Kalp hızı önemli bir risk faktörü haline geldi!

Kategori: Kardiyoloji Print

Kalp hızı sadece önemli bir risk belirteci değil, aynı zamanda önemli bir risk faktörüdür!

Kalp hızı kardiyovasküler riski belirleyen önemli bir değişkendir. Kalp hızını yavaşlatma başta angina pektoris olmak üzere çeşitli klinik durumlarda yararlı bir yöntem olabilir. If akım inhibitörü bu anlamda yararlı olabilecek yeni bir ilaç grubunu temsil etmektedir.

SHIFT çalışmasından elde edilen verilerin ardından kalp hızının artık önemli bir risk faktörü haline geldiğini belirten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Oto, “Büyük çalışmalardan elde edilen veriler kalp hızının sadece bir risk belirteci olmanın ötesinde artık önemli bir risk faktörü olduğunu gösteriyor. Bu değişimde İvabradin ile yapılan çalışmaların önemli bir katkısı olduğunu vurgulamak gerekiyor. Çok sayıda çalışmadan gelen güncel veriler kalp hızının tüm nedenlere bağlı ölümler, kardiyovasküler ölümler ve major kardiyak olaylarda artış için önemli bir risk faktörü olduğunu göstermektedir” dedi.

Kalp hızının önemini analiz etmek için retrospektif ve prospektif olarak yapılmış pek çok çalışmadan elde edilen verileri değerlendiren Prof. Dr. Oto, şu bilgileri verdi: “Bunlardan bir tanesi iki yıl kadar önce analiz verileri yayımlanan INVEST çalışmasının kalp hızı verileri açısından geriye doğru analizidir. Bu sonuçlar hipertansif koroner arter hastalarında artan kalp hızının mortalite ve kötü prognoz riskini belirgin olarak artırdığını göstermektedir. Yine iyi bildiğimiz TNT çalışmasından gelen benzer şekilde geriye doğru gerçekleştirilen analiz verileri, kalp hızının dakikada 70’in üzerinde olmasının kardiyovasküler prognoz açısından olumsuz etkilere neden olduğunu göstermektedir. Öte taraftan aynı konuya yönelik olarak son derece önemli prospektif veriler sağlayan BEAUTIFUL çalışmasının sonuçları da oldukça ilginçtir. Bu çalışma başlı başına önemli bir çalışma olup, sadece plecebo kolunun değerlendirilmesi bile bize çok önemli bilgiler sunmuştur.

Çalışmanın bu bölüm sonuçlarında da görüldüğü gibi dakikada 70vuru ve üzeri kalp hızı bilinen stabil KAH hastalarında kardiyovasküler (KV) ölümler için önemli risk artışına neden olmaktadır. Yani bu çalışma kılavuzlarca önerilen koruyucu tedavilerin ötesinde sadece kalp hızının dakikada 70’in altında yada üstünde olmasının ciddi bir risk fark oluşturduğunu göstermiştir. Aynı veriler bu hastalar için kalp yetersizliği nedeniyle hastaneye yatışlarda kalp hızının 70’in altında yada üstünde olmasının önemini ve risk artışına da ortaya koymuştur. Aynı çalışmanın diğer verileri de benzer şekilde miyokard enfarktüsü içinde artan kalp hızının hastaneye yatışlar için öngördürücü olduğunu gösterdi. Bu prospektif veriler son derece kritik veriler olup, çok sayıda prospektif epidemiyolojik kayıt çalışmasından ve büyük çalışmaların geriye dönük analizlerinden elde edilen verilerin bir tür sağlaması olmuştur.”

Mevcut verilerin yeniden analizi kalp hızının önemini gösteriyor
Geçmişten gelen verilerin yeni bir perspektifle tekrar analiz edilmesiyle mortalite için kalp hızının öngördürücü olduğunun net olarak saptandığını söyleyen Prof. Dr. Oto, “Beta blokerlerin özellikle miyokard enfaktüsü sonrası yaşam süresini uzattığı hasta gruplarında da incelenmiştir. Bu değerlendirmeler bundan 10 yıl önce tesadüfü olarak yapılan havuzlanmış analizlerden gelen sonuçlardır. Kalp yetersizliği ile ilgili oldukça ilginç veriler dikkatimizi çekiyor. Bunlarla ilgili 1999’da yayınlan bir çalışmada, kalp hızı ne kadar azalırsa ve fark ne kadar fazlaysa mortalitedeki değişimin de o kadar belirgin olduğunu göstermektedir. İzobronol ile yapılan SINCE 2 çalışmasının sonuçları kalp hızının başlangıç değerine göre farkının mortaliteyi belirlendiğini gösteriyor. Eğer kalp atım hızı 84’ün üzerinde ise İzobronol ile olumlu etki elde ediliyor” diye konuştu.

Kalp yetersizliği hastalarında durum
Beta blokerlerin yararlı etkilerinden dolayı uzun süredir gündemde olduğunu dile getiren Prof. Dr. Oto, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama dünya genelinde beta bloker tedaviler ile ilgili kabul edilemesi gereken bir gerçek var. Bilindiği üzere beta bloker kullanırken temel prensibimiz, randomize büyük çalışmalarda hedeflenen doza ulaşmaktır. Bunu yaparken hastanın tolere edebildiği en yüksek doza çıkmaya çalışmaktayız. Ama maalesef çeşitli nedenlerden dolayı sıklıkla tedavi dozları konusunda istediğimizi elde edemiyoruz ve dünya genelinde sıklıkla tercih edildiği bilinen beta bloker tedaviler için bile bu dozlar önerilen dozların %50’lerinde kalmaktadır. Sadece bu da değil bir diğer taraftan benzer amacı taşıyan takip çalışmaları tedavi başlangıcından sonraki ilk 1-3-5. yıllarda hastaların ancak % 60’dan daha azının beta bloker tedavisine devam ettiğini kısacası hastaların önemli bir bölümünün tedaviyi farklı aşamalarda bırakmak zorunda kaldığını göstermektedir. Beta bloker tedavisiyle ilgili güncel durum böyleyken bir de artan kalp hızının bir çok KV hasta için kötü prognoz göstergesi ve risk faktörü olduğu gerçeği oldukça önem kazanmaktadır. Örneğin kalp yetersizliği (KY) bu bahsi geçen sürecin içerisindedir. Maalesef hastasına göre tolere edilebilen en yüksek dozlardaki beta bloker tedavisine rağmen KY hastalarında kalp hızı hala yüksek seyretmektedir. İşte bu noktada, KY hasta grubunu içeren güncel klinik kanıta bakarsak kalp hızını güçlü ve güvenli bir şekilde azalttığı bilinen ivabradin tedavisinin, orta dereceli KY hastalarında sol ventikül işlevlerinde düzelme sağladığı gösterilmiştir.”

SHIFT çalışması neden önemlidir?
Konuşmasının sonunda SHIFT çalışmasının tasarımı ile ilgili bilgiler veren Prof. Dr. Oto, “SHIFT çalışması KY hastalarında ivabradin ile sağlanan izole kalp hızı azalmasının KV prognoza etkisini araştıran ilk ve tek büyük randomize çalışmadır. Çok uluslu büyük bir çalışma olarak tasarlanan SHIFT çalışması, halihazırda kılavuzlarca önerilen tedavileri en iyi düzeyde aldığı bilinen, kalp hızı dakikada 70’in üzerinde olan, SVD’si olan orta ve ağır kronik KY hastalarında (KY nedeniyle son bir yılda hastaneye yatırılan hastalar) İvabradin’in kardiyovasküler sonlanımlara olumlu etkisini araştırmaktır. Hastalar İvabradin ve plecebo olarak iki gruba ayrılmıştır. İvabradin dozu hastaların toleransına göre sabah akşam 2.5-7,5 mg arasında titre edilmiş ve uzun sayılabilecek bir süre izlenmişlerdir. Birincil bileşik sonlanım noktaları KV ölüm ve KY nedeniyle hastaneye yatıştır. Bütün son noktalar tüm hastalarda ve bir alt grup olarak dozun en az yarısını alan hastalarda da analiz edilmiştir. Çalışmada 7.500’e yakın hasta taranmış ve her iki kola 3 binin üzerinde hasta randomize edilmiştir. 3.5 yıl gibi uzun süreli bir izlem boyunca önemli bir kayıp yaşanmamıştır.  Başlangıç özellikleri her iki grupta da birbirine benzerdir ve hastaların çoğu erkektir. Hastaları üçte biri diyabetik, üçte ikisi hipertansif ve ortalama kalp hızı 80’dir. Hastaların çoğu çağdaş tedaviler almış ve bunların % 90 betabloker ile tedavi görmüştür” diye konuştu.

Türk Kardiyoloji Derneği tarafından 22-24 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 26. Ulusal Kardiyoloji Kongresi’nde pek çok önemli bilimsel gelişme ele alındı. Kongrede gündeme gelen ilgi çekici konulardan birisi de yakın zaman önce sonuçları açıklanan SHIFT Çalışması oldu. Servier sponsorluğunda düzenlenen ‘Değişmeye değiştirmeye hazır mısınız?’ başlıklı uydu sempozyumda konuşan uzmanlar kalp hızının ve kalp hızını İvabradin tedavisi ile azaltmanın KV mortalite ve morbiditeye olan etkilerini tartıştılar. Sempozyumda Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Oto, Avrupa Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Michel Komajda ve Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Oktay Ergene SHIFT çalışmasından elde edilen bu çarpıcı kanıtları sundular ama dahası bu kanıtların pratik uygulamada KY tedavisinin kliniğine olan etkilerini tartıştılar.

 

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla