Geliştirme aşamasındaki kanser ilaçlarının %73’ü kişiselleştirilmiş tedavilerden oluşuyor

Yazan Hatice Pala Kaya
6 Şubat 2023   |    8 Şubat 2023    |   Kategori: Güncel / Literatür, Onkoloji Print

Günümüzde kanser tedavisinde kullanılan ilaçların %46’sının hedefli tedavi olduğunu söyleyen Ankara Hematoloji ve Onkoloji Derneği (AHOD) Kurucu Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, geliştirme aşamasındaki kanser ilaçlarının ise %73’ünün kişiselleştirilmiş tedavilerden oluştuğunu vurgulayarak, şu açıklamayı yaptı: “Hedefli tedaviler, sağkalım oranlarını önemli düzeyde artırmaktadır. Çoğu kanser türünde kemoterapi yanıtları %30-50 arasında iken kişiye özgü hedefli tedaviler ile tedaviye bağlı yanıt oranları %80’lere kadar çıkmaktadır.”

AHOD tarafından organize edilen uluslararası katılımlı 3. Ankara Hematoloji ve Onkoloji Kongresi 4-5 Şubat tarihleri arasında yapıldı. Kongrede kök hücre nakli, immünoterapi, hedefli (akıllı) tedaviler, tümör aşıları, hücresel ve genetik tedaviler, kanserde destek tedavileri ve klinik araştırmalarda güncel gelişmeler ele alındı. Toplantının bu yılki ana gündem maddesini, kanserde hedeflenebilir mutasyonlar ve biyobelirteçlere uygun kişiselleştirilmiş tedaviler, agnostik tedavi yaklaşımları ve CAR-T hücre tedavisi oluşturdu.

Kanser gelecekte kronik bir hastalık gibi değerlendirilebilir

Lösemi, lenfoma, myeloma olarak bilinen hematolojik kanserlerin artık akıllı tedaviler ile kronik bir hastalık gibi tedavi edilebildiğini belirten Prof. Dr. Altuntaş, “Bu kanser türleri şeker hastalığı gibi, hipertansiyon gibi tedavi edilme eğiliminde.

Tıptaki gelişmelerde bu yönde ilerlemekte. Gelecek, bağışıklık sistemi, kök hücre, hücre ve genetik temel üzerine yoğunlaşmakta. Hastalıktan ziyade hasta bazlı tedaviler konuşuluyor. Hematolojik onkolojide tedaviler bireyselleştiriliyor. Çünkü aynı tip hastalığa sahip hastalar arasında bile klinik seyir, tedaviye yanıt ve yanıtın kalitesi bakımından belirgin farklılıklar görülebiliyor” bilgisini verdi.

Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: CAR-T Hücre tedavisi hematolojik kanserlerde umut vaat ediyor

Bu yılki slogan: “Tedavi açığını kapatın”

AHOD Kurucu Başkanı ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında 4 Şubat Dünya Kanser Günü’nün bu yılki uluslararası sloganının “Close the care gap-Tedavi açığını kapatın” olarak belirlendiğini hatırlattı.

Bu sloganın özellikle pandemi döneminde gözlenen, bireylerin hastalık kaygılarıyla sağlık kuruluşlarına başvurmadaki azalma, sağlık hizmetlerine erişim gibi nedenlerle, kanser teşhis ve tedavilerinde yaşanan aksaklıkları önleme yönündeki girişimlere destek vermek amacını taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Altuntaş, “Diyoruz ki; artık açığınızı kapatın. Kanser merkezlerimiz, Türkiye için KETEM’lerimiz, hastaneler sizleri bekliyor. Sağlıkta herhangi bir erişim probleminizin olmaması lazım. Bu nedenle Ulusal Kanser Birliği’nin önerisi, kanserde açığı kapatın mottosuna biz de sahip çıkıyoruz, destekliyoruz. Bir diğer önemli nokta, 21 günde 1 gün hastaların kendisini dinlemesini öneriyoruz. Bu nedenle özellikle meme kanseri için olabilir, sağlıklı beslenme ve egzersiz açısından olabilir, kendinizi mutlaka dinleyin” dedi.

Prof. Dr. Altuntaş dünyada, 2023 itibariyle her yıl 20 milyon kanser teşhisi konulduğunu ve 9 milyon kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatarak, 2030 için tahminlerin bu sayıların yüzde 50 artacağı yönünde yapıldığını, önlem alınmazsa 2030’da yıllık ölümlerin 13 milyona kadar çıkabileceğini kaydetti.

Kansere bağlı ölümler 3’te 1 oranında azaldı

Kanser konusunda bilinçlenme ve tedavideki gelişmelerin önemine işaret eden Prof. Dr. Altuntaş, son 10 yılda kansere bağlı ölümlerde 3’te 1 oranında azalma olması, en sık ölüm nedenleri arasında bulunan rahim ağzı kanserlerinde ölüm oranlarındaki azalma oranının yüzde 65’lere kadar çıkmasını örnek gösterdi.

Kanser tedavisinde eğilim agnostik yaklaşımlara doğru gidiyor

Gelecek dönemde kanser hastalığının tedavisinde, mevcut yaklaşımların değişme eğiliminde olduğunu; kimyasal ilaçlarla yapılan tedaviler yerine “tümör agnostik yaklaşımların” ağırlık kazanmaya başladığını kaydeden Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, bu yeni yaklaşımın bireylere özgü, immünoterapi, akıllı ilaç, hücresel tedaviler gibi yaklaşımları içerdiğini belirterek, “Yani biyoteknolojik ürünlerin, hücresel ürünlerin, immünoterapi ürünlerinin daha belirgin olduğu bir döneme doğru gidiyoruz. Burada önemli olan nokta, buna ne kadar hazırız veya hazırlıklıyız. Biz de ülke olarak, bilim insanları olarak bu süreçleri yakından takip etmek, bu süreçlere hazır olmak arzusu içerisindeyiz” dedi.

CAR-T Hücre tedavisi çığır açacak düzeyde hızlı gelişiyor

Agnostik yaklaşımın örneklerinden biri olan CAR-T tedavisindeki gelişmelerin hızlı olduğunu, özellikle lösemi, lenfoma, myelom gibi hematolojik kanserlerin tedavisinde önemli ilerlemeler sağlandığını bildiren Prof. Dr. Altuntaş, “CAR-T hücre tedavisinin ülkemizde de klinik araştırmalarını gerçekleştiriyoruz ve çalışmalar devam ediyor. Dünyada CAR-T hücre tedavileri çığır açacak düzeyde hızlı gelişmekte. Hematolojik kanserlerde, lösemilerde, lenfomalarda ve myelomada artık Avrupa’da ve Amerika’da ruhsat aldı ve klinik kullanımı yaygınlaşmakta” bilgisini verdi. Altuntaş, lenfomalar için “bispesifik antikorlar” denilen antikorlarla tedavinin çok hızlı geliştiğini ve mükemmele yakın sonuçlar olduğunu dile getirdi.

Kansere karşı çığır açan tedavi CAR-T Hücresi, Türkiye’de de uygulanmaya başlandı

CAR-T hücre tedavisinin solid tümörler için kullanılabilecek

Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, CAR-T hücre tedavisinin hematolojik kanserler yanında, solid tümörler için de kullanımının söz konusu olabileceğini bildirdi. İlk sonuçların gelmeye başladığını, rahim ağzı kanserlerinde yüzde 45’lere kadar varan ön sonuçlar gözlendiğini anlatan Prof. Dr. Altuntaş, solid tümör tedavisinde de genetik tedavilerin umut verici olarak yorumlandığını kaydetti.

Prof. Dr. Berna Öksüzoğlu: “Kanser önemli bir halk sağlığı sorunu”

Kanserin bir “hastalık grubu” olduğunu ve çok sayıda ülkede en sık rastlanan ikinci ölüm nedeni haline geldiğini belirten Kongre Başkanlarından Prof. Dr. Berna Öksüzoğlu, bu hastalığın önemli bir halk sağlığı sorunu haline geldiğinin altını çizdi. Kanser nedenlerinin 1/3’ünün önlenebilir olduğunu ifade eden Prof. Dr. Öksüzoğlu, tütün ve tütün ürünleri kullanımı, obezite, fiziki aktivite, kimyasal karsinojenler, çevre kirliliğinin önlenebilir kanser nedenleri arasında olduğunu bildirdi.

Yeni bir meme kanseri alt tipi tanımlandı

Türkiye’de yaygın olarak görülen meme kanseri konusunda yeni gelişmeleri anlatan Prof. Dr. Berna Öksüzoğlu, The American Society of Clinical Oncology (ASCO) 2022 kongresinde “Her2 low – Her2-düşük” olarak adlandırılan yeni bir meme kanseri alt grubu tanımlandığının duyurulduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Öksüzoğlu, bu grupta immünoterapinin çok başarılı sonuçlar sağladığına yönelik veriler olduğunu açıkladı. Genel olarak immünoterapilerde son 7 yıl içinde geliştirilen 33 yeni ilacın 7’sinin ABD’de onay aldığını ve kullanımının başladığını anlatan Prof. Dr. Öksüzoğlu, “Çeşitli endikasyonların hepsinde etkili olmamakla beraber, çok etkin olduğu, artık standart kemoterapileri rafa kaldırdığımız bazı hastalıklar olmakta. Yine hedef tedavilerle immünoterapilerin birlikte kullanımları bazı hastalıklarda ya da bildiğimiz sitotoksik ilaçların hedef tedaviler ya da immünoterapilerle birlikte kullanılması da gelişmeler içinde yer almakta” dedi.

Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: Yapay zeka lenfoma tedavi ve yönetiminde çığır açacak

Serviks kanseri 2040’lı yıllarda bazı ülkelerde eradike edilecek

Serviks kanserine yönelik değerlendirmelerde de bulunan Prof. Dr. Berna Öksüzoğlu, bu kansere karşı geliştirilen aşının yaygınlaşmasıyla gelecekte bu kanserin bazı ülkelerde eradike edilmesinin mümkün göründüğünü de belirterek, “Bunun nedenleri, hem erken tanı ve taramalar, hem de human papilloma virüse karşı geliştirilmiş olan aşılar. İkisinin birlikteliğiyle şu anda dünyada kadınlarda 4. sıklıkta görülen serviks kanserinin orta vadede hatta kısa vadede tamamen ortadan kaldırılma şansı mümkün. Serviks, kadın kanserleri içinde Türkiye’de 8.-9. sırada görülüyor ancak 29-45 yaş arasına baktığımız zaman serviks kanseri dünya ile uyumlu olarak 4. en sık karsinom. Dolayısıyla buna karşı hepimizin uyanık olması, tarama programlarını takip etmesi lazım. Tarama programlarına devam etmek, aşılama programlarını geliştirerek uygulamak gerekiyor” diye konuştu.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla