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMoa0801297
(2)http://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736%2811%2961216-6/fulltext
(3) http://www.coloncancerpreventionproject.org/
http://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736%2810%2961543-7/abstract
http://jnci.oxfordjournals.org/content/101/4/256.short

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla