Ankilozan Spondilit tanısındaki gecikme 8 yılı buluyor

19 Aralık 2012   |    17 Ocak 2020    |   Kategori: İç Hastalıkları, Romatizmal Hastalıklar Print

8. Ulusal Romatoloji Kongresi kapsamında düzenlenen ‘Ağrıdır Geçer Sanmayın’ isimli uydu sempozyumunda Ankilozan Spondilit (AS) hastalarının yaşadıkları sorunlar ve tanıda yaşanan gecikmeler mercek altına alındı. Moderatörlüğünü Defne Samyeli’nin yaptığı sempozyumda Ankilozan Spondilit’in tüm boyutlarıyla ele alındı. Türkiye’de Ankilozan Spondilit tanısında ciddi gecikmeler yaşandığı ve tanıdaki gecikme ortalamasının 8 yılı bulduğunu dile getiren İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Romatoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Hamuryudan, “Bu gecikme çoğu zaman Ankilozan Spondilit hastalığının bel fıtığı ile karıştırılması nedeniyle yaşanıyor. Güncel bir çalışmaya göre Ankilozan Spondilit hastalarının üçte birinin daha önceden bel fıtığı tanısı aldığı ve %7′sinin bu nedenle tedavi gördüğü saptanmıştır. Bu alanda yapılan pek çok çalışma tanıda gecikmenin 8 yılı bulduğunu gösteriyor” dedi.

Türkiye’de yaklaşık 400 bin dolayında Ankilozan Spondilit hastası bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Hamuryudan, şu bilgileri verdi: “Ancak bu hastaların ancak %40’ı hastalıklarıyla ilgili tanı almış durumda. Ankilozan Spondilit çoğu bel fıtığı ile karıştırılabiliyor. Aynı zamanda bel fıtığı sorunu olan kişilerde Ankilozan Spondilit tanısı 9 yılı bulurken bu tür sorunları olmayanlarda tanı 6 yıla iniyor. Yine bu hastaların %30’na yanlışlıkla bel fıtığı tanısı konduğunu görmekteyiz. Hastaların başvurdukları hekim branşına göre de tanılarını farklılık gösterdiğini çalışmalar ayrıca göstermektedir. Romatoloji servislerine giden Ankilozan Spondilit hastaları ortalama 3 yılda tanı alırken, fizik tedaviye gidenler 6,5 yıl ve ortopedi servislerine gidenler ise ancak 9 yıl da tanı alabiliyor” dedi.

Ankilozan spondilit (AS) nedir? Belirtileri, nedenleri ve tedavisi

Son yıllarda Ankilozan Spondilit tanı kriterlerinin daha kapsamlı hale geldiğini belirten Prof. Dr. Hamuryudan, tanı kriterlerinin iyi takip edilmesiyle daha çok hastanın teşhis alabileceğini söyledi. Ankilozan Spondilitin ilerleyici bir özelliği bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Hamuryudan, şu bilgileri verdi: “Hastalara erken dönemde tanı konması tedaviye de erken başlanması acısından çok önemlidir. Çünkü hastalar yeterli tedaviyi almadıklarında hastalıkları ilerlemeye devam etmekte ve sürekli ağrı çekmektedirler. Bu durum hastaların ruhsal ve sosyal durumlarını olumsuz etkilemektedir.”

Ankilozan Spondilit tanısı için temel belirtiler

Ankilozan Spondilit’in daha çok erkeklerde görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Hamuryudan, belirtilerin 45 yaş altı erkeklerde yaygın olarak saptanabildiğini ve bu kişilerde agresif şekilde ilerlediğini hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Hastalığın erkekleri özellikle en verimli çağları olan otuzlu yaşlarda etkilemesi ekonomik acıdan da ciddi bir sorun oluşmasına neden oluyor. Kadınlarda omurga bulguları genellikle daha hafif seyreder ve şekil bozukluğuna yol açmaz. Ankilozan Spondilit, omurgada ve sakroiliyak eklemlerde kronik inflamasyona, ağrı ve tutukluğa neden olur.

Aslında romatizmal bir iltihap söz konusudur. Kronik bir hastalık olan Ankilozan Spondilit, çoğu kişide belirtilerin alevlendiği atak dönemleri şeklinde ilerler. Hastalığın en önemli özelliği, inflamatuvar bel ağrısıdır. Bel, sırt, boyun ve kalçaların arka kısımlarında hissedilen ağrı, dinlenme evrelerinde ortaya çıkar veya şiddetlenir ve günlük hareketlerle azalır. Bel fıtığındaki ağrıdan farklı olarak ağrı dinlenme ile azalmaz tersine artar.”

Yarattığı ağrılar nedeniyle hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde bozan bir hastalık olan Ankilozan Spondilit’in hastaları uykusuz bırakabildiğini dile getiren Prof. Dr. Hamuryudan, “Bu hastalarda ağrı nöbetleri iki şekilde görülebilmektedir. Ağrı hastayı gecenin ilerleyen saatlerinde uykusundan uyandırabilir yada belli aralıklara tipik ağrılar olarak seyreder. Ayrıca ağrı nöbetleri yarım saatin üzerinde süren sabah tutukluğu/ katılığı olarak ta görülebilir. Bu hastalığın önemli belirtilerinden birisi olarak görülmelidir.

Ankilozan Spondilit, sadece bel ağrısıyla değil, göğüs kafesinde, omuz, kalça, diz, ayak-el eklemlerinde ağrı ve şişliklerle de ortaya çıkabilir. Hastalık tedavi edilmezse, iltihap nedeniyle omurlar arasında yeni kemik oluşumları başlayabilir. Bu kemikler omurlarla kaynaştığı için omurganın üst kısmında öne doğru eğilme ve omurgada hareket kısıtlılığı oluşur” şeklinde konuştu.

Ankilozan Spondilit güncel tedavide seçenekleri

Ankilozan Spondilit, tedavide başarı için ilaç dışı yöntemler ve ilaç tedavisinin birlikte kullanılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Hamuryudan, şu bilgileri verdi: “Ankilozan Spondilit, tedavisinde ilaç dışı tedavi yöntemleri arasında öncelikle egzersiz ve fizyoterapi bulunmaktadır. Sürekli yapılan egzersizlerle omurga hareketlerinin korunması amaçlanır. Ancak sadece egzersizle tedavi olmak mümkün değildir. Bu yardımcı bir yöntemdir ve mutlaka ilaç tedavisi uygulanması gerekir. İlaç tedavisinde bu güne kadar kullanılmakta olan klasik ilaçlar ve yeni geliştirilen biyolojik ilaçlar bulunuyor. Klasik ilaçların başında iltihap mekanizmasını baskılayan ağrı kesiciler söz konusudur.

Romatizma belirtileri ve tedavi yöntemleri! Korunmak için neler yapmalı?

Bu ilaçlar ağrı gidermeye ve hastaların sabah rahat bir şekilde kalkmalarına katkı sağlar. Yinede etkileri kalıcı değildir. Yeterli süre verilen klasik ilaç tedavisine rağmen hastalık kontrol altına alınamadığında biyolojik ilaçlar devreye girer. Bu ilaçlar Ankilozan Spondilit tedavisinde önemlidir. Bu ilaçlar Ankilozan Spondilit’in belirtilerini kısa sürede baskılar, fiziksel fonksiyonu ve yaşam kalitesini düzeltir. Ayrıca kandaki iltihabı normale çevirir. Tedavide kullanılmaya başlanan yeni nesil ilaçlar sayesinde hastalar normal hayatlarına dönebiliyor. Yeniden iş ve sosyal hayata katılabiliyorlar.”

MSD tarafından düzenlenen ‘Ağrıdır Geçer Sanmayın’ sempozyumunun ardından kendisi de genç yaşta Ankilozan Spondilit tanısı alan Anadolu Ateşi Topluluğu’nun eski dansçısı Serkan Polat, oturumu izleyenlere özel bir dans gösterisi yaptı. Kendisinde hastalık belirtilerinin ilk kez 17 yaşında başladığını ancak hastalığın tanısının 5 yıl sonra konabildiğini söyleyen Polat, dans etmenin kendisine hastalıkla mücadele etme konusunda hem ruhsal hem de fiziksel katkılar yaptığını belirtti. Toplantıya konuşmacı olarak davetli olan ve kendisi de Ankilozan Spondilit hastası olan Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, hastalığının ilerlemesi nedeniyle katılamazken daha önceden kendisiyle yapılan söyleşi yayımlandı. Video söyleşide kendisinin yaşadığı hastalık süreci hakkında bilgi veren Prof. Dr. Işıkara, yaşadığı deneyimleri hekimlerle paylaştı.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla