Ülkemizde her 3 erkekten biride, kadınların ise yarısında Metabolik Sendrom adı verilen rahatsızlık riski bulunuyor. Başlangıçta her ne kadar basit bir kilo alma problemi gibi görünse de, hastalık ilerleyen dönemlerde ortaya çıkan komplikasyonlar sebebiyle ağır sonuçlar doğurabiliyor. Metabolik Sendromun, fazla yemek yeme olayını tetiklediğini belirten Dr. Aytaç Keskineğe, konuyla ilgili kapsalı bilgi verdi.
Metabolik sendrom; obezite teşhisi, kanda trigliserid, kötü huylu kolesterol (LDL-Kolesterol), kan şekeri seviyesi ve insülin direncindeki (kan şekerini ayarlayan hormon) artışlar ve yüksek tansiyon ile birlikte ,iyi huylu kolesterol (HDL-Kolesterol) seviyesinde azalmayla ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. İnsülin direnci iştahın artmasına, bunun sonucunda kan şekerinde artmaya ve insülin direncinin daha da artmasına sebep olan bir kısır döngüdür. Dolayısıyla, fazla yemek yeme alışkanlık olmaktan çıkıp, vücudumuz için ihtiyaç haline gelir.
Bu durum şeker – insülin metabolizmasının bozulması sonucunda ortaya çıkan kolesterol seviyelerinde bozukluk, yüksek tansiyon, karın bölgesinde yağlanmayla ortaya çıkar ve ilerleyen dönemlerde özellikle kalp damar hastalıkları ve diğer metabolizma hastalıklarına zemin hazırlar. Kanda dolaşan yağ miktarının artmasıyla birlikte damar duvarında kolesterol birikimleri oluşmakta ve bunu takip eden süreç içerisinde bazı iltihap hücreleri ve kirecin de bu yapıya eklenmesiyle kolesterol plakları (ateroskleroz plakları) oluşmaktadır. Özellikle kalp ve beyin gibi yaşamsal fonksiyonu olan organları besleyen damar duvarında meydana gelen bu oluşum damarların daralmasına, hatta aniden tıkanmasına yol açmakta; kalp krizi, inme, felç hatta ölüme sebep olmaktadır.
Zayıflama ilaçları nelerdir? Kullanmadan önce bilmeniz gerekenler
Türkiye’de yapılan araştırmalarda , kadınlarda erkeklere nazaran çok daha yaygın olan metabolik sendromun kentsel alanda kırsal kesime göre daha fazla görüldüğü gözlemlenmiştir.
Uluslararası diyabet federasyonu tarafından düzenlenen metabolik sendrom kongresinde yayınlanan kriterler söyle sıralayabiliriz:
Anlatılan bu faktörler arasında metabolik sendrom için esas belirleyici olan ve olmazsa olmaz olan, karın çevresindeki artıştır.
Metabolik sendromda ortaya çıkan tüm rahatsızlıklar; gereğinden fazla kalori alımı ve insülin hormonuna karşı vücudun duyarsızlığına bağlıdır. İnsülin normalde kan şekerini ayarlayan, yani kandaki şekeri dokulara taşıyarak dokuların şekeri kullanmasını sağlayan bir hormondur. İnsülin duyarsızlığını yenmek ve dokuların şeker ihtiyacını karşılayabilmek için daha fazla insülin salgılanır. Fakat insulin direncinin artması kan şekerinin vede insülinin artmasına sebep olur. Salgılanan fazla insülin karaciğerde yağ metabolizmasına etki ederek kan yağlarının bozulmasına ve damar sertliğine yol açar. Ayrıca böbreğe etki ederek aşırı tuz tutulumu ve hipertansiyona sebep olur.
Metabolik Sendromun Sebep Olduğu Hastalıklar tedavi edilmeden bırakıldığında en fazla 10-15 yıl içerisinde aşağıdaki hastalıklar bu tabloya eşlik etmeye başlar.
Yemek düzeninizde herhangi bir değişiklik yapmamanıza rağmen her geçen gün kilo alıyorsanız ve aldığınız kiloları veremiyorsanız ciddi bir sağlık sorunu yaşıyor olabilirsiniz. Kilo alımına neden olabilecek hastalıklar ve alınması gereken önlemler şu şekildedir.
Tiroid hormonları kişilerin metabolizma hızını ayarlayan en önemli hormonlardır. Eğer tiroid hormonları vücutta normal değerine göre azalırsa kilo alıma eğilim artabilmektedir. Bu kilo alımı genellikle vücutta serbest su atılımının bozulması, yani böbreklerin suyu yeterince süzememesi sonucu oluşmaktadır. Ayrıca hipotiroidinin uzun sürede metabolizmayı yavaşlatması nedeniyle, yapılan diyetlere yanıt alınamaması ve kilo vermede zorlanma oluşmaktadır. Tiroid hormonları var olan metabolik aktiviteyi hızlandırırken, metabolizma büyüklüğünü etkilenmez. 80 kg. civarında bir kişinin vücut kompozisyonu (kas yapısı vs.) ile oluşturabileceği metabolik aktivite bellidir. Bu aktivite tiroid hormonları ile maksimuma çıkartılır. Bu nedenle metabolik aktivitenin tiroid hormonları ile zorlanması sonucu elde edilebilecek kilo kaybı sınırlıdır ve genellikle kalp yorgunluğu ve iskelet sistemi aşınması ile sonuçlanmaktadır. Ayrıca, birlikte iştah artışı olacağı için kilo alımına da yol açabilmektedir.
Vücudun strese dayanıklılığını, enerjisini, su ve tuz dengesini ayarlayan hormonlara “Adrenokortikal hormonlar” denilmektedir. Bu hormonların aşırı salgılanması ile “Cushing Sendromu” denilen özel bir obezite çeşidi oluşmaktadır. Bu rahatsızlık nedeniyle yağlar belirli bölgelerde toplanmaktadır. Daha çok gövdede toplanan yağlar sonucu karın genişlemekte ve ciltte kırmızı renkli yırtılmalar veya çatlamalar oluşmaktadır. Ayıca bu hastalıkta kişilerin yüzleri kırmızı ve yuvarlak olmaktadır. Kilonun yanında tüylenme, adet düzensizlikleri, ciltte sivilcelenme, kolesterol yüksekliği gibi birçok hastalık ve bulguya yol açabilmektedir.
Polikistik over sorunu yaşayan kişide adet düzensizliği ve erkek hormonu fazlalığına (androjen) bağlı olarak bel bölgesinin genişlemesi tipinde (android) bir kilo artışı görülmektedir. Bu tip kilo alımlarında kalp hastalıklarına daha sıklıkla rastlanmaktadır. Bunun yanında insülin direnci, polikistik over hastalığının hem göstergesi hem de nedeni olarak bilinmektedir. İnsülin direnci sadece polikistik hastalık değil karaciğer yağlanması, kolesterol yüksekliği gibi birçok rahatsızlığın da nedeni olmaktadır.
Menopoz ile birlikte alınan kilolarda, vücuttaki hormonal değişimin etkisi bilinmektedir. Bununla birlikte, yaş durumuna göre, kas kitle oranının azalışı, zaman içinde birtakım hastalıkların geçirilmiş olması, hareket azalışına neden olduğu için kilo alımı görülmektedir
Günlük yaşamın içinde yaşanan üzücü olaylar, stres, karar verme baskısı gibi nedenler kişileri etkilemektedir. Bu tür durumlar uykusuzluğa ve geç yatmaya neden olabilmektedir. Hormonal dengesizliği bozan stres, iştah artışı ile sonuçlanabilmektedir. İştah artışı olan kişi, kendini ödüllendirme şeklinde ortaya çıkan atıştırmalarla, ekstra kalori alımına yönelebilmektedir.
İlaç kullanımına dikkat etmek gerekmektedir. Özellikle, sık kullanılan antidepresan ilaçlar, kişinin kendini daha mutlu hissetmesine ve yemek konusunda kısıtlamaları kaldırmasına yol açabilmektedir. Bazı durumlarda antidepresanın kendi etkisi ile de kilo alımı olabilmektedir. Bunun yanında epilepsi, migren ve diyabet gibi durumlarda kullanılan ilaçlar da kilo alımını tetikleyebilmektedir. Doğum kontrol ilaçlarının iddiaların aksine obezite yaptığı kanıtlanmamıştır. Bazı durumlarda su tutulması ve kilo artışı gözlemlenmektedir ancak bu durum obezite olarak değerlendirilmemektedir.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?