
Dijital ortamda sunulan sağlık içeriklerinin toplum sağlığı üzerindeki etkisinin giderek arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Nur Baran Aksakal, geleneksel sağlık iletişimi yöntemlerinin toplumu bilgilendirme ve yönlendirme konusunda artık yetersiz kaldığını belirtti. Dijital okuryazarlığın günümüzde tüm sağlık kararlarını şekillendiren kritik bir belirleyiciye dönüştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Aksakal, halk sağlığı stratejilerinin dijital çağın dinamiklerine uyarlanması gerektiğini belirterek şu uyarılarda bulundu: “Dijital okuryazarlığın geliştirilmesi, sağlık, beslenme ve doğru bilgiye erişimi doğru kararlar alınması için zorunludur. Bireyler, internette güvenilir bilgiyle manipülatif içeriği ayırt edemiyorsa, beslenme tercihlerinden tedavi kararlarına kadar tüm sağlık davranışları risk altındadır.”
Türkiye’de sağlık okuryazarlığının yaygın eksiklikleri dikkate alınarak, doğru bilgilerin topluma ulaştırılması amacıyla uluslararası bir etkinlik düzenlendi. Sabri Ülker Gıda Araştırmaları Enstitüsü Vakfı tarafından gerçekleştirilen “5. Uluslararası Beslenme, Sağlık Okuryazarlığı ve Eğitim Konferansı” yerli ve yabancı uzmanların katılımıyla Ankara’da yapıldı. Konferansta, Sağlık Bakanlığı’nın 2024 tarihli araştırmasının ortaya koyduğu tablo da ele alındı. “Türkiye’de Sağlık Okuryazarlığı Düzeyi ve İlişkili Faktörler Araştırması”na göre, Türkiye nüfusunun yüzde 21’i sağlık okuryazarlığı açısından yetersiz, yüzde 33’ü sorunlu-sınırlı, yüzde 34’ü yeterli ve yalnızca yüzde 12’si mükemmel seviyede bulunuyor. Veriler, toplumda her 5 kişiden 1’inin sağlıkla ilgili bilgileri anlama, değerlendirme ve gerektiğinde kullanma konusunda zorlandığını ortaya koyarak sağlık iletişimi politikalarının önemine dikkat çekiyor.
Prof. Dr. Nur Baran Aksakal: Mpox hastalığına karşı en etkili çözüm aşılanma
Konferansta sağlık, beslenme ve dijital okuryazarlığın güncel zorluklarını değerlendiren Sabri Ülker Vakfı Bilim Kurulu Üyesi, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Çevre Sağlığı Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nur Baran Aksakal, özellikle dijitalleşmenin hızlanmasıyla birlikte doğru bilgiye erişimin giderek güçleştiğini, dijital okuryazarlığın tüm okuryazarlık alanlarına hızla nüfuz ettiğini ve beraberinde ciddi bir ‘infodemi’ yarattığını vurguladı.
Çevresel faktörlerin sağlık okuryazarlığındaki belirleyici rolüne dikkat çeken Prof. Dr. Aksakal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz kişilere doğruyu seçme, kendine yetme, planlama ve doğru beslenme alışkanlıkları geliştirme becerisi kazandırmaya çalışıyoruz. Ancak bu, çevreden destek olmadan mümkün değil. Örneğin; bir çocuk okul kantininde sağlıklı besine ulaşamıyorsa, aile ne kadar çabalarsa çabalasın sağlıklı beslenme alışkanlığı geliştirmesi zorlaşır. Aynı şekilde, yetişkinler için de sağlıklı alternatiflerin bulunmadığı ortamlarda doğru seçimler yapmak sürdürülebilir değildir. Sağlık okuryazarlığı ancak çevre tarafından desteklenirse etkili olabilir. Aksi hâlde bireyin yüksek beslenme okuryazarlığı becerisine sahip olması bile ekonomik, erişilebilirlik ve sürdürülebilirlik açısından külfet haline gelebilir.”
Sağlık iletişiminde değişen dinamiklere ve infodemi çağında doğru bilgiye ulaşmanın güçleşen koşullarına dikkat çeken Prof. Dr. Aksakal, etkili sağlık iletişimi stratejilerinin yalnızca bilgi aktarmaktan ibaret olmadığını, bunun aynı zamanda bireylerin duygu dünyasını ve davranış biçimlerini dikkate almayı gerektirdiğini belirtti.
İletişim çalışmalarının sadece bilişsel düzeye hitap etmesinin yeterli olmadığını ifade eden Prof. Dr. Aksakal şunları söyledi: “İletişim dediğimiz zaman bilgiyi hayatın içine sokmamız gerekiyor. İnsanlar bilseler de yapmayabilirler; bilmenin sınırını çizmek çok zor. Davranışa dönüştürebildiğimiz noktada eğitimin etkisinden söz edebiliriz. Bu nedenle halk sağlığı stratejilerinde örnek vakaları kullanıyor, hangi gruplara odaklanmamız gerektiğini belirliyoruz. İnsanların duyguları var ve bu duyguları dikkate almak zorundayız.”
Sağlık iletişiminin karşıt görüşler ve bilgi kirliliğiyle mücadele edilen bir alan hâline geldiğini, sosyal medyanın da bu süreçte belirleyici bir rol oynadığını ifade eden Prof. Dr. Aksakal, “Karşı taraf sansasyonel mesajlarla, hızlı sonuç vadeden içeriklerle topluma ulaşıyor. Bu nedenle onların yöntemlerini bilmeden, aynı iletişim araçlarını kullanmadan herhangi bir stratejinin başarıya ulaşması mümkün değil” dedi.
Bilgi kirliliği doğru beslenmeyi engelliyor ve toplum sağlığını tehdit ediyor
Prof. Dr. Aksakal, sağlık iletişiminin halk sağlığını iyileştirmeyi hedefleyen kapsamlı bir çatı kavram olduğuna işaret ederek, bu alanın aşı iletişiminden beslenme iletişimine kadar pek çok başlığı içerdiğini kaydetti. Sağlık hizmetlerinde iletişimin geleneksel olarak hasta-sağlık personeli ilişkisinden yola çıktığını hatırlatan Aksakal, günümüzde bu çerçevenin infodemi ile mücadele boyutuna evrildiğini dile getirdi.
Prof. Dr. Aksakal, sağlık profesyonellerinin bilimi merkeze alarak hareket ettiğini ancak toplumun bilgiye yaklaşımının farklı dinamikler içerdiğini ifade ederek şu değerlendirmelerde bulundu: “Biz bir bilgi duyduğumuzda önce bilimsel veriye, kanıta bakıyoruz. Ardından uzman görüşleriyle fikir birliği arıyoruz. Ancak sıradan bireyler sağlıklı beslenmeye ilişkin bir mesaj gördüklerinde önce kendi inançlarına uygun olup olmadığına bakıyor. Bu bir bilişsel uyumsuzluk süreci. Kişi karar verirken geçmiş yaşantılarını, politik görüşünü, sahip olduğu imkânları ve ailesinden gördüğü davranış kalıplarını dikkate alıyor. Bilim, onların karar sürecinde çoğu zaman üst sıralarda yer almıyor.”
Bilgi kirliliğinin kaynağını ve bununla mücadelenin zorluklarını dile getiren Prof. Dr. Aksakal, bilimsel gerçeklerin kullanılmadığı durumlarda bilgi alanını hatalı ve kötü niyetli içeriklerin hızla doldurduğunu hem mezenformasyonun hem de dezenformasyonun halk sağlığını tehdit eden önemli unsurlar hâline geldiğini anlattı.
Prof. Dr. Nuray Yazıhan: Zeytinyağı yaşlanmayı yavaşlatıyor ve kalp hastalıklarından koruyor
Yanlış bilginin farklı türlerine dikkat çeken Prof. Dr. Aksakal, şöyle konuştu: “Bilimsel gerçekleri kullanmadığımızda yerlerini dolduran birçok bilgi var. Bu bilgilerin bir kısmı kötü amaçla ortaya çıkıyor; arkasında kazanç beklentisi veya ürün satma amacı bulunabiliyor. Mezenformasyon ise yanlış ama kasıt içermeyen bilgi. Kişi duyduğu veya doğru sandığı bilgiyi paylaşıyor fakat bu bilgi herkes için geçerli olmadığı için zararlı bir şekle dönüşebiliyor. Dezenformasyon ise bu ikisinin arasında bir yerde; kötü niyet olabilir ya da olmayabilir, yarım kalan bir bilgi zamanla yanlışa dönüşebilir. Bizim en çok mücadele ettiğimiz alan tam da burası.”
Aksakal, sağlık okuryazarlığının düşüklüğünün bu bilgi kirliliğini besleyen başlıca sorunlardan biri olduğunu ifade ederek, güvenilir bilgi kaynaklarının ayırt edilmesinin giderek zorlaştığını söyledi. “Yanlış konuşmanın ucuz” olduğunu belirten Prof. Aksakal, “Oturduğunuz yerden bir tweet atıyorsunuz ve olay bitiyor. Ama bilimsel bir şey söylemek için mutlaka emek vermeniz gerekiyor” dedi.
Prof. Dr. Aksakal, yanlış bilgilerin korku, merak ve belirsizlik gibi duyguları harekete geçirdiği için doğru bilginin önüne geçtiğini, bilimsel içeriklerin ise genellikle daha sakin ve teknik olduğu için sosyal medyanın hızlı ve sansasyonel yapısında geride kaldığını anlattı. Belirsizliğin viralliği artırdığına işaret eden Prof. Dr. Nur Baran Aksakal, çevrimiçi içeriklerin güçlü duygulara hitap ederek hızla yayılabildiğini özellikle hızlı kilo verme gibi iddialarla sunulan içeriklerin insanların duygu dünyasına seslendiğini ve bunun yanlış bilgiyi cazip hâle getirdiğini kaydetti.
Yanlış içeriklerin sosyal medya platformlarından kaldırılmasının çoğu zaman geri teptiğini anlatan Prof. Dr. Aksakal, “Yanlış bilgiyi susturmak istediğinizde karşınıza hemen ‘ben sansürleniyorum çünkü doğruyu söylüyorum’ iddiası çıkıyor. Bu da başka bir tartışma alanı yaratıyor. O nedenle teknik sansür tek başına çözüm olmuyor” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Elif Dağlı: Tütün mücadelesinde geriye gidiyoruz, Türkiye tarihinin en kötü noktasında
Aksakal, yanlış bilginin bastırılmasının komplo teorilerini teşvik ederek daha büyük dalgalarla geri dönebildiğini, ancak yine de birçok ülkede zarar verici içeriklerin sosyal dinleme yoluyla tespit edilip durdurulmaya çalışıldığını anlattı. Sağlık alanında çalışan herkesin bu süreçte sorumluluk taşıdığını vurgulayan Aksakal, “Zarar verici içeriklere doğru yanıt vererek onların etkisini azaltmaya katkı sağlayabiliriz. Bu da bir müdahale yöntemidir” dedi.
Sağlık okuryazarlığı düşük kesimlerin bilgiye en çok ihtiyaç duyan ancak dijital okuryazarlık ve eleştirel değerlendirme becerilerini en az kullanabilen gruplar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aksakal şu değerlendirmelerde bulundu: “Halk sağlığında bir elbise herkese oturmaz. Gruba, yere, kişiye özel öneriler geliştirebilmek için önce mevcut zorluklarla baş etmemiz gerekiyor. Bilgiye en çok ihtiyaç duyanlar aynı zamanda doğrulama araçlarını en az kullananlar. Bu nedenle onlara nasıl ulaşacağımız kritik bir soru. Çoğu doğrulama uygulamasının İngilizce olması da ayrı bir engel. Herkesin kendi yerel dilinde stratejiler geliştirmesi, sosyal dinleme ile yanlış bilinen noktalara hızlı müdahale edilmesi gerekiyor. Ancak mevcut durumda halkın büyük çoğunluğu bu kaynaklara erişemiyor ve en savunmasız grup olarak kalıyor.”
Dünya Sağlık Örgütü’nün kronik hastalıklardan korunmada mezenformasyonla baş etmeye yönelik araçlar geliştirdiğini hatırlatan Aksakal, sağlık okuryazarlığının en büyük belirleyicisinin ulaşılabilir bilgi ve infodemi olduğunu vurguladı. Uzmanların iletişimde yeterince etkili olamamasının tartışmalı, duygusal ve sansasyonel içeriklerin daha fazla ilgi çekmesine yol açtığını belirten Prof. Dr. Aksakal, “Hekimlerin veya otoritelerin paylaşımları çoğu zaman dikkat çekmiyor. Aracıların olmadığı bu iletişim ortamında uzmanlarla kitleleri buluşturacak yeni yöntemlere ihtiyaç var” dedi.
Sağlık okuryazarlığındaki yetersizlik, sağlık politikalarının başarısını etkiliyor
Sağlık yanlış bilgilendirmesinin artık yalnızca milyon değil, milyar dolarlık bir sektöre dönüştüğüne dikkati çeken Prof. Dr. Aksakal, toplum sağlığını korumak için güçlü, etkili ve yerel dile uyarlanmış iletişim stratejilerine ihtiyaç olduğunu vurguladı.
İnfodeminin halk sağlığı üzerindeki etkilerini değerlendirerek kısa ve uzun vadeli çözüm önerilerini ortaya koyan Aksakal, dijital bilgi akışının sağlık okuryazarlığının her alanını doğrudan etkilediğini, bu nedenle halk sağlığı stratejilerinin dijital çağın dinamiklerine uyarlanması gerektiğini belirtti.
Yanlış bilginin tamamen ortadan kaldırılamadığını ancak kısa vadede denetim, içerik kontrolü ve etiketleme gibi yöntemlerle etkisinin azaltılabileceğini söyleyen Prof. Dr. Aksakal, “İçerik denetimi, bilgi kontrolü, etiketleme gibi uygulamalar kısa vadede mutlaka yapılmalı. Ancak uzun vadede tek çözümümüz eğitim. Sektörlerle çalışacağız, etkili mevzuatlar geliştireceğiz, meslekler arası eğitimi destekleyeceğiz ve halkın anaokulundan itibaren doğru beslenme bilgisini artıracağız” dedi.
Dijital okuryazarlığın artık tüm okuryazarlık türlerinin belirleyicisi olduğuna dikkat çeken Aksakal, klasik okuryazarlık yaklaşımının dijital çağda yetersiz kaldığına değinerek, “Artık her alanda dijital okuryazarlık ön planda. Bu nedenle aşı okuryazarlığından beslenme okuryazarlığına kadar tüm kavramların başına ‘dijital’ ifadesi ekleniyor. Halk sağlığı stratejilerimizi dijital zemine oturtmak zorundayız” dedi.
Prof. Dr. Murat Tuzcu: Kalp hastalıklarının %90’ı kader değil ve korunmak mümkün
Prof. Dr. Nur Baran Aksakal, halk sağlığını tehdit eden dezenformasyon ve mezenformasyonla mücadelenin ancak kapsamlı bir iş birliğiyle mümkün olabileceğini vurgulayarak, devlet, özel sektör ve sivil toplumun bu süreçte ortak hareket etmesi gerektiğini bildirdi. Aksakal, mevcut tabloda en büyük eksikliğin etkin kooperasyon olduğunu belirterek, “Devlet kendi çalışmalarını yürütüyor, özel sektör ürünlerini korumaya yönelik adımlar atıyor, sivil toplum farklı alanlarda faaliyet gösteriyor ancak bütün tarafların bir araya geldiği bir koordinasyon mekanizması hâlâ yok” bilgisini verdi.
Aksakal, sağlık çalışanlarının daha öğrencilik dönemlerinden itibaren dijital dünyanın dinamiklerine hazırlanmaları gerektiğini belirterek, “Bu alanda daha fazla rol alabilmek için hem dijital ortamlarda var olmalı hem de halk sağlığına zarar veren içeriklerin yayılmasını engelleyecek bilinçte olmalıyız” dedi. Dezenformasyon ve infodemiyle mücadelede tek boyutlu çözümlerin yeterli olmadığını vurgulayan Aksakal, “Hem çevresel etkenleri güçlendireceğiz hem dijital okuryazarlığı yükselteceğiz hem de beslenme okuryazarlığını geliştirmeye çalışacağız. Tüm bunları yaparken yanlış bilgi yayılımının önüne geçmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?