Antimikrobiyal direnç giderek artan bir sorun ve toplumsal mücadele gerekli

Yazan Hatice Pala Kaya
Kategori: Sağlık Gündemi Print

Antimikrobiyal direnç kanserden daha çok ölüme yol açacak!
Antibiyotik direncinin gelecekte büyük sağlık riskleri doğurabileceğini söyleyen Hasta ve Sağlık Çalışanı Güvenliği Platformu Lideri Prof. Dr. Serhat Ünal, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, “Antimikrobiyal direnç giderek artmakta olan bir sorun ve toplumsal yapıda yer alan her etmen ile mücadeleye devam etmeliyiz. Bu sorun sadece antibiyotiklerin doğru kullanılması ile çözülemez, organize bir şekilde tüm enerjimizi ortaya koyarak güçlü bir aksiyon planıyla hareket etmeliyiz. Gerekmediği halde hastanın doktoruna antibiyotik yazması için ısrarcı olması, antibiyotik direncini olumsuz yönde etkiliyor. OECD ülkeleri arasında Türkiye en fazla antibiyotiğin kullanıldığı ülke. Platform olarak bu senaryoyu tersine çevirmek için çalışmalar yürütüyoruz. Birçok derneğin katılımı ile antibiyotik direnci konusunda çalışıyoruz” dedi.

“Antibiyotiklere ya Bilinç gelişir ya da Direnç” sloganıyla Hasta ve Sağlık Çalışanı Güvenliği Platformu (HSÇG) tarafından yürütülen antimikrobiyal dirence karşı bilgilendirme ve faaliyet oluşturma toplantısında önemli açıklamalar yapıldı. Hacettepe Üniversitesi’nin ev sahipliğinde basına yönelik yapılan toplantıda Prof. Dr. Serhat Ünal ve Prof. Dr. Çiğdem Kayacan Platform’un ve AMD Çalışma Grubu’nun yaptığı çalışmaları anlatırken; Prof. Dr. Selçuk Kılıç Türkiye’nin AMD Eylem Planı’nı anlattı. Prof. Dr. Patrick Murray AMD ile ilgili dünyadaki iyi uygulamalardan, TYBD Temsilcisi Prof. Dr. Necati Gökmen ise yoğun bakımlarda antimikrobiyal dirençten bahsetti. Son olarak Prof. Dr. İsmail Ağırbaş, Ankara Üniversitesi’nde yürütülen kan kültür maliyetinin etkinliğini ve direncin ekonomik yükü çalışmasını anlattı.

Prof. Dr. Ünal, “Antibiyotiklere ya Bilinç gelişir ya da Direnç” sloganı ile bir kampanya başlattıklarını vurgulayarak, toplumun bütün kesimlerinin bu sorunun büyüklüğüne ilişkin bilgi sahibi olmadığını kaydetti. 2050 yılında dünya genelinde kanserin günümüzde yol açtığı ölümlerden daha fazla ölümün antibiyotik direnci nedeniyle gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini hatırlatan Prof. Dr: Ünal, Antimicrobial Resistance Fighter Coalition (Antimikrobiyal Direnç Mücadele Koalisyonu) tarafından geliştirilen geniş çaplı kamu farkındalık kampanyasına Platform olarak tam destek vereceklerini duyurdu.

Test yapmak gereksiz kullanımı azaltabilir, altyapı güçlendirilmeli

Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. Çiğdem Kayacan, antibiyotik kullanılan bütün alanlarda uluslararası yeni standartlar geliştirilmesi gerektiğini vurgularken, “Çözüm önerilerinden biri olarak, hızlı tanı testleri gibi kanıta dayalı tıp uygulamaları ile antimikrobiyal dirence karşı daha etkin bir şekilde mücadele edebiliriz” dedi.

Antibiyotiğin gereksiz ya da fazla kullanılmasını engellemenin ana unsurlarından birinin hastalığa neden olan mikroorganizmanın kimliğinin ortaya konması olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kayacan, altyapının, testlerin kullanımının daha da geliştirilmesi gerektiğine işaret ederek, “Sağlık Çalışanı Performans Kriterleri’ne direnç ile mücadeleyi teşvik edici kriter eklenmesi ve Sağlık Kalite Standartları’na Antimikrobiyal Direnç ile mücadele maddesi eklenmesi, yaptırımların uygulanması, AMD kaynaklı devletin yüklendiği aslen önlenebilir olan büyük maliyetin önüne geçilmesi için çalışmalar yapılması dirençle mücadelede elimizi güçlendirecektir” diye konuştu.

Prof. Dr. İlker Devrim: Çocuklarda da direnç görülüyor

Dr. Behçet Uz Hastanesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İlker Devrim de çocuklarda dahi direnç gözlendiğini vurgulayarak, “Bizler de daha sıklıkla çocuk hastalarda antibiyotiklere dirençli bakterili enfeksiyonlar görmeye başladık. Bu, bizim gibi Çocuk Enfeksiyon alanında çalışan uzmanlar için endişe verici, çünkü bu durumu yetişkinlerin bir yansıması olarak görüyoruz. Artık sadece hastanede yatan değil, ayaktan hastalarda da dirençli vakalar görüyoruz. Bu noktada, anne babalara önemli görevler düşüyor: her ateşli hastalıkta antibiyotik kullanımı gereklidir diye düşünmemek gerekiyor, antibiyotikler ateş düşürücü değildir. Anne babaların, doktorların kanıta dayalı tedavi reçetesine uymaları; viral enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımında ısrarcı olmamaları gerekiyor” dedi.

2050’ye kadar, 220 milyar ile 1,4 trilyon dolar civarı ekonomik kayıp ihtimali var

Sağlık sorunu yanında, antimikrobiyal direncin büyük mali yükünün de söz konusu olduğuna dikkat çeken Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuarları ve Biyolojik Ürünler Daire Başkanı Prof. Dr. Selçuk Kılıç, yeni bir eylem planı hazırlığının sürdüğünü bildirdi. Prof. Dr. Kılıç, “Yeni bir antibiyotik geliştirmek sanıldığından çok daha fazla zaman ve maliyet gerektiriyor. Onlarca yılda geliştirdiğiniz antibiyotiğe birkaç yılda antimikrobiyal direnç gelişmiş olabiliyor.

Prof. Dr. Serhat Ünal: Türkiye’de erişkin aşılama oranları hala çok düşük

Bu tablo ile devam edersek TEPAV’ın Türkiye’de Antimikrobiyal Direnç: Ekonomik Değerlendirme ve Öneriler raporunda, Türkiye’nin, yüksek antibiyotik direnci sebebiyle 2050’ye kadarki süreçte, 220 milyar ile 1,4 trilyon dolar arasında bir ekonomik kayıp yaşama riski taşıdığı öngörülüyor. Bu tabloyu değiştirmeliyiz. Sağlık Bakanlığı olarak ortaya koyduğumuz politikalarla, antibiyotik yazılan reçete sayısını yüzde 29.5’ten 24.7’ye çektik. Bu düşüş, 100-200 milyon TL gibi bir tasarrufa tekabül ediyor ki, bizim için çok önemli bir ilerleme. Hedefimiz bu oranları yüzde 17-18’lere çekmek. Biz sistemi canlı ve bir tutmak istiyoruz. Hızlı davranmak, hızlı tanı koymak ve hastanın hastanede kalış süresini, komplikasyon geliştirme ve de ölüm oranını azaltmak istiyoruz” diye konuştu.

Direnç gelişen hastada tedavi alternatifi yok denecek kadar az

University of Maryland Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Patrick Murray ise, antimikrobiyal direnç gelişen hastalarda tedavi şansının çok azaldığına işaret ederek, “Bugün AMD konusunda daha çok endişe duyuyoruz. Çünkü artık dirençli organizmalara enfekte hastayı tedavi etmek için alternatifimiz yok denecek kadar az. Bu da mortalite oranlarını artırıyor. Çözüm için eğitim ve sürveyans sisteminin geliştirilmesi, enfeksiyon kontrolü, doğru antibiyotik kullanımı, daha gelişmiş tanı-teşhis teknolojilerinin tercih edilmesi ve ortak çalışmaların ve işbirliklerinin ortaya konması gerekiyor” dedi.

Basın toplantısına, T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK), T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Türkiye Ofisi temsilcilerinin yanı sıra; Türk Yoğun Bakım Derneği (TYBD), Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK), Hastane İnfeksiyonları ve Kontrolü Derneği (HİDER), Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği (TYBHD), Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği (TİHUD), Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği (TAHUD) temsilcileri de katıldı.

Hasta ve Sağlık Çalışanı Güvenliği Platformu, konu ile ilgili çalışan tüm profesyoneller, kurum ve kuruluşları tarafsız bir ortamda tek çatı altında toplayarak hasta ve sağlık çalışanı güvenliği konusunda işbirliği yaratma ve bu işbirliği sonucunda ulusal standartlar belirleme amacıyla çalışmalar yürütüyor.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla