Kök hücre naklinin lösemi ve lenfoma gibi birçok kan ve bağışıklık sistemi hastalıklarının tedavisinde zorlu ancak umut verici bir yöntem olduğunu söyleyen Lösemili Hastalar Derneği (LÖSEMA) Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, bu sürecin başarısında hijyen ve beslenmenin tedavinin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı. Kök hücre nakli sonrası hastaların bağışıklık sistemlerinin geçici olarak baskılandığını ve enfeksiyonlara açık hale geldiğini belirten Prof. Dr. Altuntaş, “Bu dönemde enfeksiyon riskini azaltmak için nakil sonrası beslenme ve hijyen kritik öneme sahiptir” uyarısında bulundu.
Nakil sonrası ilk aylarda uygulanan ‘nötropenik’ diyetin hastaları zararlı mikroorganizmalardan korumayı hedeflediğini dile getiren Prof. Dr. Altuntaş, “Bu süreçte çiğ sebze ve meyveler iyice yıkanmalı, tercihen soyulmalı veya pişirilmeli. Çiğ süt, çiğ et ve pastörize edilmemiş ürünlerden uzak durulmalı. Açıkta satılan gıdalardan kaçınılmalı. Ayrıca hastaların iyileşme sürecinde enerji ve protein ihtiyacı artar, bu nedenle iyi pişmiş et, tavuk, balık gibi besinler tercih edilmeli, günlük sıvı alımı artırılmalı; su ve çorba gibi sıvı kaynaklarına özen gösterilmeli. Ağız yaraları ve iştahsızlık gibi tedaviye bağlı sorunlar beslenme düzenine göre uyarlanmalıdır” dedi.
Kök hücre nakli ve ilaç tedavisi ile lenfomasız bir hayat mümkün
Kök hücre nakli sonrası enfeksiyon riskine karşı hijyenin hayati önem taşıdığına, bağışıklık sistemi zayıflayan hastaların en küçük mikroptan bile ciddi enfeksiyonlar geliştirebileceğine dikkati çeken Prof. Dr. Altuntaş, “Hastaların ellerini sık sık, en az 20 saniye sabunla yıkamaları gerekiyor. Hasta ile temas edecek herkes hijyen kurallarına titizlikle uymalı. Ev ortamı düzenli temizlenmeli, toz tutan eşyalar azaltılmalı, evcil hayvan dışkısı gibi enfeksiyon kaynağı olabilecek unsurlardan uzak durulmalıdır” diye konuştu.
Lösemili Hastalar Derneği (LÖSEMA) tarafından düzenlenen “14. Kök Hücre Nakli Hasta Kongresi ve Buluşma Günleri”, 14 Mayıs 2025 tarihinde lösemi tedavisi süren ve tedavisini tamamlayan hastalar, hekimler ile hasta yakınlarını bir araya getirdi. Kongrede kök hücre nakli alanındaki son bilimsel gelişmeler değerlendirilirken, gönüllü bağışçılığın yaşamsal önemi bir kez daha vurgulandı.
LÖSEMA Kurucu Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş kongrede yaptığı konuşmada, kök hücre naklinin yalnızca bir tedavi yöntemi değil, aynı zamanda birçok hasta için yeni bir yaşamın başlangıcı olduğunu vurguladı. Kök hücre bağışçılığına dikkati çeken Altuntaş, “Herhangi bir sağlık sorunu olmayan 18-50 yaş arası herkes gönüllü bağışçı olabilir. Gelin gönüllü olalım, bir hayat kurtaralım” çağrısında bulundu.
Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: CAR-T hematolojik kanserlerde önemli bir tedavi seçeneği
Son yıllarda kök hücre naklinde kaydedilen bilimsel ilerlemelerin altını çizen Prof. Dr. Altuntaş, bu gelişmelerin hem başarı oranlarını artırdığını hem de tedavi süreçlerini daha güvenli ve erişilebilir kıldığını belirtti. Geçmişte sadece tam uyumlu kardeş vericilerden yapılabilen kök hücre nakillerinin artık “haploidentik” olarak bilinen yöntemle yarı uyumlu aile bireylerinden de güvenle gerçekleştirilebildiğini anlatan Prof. Dr. Altuntaş, “Haploidentik nakil, kısmi uyumlu anne, baba veya çocuktan yapılan nakil anlamına geliyor. Bu gelişme sayesinde donör bulamayan birçok hasta için yeni bir şans doğuyor” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, kök hücre naklinin en ciddi komplikasyonlarından biri olan “vücudun yeni hücreleri reddetmesi” (GvHD) durumunun, günümüzde modern ilaç tedavileri sayesinde çok daha etkili bir şekilde kontrol altına alınabildiğini belirterek, “Bu gelişme, nakil sonrası hastaların yaşam kalitesini belirgin biçimde artırıyor” dedi.
Orak hücreli anemi ve talasemi gibi kalıtsal hastalıklar için de kök hücre naklinin artık kalıcı bir tedavi seçeneği haline geldiğini belirten Prof. Dr. Altuntaş, yeni geliştirilen genetik mühendisliği tekniklerinin sadece hastalığı değil hastalığın nedenini de ortadan kaldırmayı hedeflediğini bildirdi.
Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: Yapay zeka lenfoma tedavi ve yönetiminde çığır açacak
Almanya kaynaklı yeni bir kayıt çalışmasının sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Altuntaş, şu bilgileri verdi: “Bu çalışma, allojenik kök hücre nakli yapılmış 18-40 yaş arası 2654 kadın hastayı inceleyerek, gebelik ve canlı doğum olasılığını rapor etti. Araştırmaya göre, 50 hasta toplam 74 gebelik yaşadı ve kök hücre alıcılarında yıllık ilk doğum oranı genel nüfusa göre 6 kat daha düşük olup, %0,45; ancak 54 gebeliğin 39’u (%72) yardımcı üreme teknolojisine ihtiyaç duyulmadan kendiliğinden gerçekleşti. Üreme koruması için uygun olan tüm hastalara uygun şekilde danışmanlık verilmeli. Nakil geçiren daha genç kadınlarda, bu hayat kurtarıcı işlemin ardından gebeliğin mümkün olabileceği umudu vardır.”
Kök hücre nakli sonrası enfeksiyon riskine karşı alınması gereken önlemleri sıralayan Prof. Dr. Altuntaş, özellikle gıda güvenliği ve kişisel hijyenin önemine dikkat çekerek, “Tüketilecek her gıda dikkatle yıkanmalı, mutlaka iyi pişirilmeli. Çiğ et, süt ve yumurta gibi ürünlerle temas eden yüzey ve araç gereçler hemen temizlenmeli” diye konuştu.
Kişisel hijyenin de en az beslenme kadar önemli olduğunu ifade eden Altuntaş, “Nakil sonrası hasta her gün duş almalı, temiz iç çamaşırı ve kıyafetler giymeli. Tıraş ve cilt bakımı sırasında cildin zarar görmemesine dikkat edilmeli. Diş fırçası, havlu gibi kişisel eşyalar kesinlikle başkalarıyla paylaşılmamalıdır” uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: CAR-T hematolojik kanserlerde önemli bir tedavi seçeneği
Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, kök hücre nakli geçiren bireylerin yaşam kalitesini artırmak için toplumun bilinçli davranmasının önemine işaret ederek, “Kök hücre nakli geçirmiş bireylerin enfeksiyondan korunmasında sadece sağlık çalışanları değil hasta yakınları ve toplum da sorumluluk taşıyor. Bilinçli davranmak, ziyaretleri sınırlamak ve hijyen kurallarına titizlikle uyulması çok önemli. Unutulmamalıdır ki hijyen sadece temizlik değil, kök hücre nakli geçiren hastalar için hayattır” ifadelerini kullandı.
Kök hücre naklinin birçok hasta için ikinci bir yaşam şansı sunduğunu vurgulayan Altuntaş, “Bu hassas dönemde yapılan bazı yanlış uygulamalar, tedavinin başarısını riske atabilir. Toplumda sıkça karşılaşılan bazı ‘doğru bilinen yanlışlar’ hastaları enfeksiyonlara, komplikasyonlara ve hatta hayati tehlikelere karşı savunmasız bırakabilir. Mesela; nakilden kısa süre sonra normal yaşama dönülebilir düşüncesi yanlıştır. Hastanın bağışıklık sistemi aylarca zayıf kalır ve hasta enfeksiyonlara karşı savunmasızdır. Ayrıca bitkisel ürünlerin doktor kontrolü olmadan kullanılması risklidir” diyerek, hastaların tedavi sürecinde dikkat etmesi gereken yanlış inanışlara dikkat çekti.
Kök hücre nakli geçiren bireylerin tedavi sürecinin sadece tıbbi müdahalelerle sınırlı kalmadığına, sosyal ve psikolojik desteğin de hastalar açısından büyük önem taşıdığına değinen Prof. Dr. Altuntaş, “Ancak iyi niyetli bazı yaklaşımlar, hastaya farkında olmadan zarar verebilir. Bu yüzden doğru bilgi ile hareket etmek hem hastaların sağlığını hem de iyileşme sürecini güvence altına alır. Unutulmamalıdır ki kök hücre nakli sonrası dönemde ‘iyi niyetli yanlışlar’ da hayati tehlikeler doğurabilir. Doğru bilgi, en büyük destektir” şeklinde konuştu.
Kök hücre nedir? Kök hücre tedavisi ne işe yarar? Nakli nasıl yapılır?
Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, Türkiye’de nakil merkezlerinin sayısının 100’ü geçtiğini ve toplam nakil sayısının 5.000’in üzerine çıktığını açıkladı. Altuntaş, otolog ve allojenik nakillerde dünya çapında örnek uygulamalar yapıldığını belirterek, “Haploidentik dediğimiz HLA doku grubu uyumsuz nakillerde başarı oranlarımız Batı toplumlarına benzerdir. Nakillerin %10’unu yurtdışından gelen hastalar oluşturuyor. Nakil merkezlerinin kalite düzeyi uluslararası seviyeye çıkmış durumda. Bakım, teknoloji ve destek sistemlerinin gelişmesi ile ileri yaş nakil oranları da her geçen gün artıyor. Türkiye, kemik iliği nakli alanında uluslararası bilimsel platformlarda saygın bir konuma gelmiştir” bilgisini paylaştı.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?