Yeni bir bakış açısıyla depresyonun tanımı ve analizi

Kategori: Depresyon, Psikiyatri / Nöroloji, Ruhsal Sağlık Print

Hemen her hafta kamuoyunda ünlü bir isim “depresyonla savaşımını” dile döküyor ve bu hâlâ yürekli bir adım olarak görülüyor. Zira depresyonla ilgili tüm damgalanmanın kaldırılması gayretlerine rağmen, hala bir aklî ve duygusal zayıflık olarak görülüyor. Peki ya depresyon böyle bir şey değilse? Ya insanın kendisini gayet kötü hissetmesine yol açan bir fiziksel hastalıksa? O durumda depresyon yaşadığını açıklamak, daha kolaylaşacak mı? Ve depresyonun hayali bir durum olduğu inancına nihayet son verilebilecek mi? Los Angeles’teki Kaliforniya Üniversitesi’nde yıllardır depresyon konusunda çalışma yapan klinik psikoloğu George Slavich, depresyonun, akıl kadar vücutla da ilgili bir durum olduğu sonucuna vardı. Slavich, “Depresyonu artık bir psikiyatrik durum olarak görmüyorum. Psikolojiyle ilişkili bir durum ama, aynı derecede biyolojik ve fiziksel sağlıkla da ilişkili.” diyor.

Bu yeni tezin temeli, aslında, söylendiğinde, gayet bariz. Herkes hasta olduğunda kendisini kötü hisseder. İnsanın kendisini çok yorgun hissetmesi, can sıkıntısı çekmesi, divandan doğrulmak bile istememesi, psikologlar arasında, hastalıklı olma davranışı olarak bilinir. Bu durum da aslında, belli bir nedenle, vücuda daha fazla zarar verilmesini ya da enfeksiyonun daha fazla yayılmasını önlemek amacıyla yaşanır.

Depresyon nedir? Neden olur? Belirtileri, türleri ve tedavisi

Hastalanınca çoğalan depresyon belirtileri

İnsanın bu hali, depresyona çok benziyor. Dolayısıyla eğer depresyon yaşayan insanlar klasik hastalık belirtileri gösteriyorsa ve hasta insanlar da depresyona giren kişiler gibi davranıyorsa, bu iki durum arasında ortak bir neden olabilir mi?
Bu sorunun cevabı evet.

Bu duruma yol açan en büyük aday da iltihaplanma. Yani bağışıklık sisteminin, yaraları kapatmak ve sistemin diğer kısımlarını harekete geçirmek için, adeta bir hırsız alarmı gibi devreye girmesi. Sitokin denilen protein ailesi vücutta iltihaplanmayı devreye sokuyor ve beyni hastalık moduna geçiriyor. Depresyon dönemlerinde sitokinlerin ve iltihaplanmanın büyük bir artış kaydettiği görülmekte. Çift kutuplu (bipolar) rahatsızlık çekenlerde, hastalığın hafiflediği dönemlerde sitokin ve iltihap düzeyi de düşüyor.

Sağlıklı insanlar da, iltihabı artıran bir aşı yapıldığında, geçici bir süre için bunalıma, evhamlı bir döneme girebiliyor. Tifo aşısı yapılan insanların beyin görüntüleri, bu duruma, beyinde ödüllendirme ve cezalandırma işlemlerinin yapıldığı bölgedeki değişimin yol açabildiği sonucunu ortaya çıkardı. Başka ipuçları da var…

İltihap – depresyon ilişkisi

Romatizmal eklem iltihabı yaşayan insanlar, ortalamanın üzerinde oranda depresyondan muzdarip. Kanserle mücadelede iltihabi tepkiyi pekiştirmek amacıyla hastalara verilen interferon alfa adlı ilaç, yan etki olarak genellikle depresyona yol açıyor. Bu tür veriler arttıkça, vücutta iltihaba neyin yol açtığı konusu daha fazla dikkat çeker oldu.

Depresyon türleri nelerdir? Depresyonun yarattığı sorunlar ve çözümleri

New York’taki Stony Brook Üniversitesi’nde görev yapan Turhan Canlı, enfeksiyonların en büyük neden olduğu kanısında ve hatta, depresyonu, “bulaşıcı olmayan bir enfeksiyon hastalığı” olarak, yeniden tanımlamamız gerektiği inancında. Diğer uzmanlarsa bu derece ileri gitmiyor. Bunun bir nedeni, iltihaba yalnızca enfeksiyonun yol açmaması. Trans yağ ve şeker bakımından zengin olan beslenme şeklinin iltihaplara yol açtığı; bol meyve, sebze ve yağ oranı yüksek balıklardan oluşan beslenme düzeninin ise iltihapları kontrol altında tuttuğu biliniyor. Bir diğer tehlike de obezite. Özellikle bel çevresinde biriken yağ tabakalarında büyük miktarlarda sitokin depolanıyor.

Modern zamanların alerjisi

Buna sosyal dışlanmanın veya yalnızlığın getirdiği stresin iltihaba yol açtiği gerçeği eklendiğinde, depresyon, bir tür, modern yaşama yönelik alerji olarak belirmeye başlıyor. İnsanların giderek daha fazla yiyerek ve uyuşukluk edip kendilerini soyutlayarak kronik iltihaplanma döngüsüne kapılmalarıyla, depresyon da tüm dünyada hızla yaygınlaşıyor.

Eğer durum böyleyse, depresyonla mücadelede, önleyici adımlar atılması, bir başlangıç noktası olabilir. Klinik psikolog George Slavich, vücuttaki iltihaplanma sürecini devredışı bırakmanın pek de doğru olmayacağını, zira enfeksiyonlarla mücadele için buna gerek olduğunu söylüyor ama “düzenli iltihaplanmanın kontrol edilebilir düzeye indirilmesini amaçlamak, iyi bir hedef olur” diyor.

Sevindirici olan bir gelişme, antidepresanlara, iltihapla mücadele eden ilaçların eklenmesiyle hem hastalık belirtilerinin düzelmesi, hem de tedaviye cevap veren insanların oranının artması oldu. Ama bu verinin doğrulanması için daha başka denemeler yapılması gerekiyor.

Omega 3 ve kürküminin yararları

Ayrıca Omega 3 ile zerdeçaldan çıkarılan kürküminin benzer etkileri olabileceği belirtiliyor. Omega 3 ve kürkümini, reçetesiz edinmek mümkün ve denenmesi yararlı olabilir. Ama bunlar bir seçenek olarak değil, sadece yardımcı tedavi unsurları olarak düşünülmeli. Londra’daki Kings College’de görevli psikiyatr Carmine Pariante, 5-10 yıl içinde depresyon yaşayan insanların kanlarındaki iltihaplanma oranının ölçülebileceği ve buna göre tedavi sunulacağı inancında. Depresyonun toplumda hala bir damgalanma nedeni olmasına gelince…

Kabahati, akıldan vücuda aktarmak, damgalama eğilimlerine son verir mi? Bunu zaman gösterecek. Depresyon, daha önceleri de fiziksel olgularla ilişkilendirilmişti. Yakınlarda yapılan bir araştırma, beyindeki “kimyasal dengesizliklerin depresyona yol açtığı” bilgisinin daha geniş kitlelerce bilinir olmasına rağmen, depresyon damgalamasının azalmadığını gösterdi. Üstelik bu eğilim, durumu daha da vahimleştiriyor.

Ama bu kez hedefte, beyin ya da akıldan kaynaklanan herhangi bir türdeki zayıflık yok. Herkesin vücudunda bulunan bir temel özelliğin olayların gidişine göre herhangi bir kişiyi vurabilmesi söz konusu. İşte bu bilgi, daha fazla anlayış ve şefkat uyandıramazsa, o zaman hiçbir şey uyandıramaz.Kaynak:BBC

Depresyonun  görülme sıklığı ve seyri

  • Depresif bozukluk, yaşam boyu %15’lik prevalans ve popülasyon çalışmalarında %4-5 prevalans ile sık görülen bir hastalıktır.
  • Genetik faktörler ve kişisel yatkınlık özellikleri; depresyonun başlangıcı ile ilişkilidir, birçok durumda tetikleyici faktör olarak psikososyal gerginlik de söz konusudur.
  • Şiddetli depresyon genellikle negatif bir olaydan sonra başlar (boşanma, işsizlik, kayıplar)
  • Yineleyen episodlar sık görülür (? %50).
  • İntihar riski, depresyonun derecesi ile artar ve intihar düşünceleri ve teşebbüsleri de sık görülür. Erkeklerde intihar nedeniyle ölüm riski, kadınlardan yüksektir.

Depresyon Belirtileri

  • Genellikle hasta, depresif ruh halinin farkında olmaz ve üzüntüsünü, depresyon olarak karakterize edemez. Semptom kriterlerinin incelenmesi de, hastanın kendi deneyimlerini düzenler.
  • Depresyona girmiş olan hastalar genellikle yavaş konuşurlar ve sorulara geç ve kısa yanıtlar verirler, görünümleri mutsuz, yavaş ve soğuktur.
  • Psikotik depresyonda, hastanın gerçeklik algısı dengesizdir ve genellikle gerçekçi olmayan bir şekilde karamsardır. Hasta konuşmaktan kaçınır, içine dönüktür ve kendine özen göstermez.
  • Bir çok hastada yavaşlatılmış kognitif fonksiyonlar mevcuttur ve genellikle konsantrasyon ve hafıza ile ilgili zorluklardan şikayet ederler.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla