Moleküler belirteçler kanserin yayılmasını öngörebilir!

7 Mart 2012   |    8 Aralık 2022    |   Kategori: Onkoloji Print

Primer tümörden sınırlı sayıda uzak bölgeye sıçrayan kanser hücrelerinde bulunan moleküler belirteçler, hekimlerin hangi metastatik hastaların agresif ve hedeflenmiş radyoterapiden (RT) faydalanabileceğini belirlemesine yardımcı olabilir. PloS One dergisinde yayımlanan çalışmada, Chicago Üniversitesi ve Illinois Üniversitesi araştırmacıları, metastatik tümörlerden elde edilen hücrelerin mikroRNA düzeyi yüksekse, agresif tedavinin işe yarayabileceğini; bu biyolojik belirteç düzeyi düşükse, odaklanılmış lokal tedavinin daha etkili, hatta iyileştirici olacağını ortaya koydu.

Chicago Üniversitesi Ludwig Metastaz Araştırma Merkezi Direktörü ve Radyasyon ve Hücresel Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ralph Weichselbaum, daha önceki çalışmalarda metastatik hastalığı olan kişilerin belirli bir yüzdesinde uzun süreli hastalıksız sağkalımı yakalayabildiklerini ve bunun ileride hangi hastalarda tedavinin daha fazla işe yarayacağını bilmelerine yardımcı olacağını belirtti. Prof. Dr. Weichselbaum, bu sayede odaklanmış, lokal tedavinin işe yaramadığı hastalara derhal sistemik tedavi verilebileceğini vurguladı. Prof. Dr. Weichselbaum, lokal küratif metastazlar ve muhtemel ölümcül yaygın metastazlar arasındaki biyolojik farklılıkların da ilaç gelişim süreci açısından da yeni bir hedef olabileceğini dile getirdi.

Kanser hastaları, genellikle uzak metastazlar (primer tümörden çıkan malign hücrelerin neden olduğu ve büyümeye başladığı çok sayıda kanser bölgesi) nedeniyle yaşamını kaybetmektedir. 1994 yılında Prof. Dr. Weichselbaum ve meslektaşı Samuel Hellman, tamamen yayılmayan ve geniş bir çevreye yayılan kanserlerin ortasında olan ve iyileşmesi muhtemel bir hastalık halinin mevcut olduğunu dile getirmişti. Araştırmacılar bu fenomene, kanserin birkaç uzak bölgeye sıçradığını ifade etmek için “oligometastaz” adını vermişti.

Araştırmacılar, 2004 yılında bu teoriyi test etmek için küçük çaplı bir çalışma yaptı. Çalışmaya 1-5 uzak metastazı olan ve 10 cm’den büyük tümörü olmayan evre IV kanser hastalarını dahil etti. 2008 yılında yayımlanan çalışma sonuçları, kesin olarak hedeflenmiş RT’nin hastaların %20’sinde tüm hastalık bulgularını ortadan kaldırdığını gösterdi. Prof. Dr. Weichselbaum, tümörün uzak bölgelere sıçradığı evre IV kanser hastalarında bu tür bir sonuç elde etmenin ümit verici olduğunu ve bunun standart tedavilere yanıt vermeyen hastalarda hedeflenmiş tedavi kullanımını teşvik etmeye yönelik bir kanıt olduğunu dile getirdi.

Ekim 2011’de yayımlanan takip çalışmasında ise, başlangıç çalışmasına katılan hastaların %18’inde çalışma süresince progresyon görülmediği ve %27’sinde yeni tümör bölgesine rastlanmadığı bildirildi. Bir sonraki aşama, hangi hastaların bu tür hedeflenmiş tedavilerden ve hangi hastaların kemoterapi gibi tüm vücut tedavilerinden faydalanabileceğinin belirlenmesiydi. Bu nedenle, araştırmacılar ilk çalışmada tedaviye iyi yanıt veren hastaların sekonder tümörlerinden aldıkları hücreleri, metastatik kanser hastalarından aldıkları hücreler ile karşılaştırdı.

Çalışma sonunda, yüksek düzeyde proliferatif olan ve çok sayıda metastazı olan hastaların mikroRNA ekspresyonunun, diğerlerinden daha farklı olduğu belirlendi. Yayılması muhtemel tümörlerin mikroRNA-200c olarak bilinen küçük nükleik asit düzeyleri daha yüksekti. Bu sonuç araştırmacılar için de şaşırtıcıydı. Önceleri mikroRNA-200c’nin metastazı baskıladığı düşünüldü. Fakat kanserli bir fare modelinde yaptıkları çalışmada araştırmacılar mikroRNA-200c’nin metastazı anlamlı düzeyde artırdığı gözlemlendi. Ardından mikroRNA-200c’nin kanserin yayılmasını önleyen diğer genlerin aktivitesini azalttığı kaydedildi.

Fare modeli üzerinde yapılan diğer testler de, mikroRNA-200c düzeylerinin artması ile yayılmaya yatkın olmayan tümörlerin bile metastaz riskinin anlamlı düzeyde arttığını gösterdi. Bu bulgular, birkaç tedavi edilebilir bölgenin bulunduğu hastalar ile odaklanmış RT ile tedavi edilemeyen ve birçok bölgeyi tutma riski taşıyan hastaların ayırt edilmesi için ilk adımdır ve tedavi edilebilir bir hastalık haline yönelik bir moleküler zemin geliştirilmesi açısından ümit vericidir. Araştırmacılar, oligometastazların oldukça yaygın olduğunu ve kadın ve erkeklerde başlıca ölüm nedeni olan metastatik küçük hücreli dışı akciğer kanseri olan hastaların %50’sinin oligometastatik olabileceğini belirtti.

Metastaz sayısı ve büyüklüğü, primer tümörün tedavisinden metastaz gelişene kadar geçen süre ve tümör dokusunun mikroskopik yapısı ve görünümü gibi diğer faktörler ile birleştirildiğinde, mikroRNA-200c’nin varlığı, hedeflenmiş RT’ye uygun hastaların belirlenmesinde başlıca belirteç olabilir.

KAYNAK: MicroRNA Expression Characterizes Oligometastasis(es). Yves A. Lussier, H. Rosie Xing, Joseph K. Salama, Nikolai N. Khodarev, Yong Huang, Qingbei Zhang, Sajid A. Khan, Xinan Yang, Michael D. Hasselle, Thomas E. Darga, Renuka Malik, Hanli Fan, Samantha Perakis, Matthew Filippo, Kimberly Corbin, Younghee Lee, Mitchell C. Posner, Steven J. Chmura, Samuel Hellman, Ralph R. Weichselbaum. PLoS ONE, 2011; 6 (12): e28650 DOI: 10.1371/journal.pone.0028650. Makalenin tamamına aşağıdaki linkten ulaşılabilmektedir: http://www.plosone.org/article/info%3Adoi%2F10.1371%2Fjournal.pone.0028650

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla