Şeker molekülü kanser hücrelerini yok edebilir mi?

29 Mart 2012   |    5 Ocak 2020    |   Kategori: Onkoloji Print

Cancer Research’te yeni yayınlanan bir çalışmada, bir çift hücre yıkıcı ilaç ile spesifik bir şeker molekülünün kombine edilmesiyle, apoptoz veya programlı hücre ölümü sürecinin tetiklenebildiği ileri sürüldü. Yeni ilaç kombinasyonunun pek çok kanser türünü hedef alabildiği açıklandı. Çalışmanın araştırmacılarından California Üniversitesi San Diego Tıp Fakültesi Biyolojik Sistem Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Guy Perkins, hedeflenmiş tedavinin amacının, sağlıklı hücrelere dokunmadan, kanser hücrelerinin büyümesini durdurmak olduğunu belirtti ve ekledi: “Kanser araştırmalarında her zaman için birçok kanser hücresini hedef alan ve farklı aşamalardaki tümör hücrelerini yok etmeyi amaçlayan yeni tedaviler geliştirilmeye çalışılıyor.”

Kyushu Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve çalışmanın kıdemli araştırmacısı Dr. Ryuji Yamaguchi ise, yeni geliştirilen en iyi ilaçların bile belirli kanser türleri ile sınırlı olduğunu ve üstelik zaman içerisinde tümör hücrelerinin bu ilaçlara da direnç geliştirdiğini ve dolayısıyla tedavinin başarısızlıkla sonuçlandığını bildirdi.

Kanser hücrelerini ilaçlardan koruyan ve tedaviyi engelleyen bakteriler keşfedildi

Cancer Research’te yayınlanan çalışmanın kapsam ve amacı hakkında şu bilgilere yer veriliyor: “Her bir kanser, gelişimi farklı evrelerde olan kanser hücrelerinin heterojen bir karışımı olduğu için, pek çok hastalıklı hücrenin hepsini aynı anda tedavi etmeye çalışmakla karşı karşıyayız. Bir hastanın genomik ve proteomik profilini kurgulayan, hedef onkojenleri tespit eden, bu hasta için hedefe yönelik ilaç kombinasyonlarını reçeteleyen özgün bir yaklaşım var.

Ancak, kişiye özel bu ilaç yaklaşımı için pek çok uygulama sorunu var: (i) kanserler genellikle tedaviye dirençli fenotipler yaratırlar, (ii) tedavi aşırı pahalı olabilir ve (iii) hedefe yönelik ilaçların pek çoğu henüz geliştirilmedi. Farklı bir yaklaşım öneriyoruz: 2-deoksiglukoz (2DG) ile ABT-263/737 (ABT) gibi bir Bcl-2 antagonisti. Proapoptotik protein Bak, genellikle Mcl-1 ve Bcl-xL tarafından ayrışır. Bak sadece hem Mcl-1 ve Bcl-xL’nin her ikisi tarafından salındığında apoptozu indükleyebilir. 2DG, Bak-Mcl-1 kompleksini ayrıştırarak yüksek glikolitik hücreleri kullanıma hazırlayabilir.

Bazı beyin hücreleri ve kanser hücrelerinin çoğu 2DG tarafından hazır hale gelir. ABT, Bak-Bcl-xL kompleksini ayrıştırarak, Bak’ı serbest bırakarak Bcl-xL’ye bağlanabilir ve apoptozu indükleyebilir. ABT kan-beyin bariyerini aşamadığı için, her iki ajana da maruz kalan yüksek glikolitik kanser hücreleri sadece beynin dışında yer alanlardır. ABT, apoptozun uç noktasına çok yakın basamakta, apoptozu direk olarak tetiklediği için; 2DG-ABT kombinasyon tedavileri, gelişimlerinin tüm evrelerindeki pek çok kanser tipinde, çok az yan etkiyle uygulanması mümkündür.”

Dr. Perkins ve Yamaguchi tarafından geliştirilen iki kısımdan oluşan tedavi, hücrelerin büyüme ve çoğalmasını sağlayacak şeker ihtiyacından yoksun olması üzerine odaklanıyor. İlk kısım, modifiye glukoz veya 2-deoksiglukoz (2-DG) adı verilen şeker molekülünden oluşuyor. Şekerden fakir kanser hücreleri tarafından bu kısım hemen alınsa da, enerji üretmek için parçalanmıyor. Aksine, kanser hücrelerinin büyümesini engelliyor ve hücreleri apoptozu tetikleyecek bir proteine yönlendirerek erken hücre yıkımını sağlıyor.

Ardından 2-DG ile yüklü hücreler, ABT-263/737 adlı bir çift ilaca maruz bırakılıyor. Bu ilaç, proteine hücre yıkımını başlatmasını iletiyor. Araştırmacılar, yalnızca ölüme duyarlı kanser hücrelerinin 2-DG ve ABT-263/737’den etkilendiğinin ve ilacın kan-beyin bariyerini geçmediği için kanser hücreleri kadar glikolitik olan sağlıklı beyin hücrelerinin korunduğunun altını çizdi.

İn vitro çalışmaların ardından, araştırmacılar çalışmayı hayvan modellerinde denedi. Sonuç olarak, 2-DG’nin kanser hücrelerinde büyük ölçüde biriktiği ve ABT-263/737 enjeksiyonunun ardından birçoğunun yok edildiğini saptadı. İki aşamalı yaklaşım; lösemi, hepatokarsinom, akciğer, meme ve rahim kanserinde apoptozu başarılı bir şekilde tetikledi. Dr. Yamaguchi, bu terapinin, tedavisi zor, kemoterapiye dirençli ve yüksek düzeyde metastatik prostat kanseri dahil olmak üzere, birçok evrede etkili olduğunu belirtti. Dr. Perkins ise, 2-DG ve ve ABT-263/737 kombinasyonun intrinsik yolak mitokondri ile hızlı apoptozu tetiklediği için, kanser hücrelerinin yüksek düzeyde aktif mutajenik programlar ile etkileşmesine zaman kalmadığını ifade etti.

Bununla birlikte, geliştirilen bu kombine tedavi tüm kanser tiplerinde işe yaramıyor. Dr. Yamaguchi bu durumu şu sözlerle açıklıyor: “Dirençli olan veya lenfopeni ve trombopeniye neden olabilecek bazı kanser türleri var. Bu yan etkileri önleyebilecek çözümler üretmeye çalışıyoruz; fakat bunun tek yolu şu anda tedavi sonrasında hematopoietik kök hücre nakli gibi görünüyor.”

Yeni bir klinik tedavi hazırlığında olan Dr. Yamaguchi, şu bilgileri verdi: “Hem 2-DG hem de ABT-263’ün (Navitoclax) faz II çalışmaları devam ettiği için, bu ilaçların güvenlilik profillerini az çok biliyoruz. Gerekli önlemler alındıktan sonra, 2-DG ve ABT kombinasyonunun bazı kanser türlerinde de etkili bir tedavi seçeneği olabileceğini ortaya koyabiliriz. Şimdilik bu kompleks hastalığa basit ve kısmi bir çözüm getiriyoruz.”

KAYNAK: Finding a Panacea Among Combination Cancer Therapies. R. Yamaguchi, G. Perkins. Cancer Research, 2011; DOI: 10.1158/0008-5472.CAN-11-3091

Makalenin tam metnine aşağıdaki linkten ulaşılabilmektedir:
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/22052464

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla