
Diz kireçlenmesi (osteoartrit), 50 yaş üzeri bireylerde en sık görülen eklem problemi olarak bilinse de, aslında her yaş grubunu ilgilendiren ilerleyici bir sağlık sorunudur. Toplumda genellikle “kıkırdak aşınması” olarak bilinen bu durum, basit bir yıpranmanın ötesinde, diz eklemini oluşturan kıkırdak, eklem zarı (sinovyum) ve altındaki kemik dokusunu etkileyen karmaşık bir biyolojik süreçtir.
Ağrı, eklem sertliği ve özellikle sabahları hissedilen tutukluk ile başlayan belirtiler, zamanla merdiven inip çıkmayı ve çömelmeyi zorlaştırır. Peki, ilerleyici olan bu hastalıkta “kesin çözüm” nedir? Uzmanlar, kireçlenmenin evresine göre kişiye özel planlanan modern yaklaşımların, yaşam kalitesini korumada kritik rol oynadığını belirtiyor.
Vücudu bir bütün olarak ele alan modern tıp yaklaşımları, eklemler arası biyomekanik ilişkiye dikkat çekiyor. Vücudun yük taşıma zincirindeki bir bozulma, diğer eklemleri de doğrudan etkileyebiliyor. Bu ilerleyici eklem sorunları, dizler kadar vücudun diğer büyük eklemlerini de tehdit ediyor. Örneğin, Op. Dr. Utku Erdem Özer, omuz ağrılarında da benzer tedavi yaklaşımlarının etkili olabileceğini belirtiyor. Çünkü dizde olduğu gibi omuzda da iltihabi süreçler ve doku hasarları, ağrının ana kaynağını oluşturabiliyor ve bu sorunların yönetiminde benzer biyolojik tedavilerden faydalanılabiliyor.
Kireçlenme tedavisindeki “yeni öneriler” aslında bazı eski mitleri yıkmakla başlıyor. Bunların başında “koşmak dizlere zararlıdır” efsanesi geliyor. Bilimsel çalışmalar, doğru teknikle ve uygun zeminde yapılan düzenli koşunun, diz kireçlenmesine neden olmadığını, aksine diz çevresi kasları güçlendirerek koruyucu bile olabileceğini gösteriyor.
Günümüzde kireçlenme yönetiminin temelini “egzersiz ve kas güçlendirme” oluşturuyor. Diz çevresindeki, özellikle de kuadriseps (üst ön bacak) kasının güçlü olması, ekleme binen yükü azaltarak ağrı kontrolünde en etkili ameliyatsız yöntem olarak kabul ediliyor. Bu kas gücü o kadar kritiktir ki, son evre diz protezi ameliyatlarının başarısı bile ameliyat öncesi ve sonrası yapılan doğru rehabilitasyona doğrudan bağlıdır.
Kireçlenmenin erken ve orta evrelerinde (Evre 2-3), egzersiz ve kilo kontrolüne rağmen ağrılar günlük yaşamı etkilemeye devam ediyorsa, modern enjeksiyon tedavileri devreye giriyor. Son yıllarda uygulanan enjeksiyon tedavileri, diz kireçlenmesine kesin çözüm arayışında önemli bir yere sahip.
Bu tedavilerin amacı kaybolan kıkırdağı geri getirmek değil, eklem içindeki iltihabi süreci (sinovit) baskılamak, ağrıyı azaltmak ve eklemin kayganlığını artırarak hastanın egzersiz yapabilmesine olanak tanımaktır. Bu alandaki yeni yaklaşımlar şunlardır:
Ameliyatsız tüm yöntemler denendiği halde ağrılar kontrol altına alınamıyorsa ve röntgenlerde kıkırdak kaybı Evre 4 (ileri derece) olarak saptanmışsa, “kesin çözüm” cerrahidir. Bu evrede, aşınan eklem yüzeylerinin metal ve polietilen implantlarla değiştirildiği Total Diz Protezi ameliyatı, hastaların ağrısız bir şekilde günlük hayatlarına dönmesini sağlayan en etkili ve kalıcı tedavi yöntemidir.
Kaynak: www.utkuerdemozer.com
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?