Türkiye’nin demografik yapısı, doğurganlık düzeyi, bebek ve çocuk ölümlülüğü, gebeliği önleyici yöntem kullanımı, anne-çocuk sağlığı ve üreme sağlığı ile ilgili konularda mevcut duruma ve değişimlere ilişkin ulusal ve bölgesel düzeyde bilgi sağlayan örneklem araştırmasının sonuçları Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nden Doç. Dr. Sinan Türkyılmaz ile Doç. Dr. Alanur Çavlin tarafından açıklandı.
TNSA-2013, Türkiye’yi temsil eden bir örneklemde, 11.794 hanehalkı ve doğurganlık çağındaki (15-49 yaşlarındaki) 9.746 kadın ile görüşmeler yapılarak gerçekleştirildi.
TNSA-2013 sonuçlarına göre, Türkiye nüfusunun yarısı 30 yaşın altında. Toplam nüfusun %26’sı 15 yaşın altında olup 65 yaş ve üzeri nüfusun oranı ilk kez %8’e ulaşmıştır.
Son 20 yılda Türkiye’deki ortalama hanehalkı büyüklüğü 4,5 kişiden 3,6 kişiye düşmüştür. Türkiye’deki hanehalklarının yarısı 4 ya da daha fazla kişiden oluşmaktadır. Hanelerin %9’u ise tek kişilik hanelerdir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin yedinci maddesine göre temel insan haklarından birisi olarak kabul edilen çocukların doğumu takiben nüfusa kayıt edilmesi konusunda Türkiye’de önemli iyileşme yaşanmıştır. Nüfus ve Sağlık araştırmalarının sonuçlarına göre, son yirmi yıl içinde nüfusa kayıtlı olmayan beş yaş altı çocukların oranı %26’dan %1’e gerilemiştir.
Eğitim seviyesinde iyileşmeler var ancak kadın erkek arasındaki fark lise ve üzeri eğitimde ve kırsal yerleşim yerlerinde devam ediyor…
TNSA-2013 sonuçları 6 yaşın üzerindeki nüfus içinde kadınların %28’inin, erkeklerin ise %16’sının ya hiç okula gitmediğini ya da ilkokulu bitirmediğini göstermektedir. Eğitimde cinsiyet farklılığı genç kuşakta ve ilkokul-ortaokul eğitim düzeylerinde azalmaktadır. Ancak lise ve üzeri eğitimde özellikle kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan kadınlar için dezavantaj devam etmektedir.
Türkiye’de 25-49 yaş grubundaki kadınlar için ilk evlenme yaşı son beş yıl içerisinde değişmemiş olup 21’dir. Erken yaşta yapılan evlilikler açısında 15-19 yaş grubundaki kadınların %7’sinin evlenmiş olduğu görülmektedir.
TNSA-2013 sonuçları son beş yılda doğan her 1000 bebekten 13’ünün bir yaşına gelmeden öldüğünü göstermektedir. Aynı dönem için bir-dört yaş arası çocuklar için hesaplanan çocuk ölüm hızı binde 2, beş-yaş altı ölüm hızı ise binde 15’tir. Tüm bebek ve çocuk ölümü göstergelerinde iyileşme gözlenmesine rağmen bölgesel farklılıkların devam ettiği görülmektedir.
Türkiye’de doğurganlık düzeyi kadın başına ortalama 2,26 çocuk seviyesindedir. Doğurganlık seviyesi son 10 yılda neredeyse değişmemiş ve yenilenme düzeyi olan 2,1 çocuğun biraz üzerinde durağanlaşmıştır. Ancak doğumlar ileri yaşlara ötelenmiştir. Doğurganlık düzeyinde bölgesel farklılık azalarak devam etmektedir. Kadın başına ortalama çocuk sayısı Batı Anadolu Bölgesi’nde 1,9 çocuk iken, Doğu Anadolu Bölgesi’nde 3,4 çocuktur.
Evli kadınların istediği ideal çocuk sayısı da 2,9.
Türkiye genelinde evli ve doğurgan çağdaki kadınların %75’i gebeliği önleyici bir yöntem kullanmaktadır. Bu düzey son on yılda gebeliği önleyici yöntemlerin kullanımının neredeyse sabitlendiğini göstermektedir. Bu durum doğurganlıkta gözlemlenen durağanlıkla uyumludur. En yaygın kullanılan modern yöntem rahim içi araç (%17), en yaygın kullanılan geleneksel yöntem ise geri çekmedir (%26). Tüplerin bağlanması (%9) ve kondom (%16) yöntemlerinin kullanımında bir artış görülmektedir.
TNSA-2013 sonuçları, Türkiye’de son beş yıl içinde anne-çocuk sağlığı göstergelerinde önemli iyileşmeler olduğunu göstermektedir. Sağlık personelinden doğum öncesi bakım alan kadınların oranı son beş yılda %5 artarak %97’ye yükselmiştir. Kadınların %94’ü; bebeklerin ise %95’i doğumdan sonraki 41 gün içinde doğum sonrası bakım hizmeti almıştır. Geçmişte daha dezavantajlı durumda olan Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki kadınlar arasın doğum öncesi bakım hizmeti alanların oranı %90’ı aşmıştır.
Son beş yıldaki doğumların %97’si bir sağlık kuruluşunda gerçekleşmiştir. Doğumların neredeyse yarısı (%48) sezaryen doğumdur. Sezaryen doğumlarda beş sene öncesine göre %11’lik bir artış gözlenmiştir.
Her yüz gebelikten beşi isteyerek düşük (kürtaj) ile sonlanmaktadır. Bu oran da beş sene öncesine göre yarı yarıya azalmıştır.
TNSA-2013 sonuçları, Türkiye’de beş yaşından küçük her on çocuktan birinin boyunun yaşına göre kısa yani bodur olduğunu göstermektedir. Türkiye’de kronik beslenme sorunları sonucu oluşan bodurluk kırsal alanlarda, Doğu Anadolu Bölgesi’nde ve annesi hiç eğitim almamış ya da ilkokul bitirmemiş çocuklar arasında daha yaygındır. Bunun yanı sıra her on çocuktan biri obez olarak tespit edilmiştir.
Türkiye’de kadınların ortalama boyu 158 santimetredir. Şişmanlığın önemli bir sorun olduğu ülkemizde Beden Kitle Endeksi’ne göre kadınların %29’u kilolu; %27’si ise obezdir. Bir başka ifade ile Türkiye’de her on kadından altısı aşırı kilolu ya da şişmandır.
15-49 yaşları arasındaki kadınların %31’i kendi ev işleri dışında gelir getiren ya da getirmeyen bir işte çalışmaktadır. Çalışan kadınların sadece yarısı sosyal güvence kapsamındadır. Kadınların çalışmama nedenleri arasında ilk sırayı çocuk bakımı ve gebelik (%24) ikinci sırayı ise eşinin ya da ailesinin çalışmasına izin vermemesi (%15) almaktadır.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?