Susuz kalan vücutta ilk belirti baş ağrısı olarak ortaya çıkmaktadır. Beynin yüzde 90’ı sudan oluşmaktadır ve vücudun susuz kalması baş ağrısı ile kendini göstermektedir. Vücuttaki suyun yüzde 5 kaybı bile baş ağrısına neden olabilmektedir. Bu sebeple bazı baş ağrıları sadece kaybedilen suyun içilmesi ile geçebilmektedir. Bu tip baş ağrılarını önlemek için günlük olarak düzenli su içilmesi gerekir. Baş ağrısı dışında unutkanlık, odaklanma ve hafıza problemleri de görülebilmektedir.
Vücutta susuzluğun olması halsizlik ve yorgunluk hissine neden olmaktadır. Susuzluğun giderilmemesi bu durumun giderek artmasına hatta bilinç kaybı ve bayılma gibi sorunlara neden olabilmektedir. Vücutta su kaybının olması ve bu kaybın giderilmemesi zamanla cildin kurumasına ve erken dönemde kırışıklık ve yaşlanmaya da yol açmaktadır. Suyun düzenli bir şekilde tüketilmesi cildin yaşlanmasını etkileyen faktörleri geciktirmektedir. Cildin esnek, pürüzsüz ve parlak olmasını sağlamaktadır.
Vücuda alınan su miktarı yeterli değilse, kalp de bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Susuzluk kalpte ritim sorunlarına yol açabilmektedir. Özellikle kalp sağlığı için su tüketimine özen gösterilmelidir. Kalp hastalarının içtikleri suyun ısısına da dikkat etmelidir. Su, aşırı soğuk olmamalıdır. Kalp hastalarının aşırı soğuk su içmeleri, yemek borusunun soğumasına ve damarlarda büzüşmesine neden olabilir.
Vücudun en çok ihtiyacı olan madde sudur; çünkü insan vücudunun yüzde 70-75’i sudan oluşmaktadır. Vücut için doğru su tüketimi sağlanıyorsa böbrekler de doğru bir şekilde çalışmaktadır. Su eksikliğinde vücut, ilk belirtileri böbrekler üzerinde göstermeye başlamaktadır. Böbrekler vücuttan toksik maddeleri uzaklaştıran sistemin önemli bir parçasıdır ve bunun için de su tüketmek gerekmektedir. Vücudun ihtiyacı olan suyun karşılanması böbrek taşları, idrar yolu enfeksiyonları ve kabızlık gibi çeşitli hastalıklardan korunmayı sağlamaktadır. Su aynı zamanda kan basıncını kontrol eden elektrolitlerin dengelenmesine ve taşınmasına da yardımcı olmaktadır.
Her bireyin su ihtiyacı farklı olsa da, genel olarak günde 2-2.5 litre su tüketilmesi önemlidir. Susuzluğu çay ve kahve gibi sıvılarla gidermeye çalışmak doğru değildir. Suyun içerisinde bir takım mineraller, kalsiyum, magnezyum ve sodyum klorür bulunmaktadır. Bu maddeler başka sıvılarla sağlanamamaktadır. Su, bağışıklık sisteminin görevini doğru bir şekilde işlemesi için önemlidir. Zinde ve dinç kalmaya yardımcıdır.
Sağlıklı bir insan vücudunun ısını korumak ve toksinleri atmak için günde 2,5 litre su kaybettiğini belirten uzmanlar “ İdrarla 1,5 kg. ,terlemeyle 500 ml. , dışkı ve solunum ile 300’er ml. olmak üzere her gün 2,5 lt. su kaybediyoruz. Kaybettiğimiz bu suyu mutlaka yerine koymalıyız. Aksi takdirde böbrek yetmezliği, tansiyon, yorgunluk, hafıza bozukluğu, dikkat dağınıklığı gibi problemler ortaya çıkar. Daha büyük su kayıplarında ise kas spazmı, sistem bozuklukları, dolaşım-böbrek yetmezliği gibi sağlık sorunları kaçınılmaz olmaktadır.
Beslenme gibi, su içmenin de sağlıklı yöntemleri olduğunu belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Gülünay, her 15 kaloriye karşılık vücuttan 1 yemek kaşığı su kaybettiğimizi ve vücudun kaybettiği bu suyun mutlaka yerine konması gerektiğini belirtiyor. Gülünay yeteri kadar su içmeyen veya içemeyenler için aşağıdaki öneriler sıralıyor:
Böbreklerin belirli bir oranda “su atma” kapasitesi olduğu için gereğinden fazla su tüketimi böbreklere zarar veriyor. Böbrekler tarafından atılamayan su kanda birikerek elektrolit dengesinin bozulmasına, mineral kayıplarına, halsizlik, bulantı gibi sorunlara yol açabiliyor.
Uyumadan önce çok su içilmesi de uyku kalitesini bozuyor. Bunun nedeni de uyku sırasında deliksiz uyumanızı sağlayan anti diüretik hormonu. Bu hormon uyku sırasında salgılanarak vücudun susuz kalmaması için böbrekleri idrar üretmesini engelliyor. Bu şekilde uyku sırasında kanda bulunması gereken asgari miktardaki su miktarı ve su-tuz dengesi korunuyor. Ancak gereğinden fazla su içip yatıldığında vücudun bu dengesi bozulur, böbrekler sürekli çalışıyor ve gece boyu tuvalete taşınılıyor.
İnsan vücudunun su içeriği, yaş-cinsiyet-boy uzunluğu-vücut ağırlığı ve fiziksel aktiviteye göre değişiklik gösteriyor. Çocukların vücudunun % 70, yeni doğan bebeklerin vücudunun ise % 90’ı sudur. Yaş ilerledikçe suyun yerini yağ dokusu almaya başlar. Dolayısıyla yaş ilerledikçe suyu daha çok tüketmek gerekir. Yetişkinlerde vücut su oranı % 60 yaşlılarda ise % 50’dir
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?