Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: Kanser tedavisinde ‘MRD Takibi’ hayati öneme sahip

Yazan Hatice Pala Kaya
13 Kasım 2023   |    27 Kasım 2023    |   Kategori: Güncel / Literatür, Onkoloji Print

Kanserde kişiselleştirilmiş tedavilerin ön plana çıktığını, hücresel, genetik ve immünolojik yaklaşımların öneminin arttığını belirten Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, “Minimal Kalıntı Hastalık Takibi” bazlı yaklaşımların tedavi kararlarındaki önemine dikkati çekti. Kanser tanısından sonra ‘Minimal Kalıntı Hastalık (MRD) takibi’ ve MRD tabanlı tedavi yaklaşımlarının hayati öneme sahip olduğunu kaydeden Prof. Dr. Altuntaş, “Bu şekilde hastalar daha hassas takip edilmektedir. Dolayısıyla da henüz belirti veya bulgu vermeden hastalığı çok erken döneminde yakalayabilmek ve erken müdahale etmek mümkün olmaktadır” dedi.

Türkiye’nin çok kapsamlı kanser araştırma merkezlerinden biri olan SBU Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde “Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi” ve “Minimal Kalıntı Hastalık Değerlendirme Merkezi” açıldı. Hastane Başhekimi Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice Pala Kaya’ya yaptığı açıklamada, bu merkezler ile kanser hastalığında genetik temellerin araştırılması ve minimal kalıntı hastalığının saptanmasına yönelik testlerle tedavide daha etkin sonuçlar alınmasının hedeflendiğini söyledi.

Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: Yenilikçi tedaviler kansere karşı başarı oranlarını artırıyor

Yüksek teknolojik altyapı ile kanser takibi yapılıyor

“Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi” ve “Minimal Kalıntı Hastalık (MRD) Değerlendirme Merkezi”nde kanser hastalarına ileri teknolojik donanıma sahip ekipman ile genetik laboratuvar hizmeti verildiğini ifade eden Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, şu bilgileri verdi: “Ölçülebilir kalıntı hastalık veya minimal kalıntı hastalık (MRD) geleneksel yöntemlerle saptanan eşiğin altında kanser hücrelerinin varlığı anlamına gelir.

MRD saptanması için çok parametreli akım sitometri ve kantitatif PCR gibi yöntemler halihazırda kullanılmakta; yeni nesil dizileme (NGS) ve Dijital PCR gibi yeni teknolojik yöntemler de giderek önem kazanmaktadır. Morfolojik veya geleneksel yöntemlerle tespit edilemeyen kanser hücreleri (yüz bin bir kanser hücresi) tespit edilebilmektedir. Bu şekilde çok erken aşamada tespit edilen kanser hücrelerini daha güvenli profilde, yan etkileri daha az, daha etkin, daha spesifik şekilde tedavi etmek de mümkün olmaktadır.”

Doç. Dr. Özge Özalp: Genetik testler tanı, tedavi ve takipte çok önemli

Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. Özge Özalp de genetik hastalıklar merkezinde; onkoloji ve hematoloji hastalarına tanı anında, ilaç seçimi aşamasında, tedavi yönetiminde ve ilaç yanıtının değerlendirilmesinde gerekli olan genetik testler yapıldığını, takiplerde minimal kalıntı hastalık varlığının araştırıldığını anlattı.

Kanser hastasında tanı anında, takiplerde, nüksün değerlendirilmesinde, tedavi seçiminde ve tedavi yanıtının değerlendirilmesinde genetik testlerin oldukça kritik bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Özalp, klinik genetik tanı yanında genetik laboratuvar test hizmeti de verdiklerini, bu kapsamda Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi’nde rutinde uygulanan yöntemlerin hemen tamamının yapıldığını kaydetti.

Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: Yapay zeka lenfoma tedavi ve yönetiminde çığır açacak

Doç. Dr. Özalp, şunları söyledi: “İleri moleküler yöntemlerle hastalara genetik tanı veriyoruz ve bu testleri klinisyenler birçok aşamada kullanabiliyor. Hastalığın tanı aşamasında ve ayırıcı tanı yapılırken çok yardımcı olabiliyor bu testler. Devamında, burada saptadığımız genetik değişikliği takiplerde kullanıyoruz. Minimal kalıntı hastalık dediğimiz, hastalığın ilerleyen süreçte takiplerinde, erken dönemde bunların tespit edilmesi hasta için çok yarar sağlıyor ya da hastalığın tekrar nüksetmesiyle ilgili bilgi verici olabiliyor. Özellikle son yıllarda hedefli tedaviler, hassas tıp uygulamaları çok yaygınlaştı.

Çünkü bunlar hastaya çok daha etkin, yan etki profili düşük, konforlu bir tedavi sağlayabiliyor. Hassas tıp uygulamalarında da yine hastadaki genetik değişikliği saptamak ilaç seçenekleri sunabiliyor ve akıllı ilaç dediğimiz, hastaların çok fayda gördüğü ve az yan etkisi olan ilaçlardan yararlanma şansı bulabiliyor hastalar. Dolayısıyla tedavi seçiminde de genetik değişikliklerin tanımlanması kritik öneme sahip. Yine hastalığın takibinde oldukça önemli. Bazen bu testler kanser uzmanına hastalığın nasıl seyredeceği ile ilgili de bilgi verebiliyor. Dolayısıyla tedavi seçimini de bu noktada yönlendirmiş oluyor.”

Ailesel kanserlerde en az 3 nesil içeren aile ağacı analizi yapılıyor

Bazı kanserlerin ailesel geçiş gösterdiğini belirten Doç. Dr. Özalp, “Klinik genetik tanı hizmeti kapsamında ailesel kanser öyküsüne sahip bireylere genetik danışma vererek, en az üç nesil içeren aile ağacı analizleri yapıyoruz, risklerini saptıyoruz ve risk altındaki bireylere gerekli genetik testleri planlıyoruz. Bu şekilde hastalar hem erken tanı şansına sahip oluyorlar, hem de bazı risk altındaki bireylerde tarama programları değişebiliyor. Bazen de koruyucu cerrahi seçeneği oluyor hastaların. Dolayısıyla var olan riski önceden saptamış olmak hasta açısından çok büyük bir kazanç sağlıyor” bilgisini verdi.

Prof. Dr. Altuntaş: Uğraş terapi merkezleri kanserde yaşam kalitesini yükseltiyor

MRD değerlendirmesi özellikle hematolojik kanserlerde kullanılıyor

Minimal kalıntı yönteminin bugün için ağırlıklı olarak hematolojik kanserlerde kullanıldığına değinen Doç. Dr. Özalp, “Kanser genomik bir hastalık yani kanserde genetik değişiklik muhakkak olur, bunların hepsi kalıtsal değildir. Kanserde tanı anında genetik bir değişiklik tespit edilirse, devamında bunu takip ederek hastalığın seyrini saptamak ya da tedavi yanıtını değerlendirmek mümkün olabiliyor. Minimal kalıntı hastalık yönteminin özellikle hematolojik kanserlerde pratik yeri var. Bir kişiye kanser tanısı konulup, o sırada da var olan genomik değişiklik tespit edildiyse, devamında bunu kalıntı hastalık takibi için kullanabiliyoruz. Önemli olan nokta, başlangıçta bu genetik değişikliğin ne olduğunun tespit edilmiş olmasıdır” dedi.

Hematolojik kanser ve solid tümörlerde hassas hizmet verilmekte

Doç. Dr. Özge Özalp, Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi’ne başvuran herkese kanser yatkınlık testi yapılmaması gerektiğini, kanser uzmanı tarafından riskli bir durumun tespit edilmesi durumunda detaylı inceleme için kendilerine yönlendirilen kişilere aile ağacı analizlerini ve risk hesaplamalarını yaptıktan sonra eğer tıbbi gereklilik doğarsa test yapılması gerektiğini ifade etti.

Donanımlı ve uzman bir ekip görev yapıyor

Genetik hastalıklar değerlendirme merkezi bünyesinde tıbbi genetik öğretim üyesi, tıbbi genetik uzmanı, biyolog ve teknisyenlerinden oluşan uzman bir ekibin görev yaptığı bilgisini veren Doç. Dr. Özalp, vizyonlarının sadece rutin genetik testleri yapmakla sınırlı olmadığını, farklı branşlarla ortak ARGE ve bilimsel araştırma projeleri de yürüttüklerini, bu şekilde kanser araştırma merkezinin alt yapısının güçlendirildiğini söyledi.

Yenilikçi tedavilere yönelik altyapıyı geliştirmeye gayret ediyoruz

Günümüzde özellikle hematolojik kanser yönetiminin değiştiğine dikkati çeken Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, artık konvansiyonel, anatomik ve morfolojik takip yöntemlerinden ziyade metabolik, immünolojik ve moleküler takip yöntemlerinin hızla geliştiğini, tedavinin de biyoteknolojik, hücresel ürünlere, gen tedavilerine ve immünoterapilere doğru gittiğini belirtti. Batı literatüründe kanser tedavilerinin %46’sının hedefli tedaviler ve geliştirme aşamasındaki ilaçlarının %73’ünün kişiselleştirilmiş tedaviler olduğuna işaret eden Prof. Dr. Altuntaş, hedefli tedavilerin sağkalım oranlarını önemli düzeyde artırdığının altını çizdi.

Prof. Dr. Altuntaş: Kanserde sadece tedavi değil, psikolojik destek de önemli

Türkiye’de de bu konuda ciddi bir hareketlenme olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Altuntaş, “Geleceğe hazır olmak anlamında biz bunların altyapısını oluşturmaya çalışıyoruz. Gelişmiş dünya ülkeleri bu tarafa doğru gidiyor, yatırım yapıyor, alt yapısını güçlendiriyorsa, bizim de kanser yönetimi altyapımızın bu tarafa doğru evrilmesi lazım. Akademik kapsamlı kanser araştırma ve uygulama merkezlerin gelişmesi lazım” dedi.

Kanser olmadan önlem almak mümkün

Her hastada kanserin çeşitli spesifik faktörlere bağlı olarak geliştiğini ifade eden Prof. Dr. Altuntaş, kanser olmadan önlem almanın mümkün olduğunu söyledi. Bunun belli kuralları olduğunu vurgulayan Altuntaş, şu değerlendirmelerde bulundu: “Genetik bozukluklar tespit edilirse, aile öyküsü varsa, bilimsel veriler önlemenin mümkün olduğunu söylüyor. Ankara Onkoloji Hastanesi Tıbbi Genetik Değerlendirme Merkezi’nde klinik genetik tanı hizmeti kapsamında ailelere genetik danışmanlık da veriliyor. Bazı genetik testler yapılıyor ve pozitif çıkarsa, risk faktörü taşıyan bu hastalara genetik danışmanlık hizmeti veriliyor.

İkinci olarak, kanser gelişimi için risk faktörü olan, kanser geliştikten sonra kanserin kötü seyretmesi için risk faktörleri olan, tedavinin olumlu olmaması veya tedavinin yeterli düzeyde etki etmemesi veya tedaviden daha az fayda görme olasılığını öngören risk faktörlerini tespit etmemiz mümkün. Bu genetik bulguları tespit ederek, tanıyı daha kolay koymuş oluyoruz. Tedavi yanıtını öngörmek için olumsuz risk faktörlerini tespit edersek, o tedaviyi vermiyoruz ve tedavi değişikliğine gidiyoruz. Yani bireyselleştirilmiş tıp veya hassas tıp dediğimiz yöntemlerin, kanser yönetiminin altyapısını güçlendiriyor, akıllı ilaçlar dediğimiz ilaçların seçimini de etkiliyoruz.

Günümüzde daha sık kullandığımız akıllı ilaçların takibi de klasik yöntemlerle yapılmamaktadır. Akıllı ilacın kanser tedavisinde takibi artık anatomik, hematolojik veya morfolojik değerlendirmelerden ziyade biyobelirteçler dediğimiz kanserin biyolojik, immünolojik, hücresel, metabolik göstergeleri ile takip ediliyor. Bu da kanser yönetiminin altyapısını güçlendiriyor. Tanı aşamasında kullandığımız moleküler yöntemler, tedavide artık akıllı ilaçlar dahil ilaç seçimini etkiliyor. Bu aynı zamanda seçtiğimiz ilaçların kullanım dozlarını etkilemektedir. İlaç dozlarının “tam dozda ve uygun aralıkta” verilmesi kanser tedavisinde hayata öneme sahiptir. Bu bağlamda farmakogenetik çalışmalar doz azaltılması veya artırılması anlamında da tedaviyi etkileyebiliyor.”

Prof. Dr. Fevzi Altuntaş: Kanserde sadece tedavi değil, hastalık yönetimi de çok önemli

Karar moleküler konseyler ile veriliyor

Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde artık klasik kanser konseylerine ilave olarak hematoloji ve onkoloji uzmanlarının da katıldığı klinisyen hekimler ile ortaklaşa moleküler konseyler yapıldığını, bu şekilde hastaların tanı anından itibaren çok hassas yöntemler ve multidisipliner bir ekip tarafından takibinin yapıldığını bildiren Prof. Dr. Altuntaş, “Hastaları moleküler düzeyde yakın takip ediyoruz. Tedavi sonrası hastalık nüks etmeden, çok erken aşamada kalıntıyı tespit ediyoruz, kalıntı tespit edildikten sonra ne yapılacağına moleküler konseyler karar veriyor.

Örneğin; akut lösemilerde eskiden allojenik kök hücre nakli yaptığımız hastaya artık minimal kalıntı hastalık yoksa kök hücre nakli yapmıyoruz veya daha önce erken aşamada kök hücre nakli yapmadığımız bir hastaya takipte minimal kalıntı hastalık varsa artık allojenik kök hücre nakli yapabiliyoruz. Bu bağlamda minimal kalıntı hastalık takip süreci multidisipliner bir süreç tarafından yapılmaktadır. Tek başına genetik veya laboratuvar testleri ile yapılmıyor, burada ekip halinde immünoloji, radyoloji, nükleer tıp, tıbbi genetik, hematoloji ve onkoloji bilim dalı gibi birçok branşın katkısıyla hastalık takibi yapılıyor. Artık ülkemizde kanser uzmanlarının arkasında büyük bir genetik ve biyoinformatik ekibi olmalı ve Ankara Onkoloji Hastanesi’nde buna başladık” dedi.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla