Kanserde ağrı tedavisi etkin şekilde uygulanmalı

Yazan Hatice Pala Kaya
Kategori: Onkoloji Print

kanser-agrisiKanser ağrısı kader değil!
Kanser ağrısı tedavisindeki yanlış algıları düzeltmek ve bu konudaki farkındalığı arttırmak amacıyla bir araya gelen Bayındır Hastanesi’nden Tıbbi Onkolog Prof. Dr. Şeref Kömürcü, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fikri İçli ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Medikal Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın, ağrı kesicilere karşı ciddi ön yargılar bulunduğunun altını çizerken kanser hastalarında ağrının kader olmadığını belirttiler.

Kanser ağrısının hekimler açısından çok önemli bir konu başlığı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Fikri İçli, “Ağrı, kanser tanısı almış, tedavi gören hastalarda bazen tedaviye bağlı ama çoğu kez de hastalığın kaynaklanan bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde yeni nesil tedavilerin de devreye girmesiyle kanser tedavilerinde şifa oranları çok arttı. Bu önemli gelişmeyle birlikte bir başka konu giderek daha fazla önem kazanmaya başladı. Kanser tedavisi gören hastaların yaşam kalitesi. Tanı almış hastaların yaşam kalitesini etkileyen en önemli unsurlardan bir tanesi ise ağrı faktörüdür. Bazı durumlarda geçici ağrılar, kalıcı hale gelebiliyor. Kanser hastalarında ağrı güncelliğini koruyan önemli bir sorun olmaya devam ediyor” şeklinde konuştu.

Ağrı kesicilere karşı ciddi önyargılar var

Hekim ve hastalarda ağrı tedavisinde uygulanan ilaçlara karşı ön yargılar olabildiğini dile getiren Prof. Dr. İçli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ilaçların alışkanlık yapabileceği ya da uzun süreli kullanımlarda etkisinin azalabileceği yönünde yanlış çekinceler var. Bu nedenle hekimlerin özellikle opioid grubu ilaçları yazmakta çekingenlik gösterdiğini görüyoruz. Bazı durumlarda da hastalar kendilerine yeterince bilgi verilmediği için bu ilaçları düzenli kullanmaktan çekiniyor. Bunun sonucunda oldukça ciddi ağrılara maruz kalabiliyorlar. Günümüzde şifa imkanına kavuşamayan hastaların bile çok uzun süreler boyunca hayatlarını sürdürebildiklerini görüyoruz. Özellikle bu tür durumlarda ağrı yaşam kalitesini önemli oranda bozabilmektedir. Hasta bu süre zarfında normal hayatını sürdürmeye çalışıyor ancak ağrı gibi yaşam kalitesini bozan faktörler hastaların hayatını sekteye uğratıyor.”

Ağrı kanser türüne ve evresine göre değişebilir

Kanserli hastalarda ağrı düzeyinin kanserin evresine ve türüne göre farklılıklar gösterebildiğine işaret eden Prof. Dr. İçli, “Erken evrede teşhis almış kanserlerde doku çıkartılmışsa veya hastalık etkili bir tedaviyle yok edilmişse o hastada ağrı ancak tedavinin yan etkisi olarak görülebilir. Bu gibi vakalarda sadece bazı ilaçların nöropatik ağrıya neden olma durumu söz konusu olabilir. Ama hastalığın ilerleme derecesine paralel olarak hangi kanser türü olursa olsun ağrı çekme ihtimali artıyor. Örneğin; kemiğe yayılmış bir kanserde, doğal olarak yaptığı harabiyete bağlı kemik ağrısı, karaciğerde yayılma varsa karaciğer kapsülünün gerilmesine veya invazyonuna bağlı ciddi ağrılar görülebilmektedir” dedi.

Kanserde ağrı tedavisi öncelikli konu haline geldi

Kanser tedavisinde başarı oranlarının artmasıyla birlikte daha önce detay gibi görünen konuların öneminin artmaya başladığını söyleyen Prof. Dr. Şuayib Yalçın, “Hekimler açısından kansere bağlı yakınmaların ve yaşam kalitesinin önemli giderek artıyor. Hekimlerin artık yaşam kalitesi sorununa daha fazla dikkat etmesi gerekiyor. Kansere bağlı yakınmalar, destek tedavileri ve bu konudaki organizasyon sorunları konusunda daha fazla çaba harcamak gerekiyor. Ağrıya yaklaşım Dünya Sağlık Örgütü tarafından öncelikli bir durum olarak ele alınmaya başlandı. Bir hipertansiyon hastasının kan basıncı değerlerinin kontrolü gibi kanser hastasının da ağrısı düzenli olarak takip edilerek çözülmelidir. Hastanın ağrısı olup olmadığı mutlaka sorulmalıdır” dedi.

Ağrı, kanserde tedaviye uyumu bozabilir

Kanserli hastada iyi şekilde tedavi edilmeyen ağrının kronik bir seyir izleyebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Yalçın, şu bilgileri verdi: “Bu ise tedavi uyumunu ve başarısını negatif yönde etkileyebiliyor. Çünkü ağrısı olan kişinin hem vücudu zayıf düşüyor, hem hastalıkla baş etmesi daha zorlaşıyor. Hatta birçok kez kanser tanısı almaktan korkup geciktirmelerin başında da kanserin ağrılı bir süreç olması psikolojisi yatıyor. Yani kişi diyor ki, kanser demek, ağrı demek, ağrılı ölüm demek. Oysa kanserde ağrı kader değil. Ancak ağrı sorunun çözümünde pek çok faktör söz konusudur. Burada uygun ilaçların (narkotikler, analjezikler, opioidler) doğru seçiminden, bunların düzenli kullanımına, hastaya doğru anlatılmasına ve bürokratik sorunların çözümüne kadar giden pek çok çözülmesi gereken konu var.”

Türkiye’de narkotik ilaçların kullanımı çok düşük

Güncel istatistiklere bakıldığında Türkiye’de narkotik ilaçların kullanım oranlarının nüfusa ve kanser sıklığına göre oldukça düşük olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yalçın, “Bu hastalarda ağrı tedavisinin uygun şekilde yapılması için herkese düşen görevler var. Bazen hasta ve ailesi de narkotiği reddedebiliyor. Oysa son dönem hastalarında değil, ilk başta ağrı olduğu andan itibaren uygun ağrı kesicilerin etkin şekilde kullanılması gerekiyor. Bu ilaçların etkinliği en çok o zaman oluyor. Bir de sadece ölen hastalar narkotik kullanır gibi bir yanlış algılama var. Oysa böyle bir şey yok. Kanser ağrısında tedavi etkin bir şekilde ve en başından itibaren uygulanmalıdır. Burada kullanılacak ilaçların başında da narkotikler geliyor” şeklinde konuştu.

Kanserde ağrı konusu ciddiyetle ele alınmalı

Kanser ağrısının kronik ağrı sınıfında ele alınması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Şeref Kömürcü, kronik ağrının akut ağrılara göre pek çok farklı özelliği bulunduğunu belirtti. Kronik ağrıyı ‘üç aydan uzun süre devam etmiş olan ağrı’ olarak tanımlayan Prof. Dr. Kömürcü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir ameliyat sonrası hastanın yaşadığı ağrı akut ağrıdır. Böyle bir hastada yaklaşım, hastanın ağrısı olduğunda ağrı kesici verilmesi şeklindedir. Kronik ağrıda ise, hastada ağrıyı oluşturan neden genellikle ortadan kaldırılamıyor ve bu uzun süre devam ediyor. Bu durumda hastanın 24 saati ağrısız olacak şekilde ilacı düzenli olarak kullanması gerekiyor. Kronik ağrıyı bir hastalık olarak ele almak gerekir. Akut ağrı, bir bulgudur. Oysa kronik ağrıda hastaya düzenli ağrı kesici verilmesi dışında psikoterapi, gevşeme egzersizleri gibi multidisipliner yaklaşımlar uygulamak da gerekmektedir.”

Yersiz çekinceler ağrı tedavisini sekteye uğratıyor

Kanserli hastalarda ağrı tedavisinin ilk adımdan itibaren opioidler gibi güçlü ağrı kesicilerle yapılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Kömürcü, “Ayrıca gerektiğinde dozun arttırılması konusunda sıkıntı yaşanmaması gerekiyor. Kanser ağrıları yaşayan hastaların sorunları maalesef çok iyi kontrol edilmiyor. Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada kanser ağrısı olan hastaların ağrılarının kontrolünde zaafiyet var. Bu konudaki bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, ağrılı hastaların ancak %25’i etkin şekilde ağrısından kurtulabiliyor. Bunların %75’i ağrılı olarak yaşamaya devam ediyor. Ağrı kontrolünün yetersiz olmasının en önemli iki nedeni hasta ve hekimlerin yersiz çekinceleridir. Hasta ağrı kesicileri kullanmaya başladığında yanlış bir şekilde artık ölüme yaklaştığı sanrısına kapılıyor. Hekimin ağrı kesicileri tedavi başarısız olduğu için verdiğini sanabiliyor. Bu nedenle bu ilaçları kullanmaya direnç gösteriyor. Hekimler ise, opioidleri reçete ederken yan etkilerini çok abartıyor. Hastanın özellikle bağımlılık riskinin çok yüksek olacağını düşünüyor veya solunum depresyonu gibi yan etkileri abartabiliyor” dedi.

Doğru kullanıldığında opioidlerin ciddi yan etkilerinden bahsedilemeyeceğini belirten Prof. Dr. Kömürcü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu konuda yapılmış bir çalışmada 11 bin kanser hastasında opioidler kullanılmış ve bunlar içinde sadece 4 hastada fiziksel ya da psikolojik bağımlılık görülmüş. Bu, düşünüldüğü kadar yüksek bir oran değil. Hasta ağrısı nedeniyle opioid kullanıyor ise, bağımlılık, solunum depresyonu çok olmuyor. Hastalar bu ilaçları ilk aldıklarında ve ilaç dozları doğru şekilde belirlenmediğinde sorun yaşıyorlar. Hasta kanserli de olsa, ağrısından tamamen kurtulabiliyor. Ağrı tedavisinin bileşenlerinden birisi de eğitimdir. Hasta ve yakını iyi eğitilmezse ve ağrısının kontrol altına alınacağına inanmazsa ağrı tedavisi yeterince etkin olmayabiliyor. Hasta, ağrı kesicilerin düzenli olarak alınabileceğini, bunun yan etkileri olduğu zaman nasıl davranacağını, ne zaman doktoruna başvuracağını bilmeli ve tüm bu konularda hekimi tarafından zamanında bilgilendirilmelidir.”

İlaçların piyasaya sunulmasında bürokratik engeller

Kanserli hastalarda ağrı tedavisinde yaşanan sorunlardan bir tanesinin de bürokratik engeller olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kömürcü, “Opioidler’in kullanımı ile ilgili sorunlardan birisi de mevzuatla ilişkili engellerdir. Bununla ilgili de ciddi kısıtlamalar var. Mesela, yeşil reçete, kırmızı reçete olayı kontrolü getirir ama bazen gereğinden fazla kontrol de caydırıcı olabiliyor. Bunu temin etmek ve kontrollere cevap vermek zor olduğu için hekim bu reçeteyi almak istemeyebiliyor. Veya eczacı bu ilaçları içeren reçeteleri kabul etmek, bunlarla uğraşmak istemiyor. Bu ilaçların kontrolü iyi yapılmalı ama eziyetsiz hale getirmeli. Hastanın ihtiyacı olan yüksek doz ilacı bir reçeteyle veremeyebiliyoruz. Bir sürü rapor gerekiyor. Bazen raporla bile alamadığınız miktarlar olabiliyor. Bu yüzden mevzuatla ilgili kısmı da daha pratik hale getirmek gerekir” dedi.

Prof. Dr. Şeref Kömürcü: Kanser ağrısı erken evrede çok şiddetli ve sık yaşanabiliyor. Bu ağrılar erken evrede %30 oranlarında görülüyorsa, ileri evrede bu %70’lere kadar çıkabiliyor. Yani, ileri evrede hastaların dörtte üçü bu ağrı sorununu ciddi olarak yaşıyor. Ayrıca kanser tipleri de ağrı düzeyini değiştirebilir. Tedavi yöntemi de ağrıda önemli bir faktördür.

Kanser ağrısı tedavisindeki yanlış algıları düzeltmek ve bu konudaki farkındalığı arttırmak amacıyla Janssen Türkiye’nin desteğiyle düzenlenen “Kanser Hastalarında Ağrı Palyasyonunun Önemi” başlıklı toplantıda bir araya gelen uzmanlar, kanser ağrısı ile ilgili güncel gelişmeleri değerlendirdiler. Türkiye’de kanser hastalarının ağrı tedavisi sırasında karşılaştığı sorunların ele alındığı toplantıya Bayındır Hastanesi’nden Tıbbi Onkolog Prof. Dr. Şeref Kömürcü, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fikri İçli ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Medikal Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın konuşmacı olarak katıldı.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla