UMKE-DER Raporu: Sağlık çalışanları ağır baskı altında! Covid-19, dışlanma, şiddet beklentisi…

23 Nisan 2020   |    24 Nisan 2020    |   Kategori: Sağlık Gündemi Print

Uluslararası Medikal Kurtarma Ekipleri Derneği (UMKE-DER), Türkiye genelinde sağlık çalışanlarıyla yaptığı psikososyal durum değerlendirmesi raporu yayınladı. Sağlık çalışanlarının kaygıları, yaşadığı zorluklar ve genel sağlık durumlarının incelendiği raporda, çalışanların koşullarını iyileştirmek için uygulanabilecek önerilere de yer verildi. COVID-19 salgınının etkileri sürerken, sağlık çalışanları da risk altında çalışmaya devam ediyor. Bulaş riskinin yanı sıra psikososyal anlamda da sıkıntılı bir dönemden geçen sağlık çalışanları için UMKE-DER tarafından yayınlanan psikososyal durum değerlendirmesi raporu Uzm. Psk. Yeşim ÜNAL, Uzm. Psk. Ekin ÇAKIR ve Ebe Tülay AKGÜN tarafından hazırlandı. Rapor kapsamında Türkiye’nin 80 ilinden 2506 sağlık çalışanına ulaşıldı; bu süreçte yaşadıkları zorluklar ve kaygıları ile genel sağlık durumları incelendi.

Rapora göre en yaygın zorluk ve endişeler sırasıyla sürecin belirsizliğinin yarattığı kaygı, evde steril ortam yaratma çabası ve kendini yakınlara dokunma konusunda baskılama, insanların tedbirsiz olduğunu düşünerek öfkelenme ve umutsuzluğa kapılma, yakın çevreye bulaştırma korkusu ile ekip arkadaşlarının kopması veya hastalanmasıyla ilgili haberler duyma olarak kaydedildi. Ayrıca her 10 doktordan 9’unun sağlık çalışanlarına şiddet uygulanacağı endişesi taşıdığı görülürken, her 2 sağlık çalışanından birinin de damgalamaya maruz kaldığı belirtildi.

Sağlık çalışanlarının genel sağlık durumlarına bakıldığındaysa her 5 çalışandan 4’ünde günlük işlerden zevk alamama; mutsuz, keyifsiz ve durgun hissetme gibi depresif belirtilerin olduğu gözlendi. Bununla birlikte sağlık çalışanlarına yoğun ihtiyaç duyulan bu süreçte çalışanların kendini değersiz görme ve işe yaramadığını düşünme oranlarının görece düşük olması olumlu olarak değerlendirildi.

Tablolar ve istatistiklerle durumu meslekler bazında da ayrıntılı bir şekilde ele alan raporun son kısmında, sağlık çalışanlarının koşullarının iyileştirilmesi için çeşitli öneriler sunuldu. Konaklama alanlarının iyileştirilmesi ve sağlık çalışanlarının tek tek kalabilecekleri yerler oluşturulması, süreç içinde yeniden oluşturulan ekiplerin iletişiminin güçlendirilmesi için çeşitli çalışmalar yapılması, uyku ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için nöbet saatleri ve beslenme programlarının düzenlenmesi, depresif belirtileri olan çalışanların ruhsal durumunun takip edilmesi ve gerekli durumlarda psikososyal desteğe yönlendirilmesi, çalışanların çocukları ve yaşlı yakınlarına bakım desteği verilmesi gibi öneriler bu bölümde paylaşıldı.

Raporda yer alan dikkat çekici bazı saptamalar

  • Yaklaşık olarak her 5 sağlık çalışanından 4’ünün günlük işlerinden zevk alamadığı; mutsuz, keyifsiz ve durgun hissettiği görülmektedir.
  • Depresif belirtiler olarak adlandırılabilecek bu durumlar, sağlık çalışanlarının içinde bulunduğu belirsizlik ve yoğun umutsuzluk duygularının varlığıyla birlikte değerlendirildiğinde beklenen tepkilerdir. Ancak bunların uzun sürmesi, çalışanların hem iş yaşantılarında hem de kişisel hayatlarında işlevselliklerinin azalmasına yol açabilecek bir potansiyel de barındırmaktadır.
  • Zor ve baskı altında hissetme, endişelerden dolayı uykusuzluk çekme ve sorunlarla uğraşamama gibi durumların da çalışmaya katılan sağlık çalışanlarının yarısından fazlasında mevcut olduğu görülmüştür.
  • Zorlukları halledemeyecek gibi hissetme ve kendine güveni kaybetme yaklaşık her beş kişiden ikisinde, karar vermede güçlük ile yapılan işe dikkati verememe de yaklaşık her üç kişiden birinde gözlenmiştir.
  • Bu tabloda en olumlu görülen durumlarsa, özellikle kendilerine duyulan ihtiyacın artmasıyla birlikte işlerine toplum tarafından da daha çok anlam yüklenen sağlık çalışanlarının kendini değersiz görme ve işe yaramadığını düşünme oranlarının görece düşük olmasıdır.

Raporda yer alan bazı öneriler

  • Verilerin toplandığı dönemde (2-4 Nisan 2020) evlerinde konaklayan sağlık alışanlarının büyük çoğunluğu oluşturduğu görülmüştür. Ancak çalışanların %83,7’si yakın çevresine bulaştırma korkusu taşımakta ve %84,6’sı evde steril ortam yaratmaya çalışmaktadır. Bu veriler ile vaka sayısındaki artış beklentisi göz önüne alındığında, ilerleyen dönemlerde daha fazla sağlık çalışanının evlerinden ayrılarak alternatif konaklama yerlerine geçiş yapacağı öngörülebilir. Ev dışında konaklayan sağlık çalışanlarının konakladıkları yerde uyku, dinlenme, beslenme, banyo, tuvalet gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilme oranları dikkate alınarak alternatif konaklama yerlerinin bu ihtiyaçların rahatça karşılanabilecek şekilde düzenlenmesi ve bu ihtiyaçlar için optimal koşulların sağlanabilmesi için bakanlıkça birtakım standartların belirlenmesi önerilir.
  • Her 4 sağlık çalışanından 3’ü kendisine ilişkin bulaş kaygısı taşımaktadır. Bu anlamda, hem çalışanların sağlıklarını koruyabilmek hem de kaygılarını azaltabilmek adına, evlerinden ayrılıp kendilerine sağlanan tesislerde konaklayan çalışanların tek tek kalabilecekleri ortamlar yaratılması önerilmektedir. Bunun yanında sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için bir televizyon odası ile bulaş riski taşımayacak şekilde düzenlenecek küçük bir kitaplık/dergilik de oluşturulabilir.
  • Çalışmaya katılan her 2 sağlık çalışanından biri, ekip arkadaşlarının moral ve motivasyonunu yüksek tutma sorumluluğunu hissettiğini ve bu durumun kendisini zorladığını belirtmiştir. Buna ek olarak, katılımcıların %82,3’ü de ekip arkadaşlarının
    süreçten kopması veya hastalanıp gelememeleriyle ilgili haberler duymanın kendilerini kötü etkilediğini ifade etmiştir. Bu nedenlerle hastanelerde oluşturulan ekiplerin etkileşimine önem verilmesi, ekip içinde veya ekipler arası duygu ve deneyim paylaşımlarının sağlanabileceği ortamlar oluşturulması önemlidir. Bu anlamda hastane yöneticilerinin, baş hekimlerin veya departman başkanlarının zaman zaman kısa ekip ziyaretleri düzenlemesi ve çalışanların durumlarına ilişkin bilgi alması önerilir. Hastane
    yöneticilerine ihtiyaç duymaları halinde bir kriz yönetimi ve iletişim becerileri eğitimi verilebilir. Bu eğitimler çevrimiçi platformlarda canlı yayınlar şeklinde organize edilerek kısa sürede yöneticilerin bu anlamdaki yetkinliklerini geliştirmeye yardımcı olabilir.

Raporun tamamına bu linki tıklayarak ulaşabilirsiniz: >>> 

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla