Kediatri: Bağışıklık sorunları, depresyon ve Alzheimer’da kedi destekli terapiler…

Yazan Ayla Türksoy
5 Eylül 2017   |    27 Mart 2023    |   Kategori: Arşiv, Üye Yazıları Print

Gazeteci Tarkan Kaynar’ın Oğlak Yayınları’ndan çıkan kitabı Kediatri; kedilerin dostluğun ötesinde insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini, çeşitli akademi kurumları tarafından araştırılmış ve kanıtlanmış belgeleri ile sunuyor. Hayvanlarla tedavinin kökenlerinin (hayvanın vücut bütünlüğüne dokunmadan, bir canlı olarak) eski Yunan tedavi tapınaklarında köpeklerin kullanılması ve yine melankolik bireylerin at binmelerinin sağlanması ile başladığını, Kaynar’ın kitabındaki “Hayvanlarla tedavinin tarihi” bölümünün hemen başında okuyoruz. Tarihin kayda geçen hemen her döneminde insanlarla bir arada olan hayvanların terapötik etkilerinin bilimsel olarak araştırılması ise, İkinci Dünya Savaşı sonrasına rastlıyor.

Bir çocuk psikiyatristi olan Dr. Boris Levinson’un konuya dair ilk çalışmalarından sonra Friedman, Haris ve Walster gibi biliminsanları da araştırmalarıyla konuya katkıda bulunuyor. Kitapta sıklıkla atıfta bulunulan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sibel Oymak ve Gazi Üniversitesi’nden İmran Koçak’ın araştırmaları da Kediatri’de önemli bir rehber görevi üstleniyor.

Kediyle büyüyen çocuklar

Evde evcil bir hayvanın olması kimi zaman ebeveynleri ikileme sokan bir konu olsa da, yapılan araştırmalara göre evcil bir hayvanla büyüyen çocukların diğer canlıların ne düşünüp ne hissettiğine daha duyarlı ve empatik olduğu gözlemlenmiş. Avustralya Queensland Üniversitesi’nin araştırmasına göre kedileri olan otistik çocuklar konuşmaya, gülmeye, suratları tanımaya çok daha yatkın. Almanya Münih’teki Helmzholtz Zentrum Araştırma Merkezi’nin 2014 yılında yapılan Avrupa Solunum Derneği’nin kongresine sunduğu rapor da oldukça ilginç. Buna göre; doğumu izleyen üç ay boyunca kediyle uyuyan çocuklarda astım riskinin azaldığı belirtilmiş ve buna kanıt olarak da 2500 çocuğun on yıl boyunca inceleme raporları sunulmuş.

Bağışıklık sistemi hakkındaki bir başka araştırma Wisconsin Madison Üniversitesi doktorlarından Dr. E. Gern’e ait. Dr. Gern yaptığı bir araştırmada, doğumdan hemen sonra aldığı kan örnekleri ile, bebeklerin bir yaşına geldiğindeki örnekleri karşılaştırmış. Araştırmada evde yaşayan hayvanların alerjik reaksiyon, bağışıklık sisteminde değişiklik ve bakterilere karşı olan reaksiyonları da gözlemlenmiş.

Sonuçlara göre bir hayvanla birlikte yaşanan evlerdeki yeni doğan bebeklerin, evcil hayvan bulunmayan evlerde doğan bebeklere göre % 25 oranında daha az alerji riski olduğu ortaya konmuş. Ülkemizde ise Uludağ Üniversitesi’nin organize ettiği bir çalışmada, engelli çocukların atlarla terapiye alınması, okul performansı düşük çocukların ve duyu organlarıyla ilgili denge problemi yaşayan çocukların köpeklerle terapi çalışmalarında olumlu ilerlemeler kaydedildiği gibi örneklere kitapta yer veriliyor.

Yaşlı bireyler açısından kedi ile terapi

“Kediatri”de yer alan bilgi ve araştırmalara göre, evcil hayvanlar ile bir arada olmanın yaşlı bireyler açısından olumlu etkisi Alzheimer hastalarında belirgin. California Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde yapılan bir araştırmada, evlerinde evcil hayvan bulunan Alzheimer hastalarının stresten daha az etkilendikleri saptanmış. Sevgiyle yaklaşılan bir hayvanla kurulan eğlenceli etkileşimin, bu hastaların agresif davranışlarını yatıştırmada yardımcı olabileceği belirtilmiş.

Ülkemizde kedilerle terapinin yaşlı sağlığı açısından değerlendirilmesinde en önemli çalışmalardan biri 2011 yılına ait. Uludağ Üniversitesi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle Prof. Dr. Türel Özkul’un tez çalışması olarak gerçekleştirilen çalışma, Bursa Büyükşehir belediyesi Huzurevi’nde yapılmış. “Yaşlı bireylerde hayvan destekli terapilerin uygulanması” içerikli bu araştırma kapsamında, hayatını huzur evinde sürdüren ve araştırmaya gönüllü olarak katılan yaşlılara haftanın her günü kedilerle bir arada zaman geçirme şansı sunulmuş. Araştırmadan önce ve sonra yaşlılardan alınan tükürük örneklerine yapılan kortizol analizleriyle, yaşlıların kedilerle geçirdikleri bir ayın sonunda stres düzeylerinde ciddi biçimde düşüş olduğu görülmüş.

Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji (yaşlılık bilimi) Bölümü’nden Deniz Pamuk, “Yaşlı bireylerin yaşamında evcil hayvanların rolü” makalesinde şu bilgileri aktarmış: “Sosyal ağların azaldığı, yakın çevrenin ve özellikle sevilen kişilerin kaybı ve çeşitli sağlık sorunlarının en yoğun ortaya çıktığı dönem olan yaşlılıkta, evcil hayvanların hem kurumsal hizmet hem gündelik yaşam açısından faydaları oldukça fazladır”.

Pamuk’un makalesinde kaynak olan gösterilen bazı araştırmalara göre evcil hayvan sahibi olan yaşlı bireylerin, evcil hayvanı olmayanlara göre daha az sağlık ziyaretlerine gittiği ve eğer hastanede yatarlarsa, yoğun bakım servislerinde daha az zaman geçirdiklerinin görüldüğü eklenmiş.

Hayvan destekli terapilerde suistimallere dikkat!

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr Sibel Oymak da hayvan destekli tedaviyi; belirli bir hedefe yönelik uygulanan tedavi prosedürünün ayrılmaz bir parçası olan müdahale programı olarak açıklıyor. Uygulamaları kişinin fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlık sorunlarının iyileştirilmesinde destekleyici bir yöntem olarak önemli buluyor.

Psikiyatride ve tıbbi müdahalelerde hayvan destekli tedavinin uygulandığı alanlar arasında stres, anksiyete, depresyon, operasyonu takiben gelişen şiddetli ağrı, şizofreni, otizm, Rett sendromu, Down sendromu gibi yaygın gelişimsel bozukluklar, demans, Alzheimer hastalığı, yalnızlık duygusu, Afazi gibi konuşma bozuklukları, kanserde psikolojik destek gibi çeşitli hastalık ya da bozukluklar bulunuyor.

Doç Dr. Oymak’ın, hayvan destekli terapinin aynı zamanda suistimallere açık bir konu olduğu ifadesi de önemli bir konu. Bu yüzden insanların her at çiftliğinde at terapisi, her poliklinikte hayvan terapi, her havuzda yunus terapi yapılıyor gibi reklamlara inanmamaları gerektiğinin altı çiziliyor.

‘Mırr terapi’ nedir?

Kedi mırlaması nasıl iyi gelir? Bu sorunun peşine düşen “Kediatri”, hem 1950’de ABD’de yürütülen çalışmanın sonuçlarını haberleştiren Fransız sağlık editörü Veronique Aische’nin haberinden yararlanıyor hem yapılan bir başka çalışmanın tespitlerine yer veriyor. Buna göre; kedinin mırlamasını dinleyen bir insanın beynindeki sinir hücrelerinde serotonin üretildiği, hipokampus ve amigdala merkezlerinin etkinleştiği’ belirtiliyor.

Mırlama mekanizması tam olarak bilinmeyen kedilerin bu eşsiz seslerini günümüzde taklit eden birçok sanal uygulama mevcut olsa da gerçek bir kedi ile olan etkileşimin yerini tutması pek mümkün değil. Kitabın yazarı Tarkan Kaynar “Güven, sıcaklık, yumuşaklık, yavaşlık, huzur içeren bir iletişim” olarak nitelediği kedi ile etkileşimin yerini bu tip uygulamaların dolduramayacağını söylüyor ve “Yokken var gibi yapmaktansa kedi sahibi olup bu duyguyu kusursuzca yaşamanın çok daha iyi olacağını” belirtiyor.

Kedilerle yaşayan insanların, geçirdikleri farklı sağlık sorunlarındaki deneyimlerine de yer verilen “Kediatri” kitabı ve kitaba gösterilen yoğun ilginin, başka bir sonuca yol açması da mümkün. Kitap, biliminsanlarını hayvan destekli tedavi araştırmalarında motive edeceğinin ihtimallerini de bizlere sunuyor.
Ayla Türksoy 
ayla.turksoy@gmail.com

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla