Derin ven trombozunda (toplardamarda pıhtı) ilk 2 hafta çok önemli!

Kategori: Damar Sağlığı, Kalp Hastalıkları Print

Halk dilinde “toplardamarda pıhtı oluşması” olarak bilinen derin ven trombozu, vücudun herhangi bir bölgesinde ana toplardamarların pıhtıyla tıkanması anlamına geliyor. Genellikle 40 yaş üzerinde görülse de, ender olarak gençlerde de ortaya çıkabilen derin ven trombozu en sık bacaklarda ya da kalçanın uyluk bölümünde gelişiyor. Hastalık nedeniyle bacaklarda oluşan şişlik ve ağrı tedavide geç kalındığında kronikleşerek yaşam boyu sürebiliyor. Daha da önemlisi pıhtı koparak akciğeri besleyen damarlara ulaşıp aniden kan akımını önlerse akciğer embolisi olarak adlandırılan ölümcül bir tabloya yol açabiliyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Erdal Aslım, hastalık ne kadar erken fark edilirse tedavide o kadar yüz güldüren sonuçlar alındığına dikkat çekerek, şu bilgileri verdi:

Derin ven trombozu özellikle ilk 2 haftada tespit edildiğinde, pıhtının erimesine yönelik kateter sistemleri yardımıyla yapılan tedavilerde oldukça başarılı sonuçlar alınabiliyor. Bu nedenle bacakta aniden ağrılı veya ağrısız bir şişlik geliştiğinde zaman kaybetmeden bir hekime başvurmalıdır.

Derin ven trombozu tanı ve tedavisi

belirtisi ayaklarda şişlik ve ağrı

Derin ven trombozunda pıhtı genellikle diz altında baldır kaslarından başlıyor yukarıya doğru ilerliyor. Bu hastalığın en tipik belirtisi ise pıhtılaşma olan bölgenin, örneğin ayakların bilekten itibaren şişmeleri. Erken müdahale edilmediği takdirde şişliğin ayak bileklerinden bacaklara, hatta kasıklara kadar ilerleyebilir. Özellikle ayağa kalkıldığında basmayı önleyecek kadar şiddetli ağrılar da gelişebiliyor. Hastalık ilerledikçe uzun dönemde varis oluşumu ve açık yaralar gibi sorunlar da yaşanabiliyor.

İlaç tedavisi yeterli gelmeyebiliyor

Derin ven trombozu diz altı bölgesindeki damarlarda gelişmişse kan sulandırıcı ilaç tedavisine başvuruluyor. Ancak kanın sulandırılması pıhtıyı eriten veya yok eden bir tedavi yöntemi değil. İlaç tedavisi sadece yeni bir pıhtı oluşumunu önlüyor ve pıhtının akciğere atma riskini en aza düşürebiliyor. Bu nedenle bacaktaki damarların çoğu pıhtıyla kapanmışsa veya pıhtı kasık bölgesine kadar ulaşmışsa ilaç tedavisi yeterli değildir.

Bunun soncunda şişlik gibi sorunlar yaşam boyu devam edebiliyor, hatta ilerleyen yıllarda postrombotik yetmezlik adı verilen venöz ülser, yani bacakta yara açılması ve tıkanıklığa bağlı varis oluşumu, bacaklarda ağırlık, dolgunluk hissi ile gece krampları, kaşıntı yanma, şişme ve ağrı gibi şikayetlerle seyreden bir tablo gelişebiliyor. Dolayısıyla damarda yaygın pıhtı mevcutsa veya pıhtı kasık seviyesine kadar uzanmışsa anjiyo işlemiyle damar içinden pıhtı temizlenmesi yöntemine başvuruluyor.

Anjiyo ile damar içindeki pıhtı temizleniyor

Basit anjiyo gibi uygulanan tedavide genellikle hastanın diz seviyesinden bir iğne ve kateter sistemi ile pıhtıyla dolu damarın içinden geçilip, sağlam sahaya ulaşılıyor. Pıhtı kaplı alanın içine, üzerinde gözle görülemeyecek büyüklükte mikro delikler olan 2-3 mm genişliğinde bir kateter sistemi yerleştiriliyor. Bu kateter sistemi yardımıyla deliklerden basınçlı olarak pıhtıyı eritecek ilaçlar bir nevi püskürtülerek veriliyor.

Ultrasonik dalgalar başarıyı 10 kat artırabiliyor

Son yıllarda bu teknolojideki bir yenilik de, kateter sisteminin içine ultrasonik dalgalar yayan 2. bir sistemin yerleştirilmesi. Bu ultrasonik dalgaların ilacın pıhtının içine ulaşıp eritme etkisini 8-10 kat artırması sayesinde pıhtının daha az ilaçla daha hızlı olarak eritilmesine yardımcı olur.

Uzun süreli hareketsizlik pıhtı atma riskini (tromboembolizm) önemli oranda arttırıyor

“Bu tedavi yönteminde ilk 2 hafta çok önemli. Çünkü bu süreçte yakalandığında ağızdan alınan ilaç tedavisiyle pıhtının ortalama olarak yüzde 50’si 3-6 ayda eritilebilirken, bu yöntemle  1 veya 2 günde pıhtının tümüyle eritilebilme imkanı oluyor. Pıhtının 24-48 saat içinde tamamen eritilmesi de orta uzun vadede karşılaşılabilecek postrombotik yetmezlik, venöz ülser, yani bacakta yara açılması ve tıkanıklığa bağlı varis oluşumunu da engelliyor. “

Risk faktörleri neler?

  • Bazı kalıtsal pıhtılaşma bozuklukları.
  • Hormon tedavisi ya da doğum kontrol hapları kullanımı.
  • Kilolu ya da obez olmak.
  • Cerrahi müdahale, kırık bir kemik ya da diğer travmalar nedeniyle derin bir damarın yaralanması.
  • Hamilelik veya doğum yapmış olmak.
  • Yakın zamanda uygulanan ya da sürmekte olan kanser tedavisi.
  • Hareketsiz kalmak. Bu durum genellikle hasta olup uzun süre yatmak zorunda kalan veya uzun süre yolculuk edenlerde ortaya çıkıyor.
  • Vücudun şiddetli ishal gibi etkenler nedeniyle susuz kalması.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla