Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) verilerine göre, Avrupa’da cilt kanseri vakalarının 2050 yılına kadar %40 oranında artmasının beklendiğini açıklayan Prof. Dr. Bengü Nisa Akay, Türkiye’de de cilt kanseri görülme sıklığının hızla arttığını belirtti. Özellikle melanom türü cilt kanserlerinin erken teşhis edilmediğinde hızla yayılarak hayati risk oluşturabileceğini ancak erken tanıyla tamamen tedavi edilebildiğini vurgulayan Prof. Dr. Akay, şu uyarılarda bulundu: “Güneşten korunma alışkanlıkları azalıyor. Solaryum kullanım oranı artıyor. Bu tabloyu tersine çevirmek için en etkili yöntem, çocukluk çağından itibaren bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık verilmesidir.”
Euromelanoma’nın 30 AB ülkesinde yürüttüğü tarama programı kapsamında gerçekleştirilen yaklaşık 130 bin kişilik klinik araştırmaların, güneşten korunma alışkanlıklarında ciddi bir azalma olduğunu ortaya koyduğunu belirten Prof. Dr. Akay, “Araştırmaya göre, güneşe kasıtlı maruz kalınan durumlarda düzenli güneş kremi kullananların oranı son 10 yılda yüzde 82’den yüzde 48’e geriledi. Ayrıca açık hava etkinliklerinde güneş kremi kullanım oranı yüzde 66’dan yüzde 41’e düştü. Öte yandan, solaryum kullanım oranında artış gözlenerek yüzde 8’den yüzde 12’ye yükseldi” dedi.
Türk Dermatoloji Derneği’nden Medikal Akademi’ye teşekkür plaketi
Avrupa’nın 30’dan fazla ülkesinde eş zamanlı yürütülen Uluslararası Euromelanoma kampanyası, Türkiye’de 20 Mayıs itibariyle başladı ve yaklaşık 10 gün sürecek. Türk Dermatoloji Derneği’nin desteklediği ve Türkiye’nin 2017 yılından beri aktif olarak katıldığı bu halk sağlığı projesi, cilt kanseri farkındalığını artırmayı amaçlıyor. Derneğin genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında, taramalara ilişkin bilgi verildi.
Bu yılki kampanyanın ana temasının çocuklar olarak belirlendiğini ifade eden Türk Dermatoloji Derneği Dermatoonkoloji Çalışma Grubu üyesi ve Euromelanoma Türkiye Başkanı Prof. Dr. Bengü Nisa Akay, “Çocuklarımızın Bir Cilt Kanseri Sorunu Var” sloganıyla yürütülen farkındalık çalışmasında özellikle çocuklarda güneşten korunma bilincinin oluşturulması amaçlanıyor. Çünkü cilt kanserinin temelleri ilk 18 yaşta atılıyor. Bu yaşlarda meydana gelen her güneş yanığı, ilerleyen yıllarda cilt kanseri riskini en az iki kez arttırıyor” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Akay, kampanyaya dair yaptığı açıklamada, “Bizler çok heyecanlıyız ve mutluyuz. Vatandaşlarımızla birebir buluşacak, onları ücretsiz muayene etme fırsatı bulacağız. Bu kampanya sadece bir tarama faaliyeti değil aynı zamanda erken tanının, korunmanın ve bilimsel bilginin halka ulaştırılmasının bir yolu. Taramalara katılmak isteyen vatandaşlarımız, Türk Dermatoloji Derneği’nin resmî internet sitesi ve sosyal medya hesaplarından kampanya kapsamında hizmet verecek merkezlerin listesine ve randevu saatlerine ulaşabilir”diye konuştu.
Kampanyanın sahada somut sonuçlar verdiğini belirten Prof. Dr. Bengü Nisa Akay, geçtiğimiz yıl sadece kendi merkezlerinde 5 erken evre melanom vakasının tespit edildiğini açıkladı. Bu hastaların tamamının sadece cerrahi müdahaleyle tedavi edilebildiğini, ileri tedavi yöntemlerine gerek kalmadan sağlığına kavuştuklarını ifade eden Akay, “Erken tanı sayesinde bu vakaları immünoterapi gibi ileri tedavilere ihtiyaç duyulmadan başarıyla tedavi ettik. Bu sonuçlar bizim için son derece sevindirici” dedi.
Melanom görülme oranı %237 arttı! Korunma ve tedavi nasıl olmalı?
Prof. Dr. Bengü Nisa Akay, bazı bireylerin cilt kanseri yönünden daha yüksek risk altında olduğuna işaret ederek, “Açık tenli, sarı saçlı, mavi veya yeşil gözlü, çilli cilt tipine sahip bireyler, 18 yaşına kadar en az bir kere su toplayacak şekilde güneş yanığı geçirenler ve ailesinde cilt kanseri öyküsü olanlar yüksek risk grubunda yer alıyor. Vücudunda 50’den fazla, kollarda ise 20’den fazla ‘ben’ bulunan kişilerin düzenli takip edilmesi gerekir. Bu riskleri taşıyan insanların belli periyotlarda en azından yılda bir kez bilgisayarlı dermatoskopi cihazlarıyla taramaları gerir” dedi.
Toplumda sıkça karşılaşılan yanlış bir inanışa da değinen Prof. Dr. Akay, “Vatandaşlarımız zaman zaman ‘bene bıçak değerse yayılır’ gibi hatalı bilgiler nedeniyle doktora gitmiyor. Bu çok yanlış. Erken evrede alınan benlerde yayılma söz konusu olmaz. Asıl risk, geç kalındığında başlıyor” şeklinde konuştu.
Cilt kanseriyle mücadelede erken teşhis ve korunma yöntemlerinin önemine dikkat çeken Euromelanoma Türkiye Başkanı Prof. Dr. Bengü Nisa Akay, halk arasında doğru bilinen bazı yanlışların hastalığın erken tanısını ve tedavisini geciktirebileceğini belirtti.
Koyu tenli kişilerin cilt kanseri olmayacağı yönündeki yaygın inanışa açıklık getiren Prof. Dr. Akay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Elbette koyu deri tiplerinde açık tenlilere göre deri kanseri gelişme riski bir miktar daha düşük olabilir. Ancak deri kanserinin yalnızca melanom değil, çok sayıda farklı türü bulunuyor. Bu türler koyu tenli bireylerde de ortaya çıkabilir. O nedenle tüm bireylerin, ten rengi ne olursa olsun, güneşten korunma önlemlerini aktif bir şekilde uygulamaları, güneşten koruyucuyu kremleri düzenli olarak kullanmaları gerekiyor. Bizim en çok korktuğumuz, melanom dediğimiz cilt kanseri türü. Çünkü vücuda yayılabilen ve ölümcül olabilen bir kanser. Deri tipi fark etmeksizin, herkesin bu riski taşıdığını unutmamalıyız.”
Cilde yapılacak en küçük müdahale bile dermatolog kontrolünde olmalıdır!
Cilt kanserine karşı korunmada güneşten koruyucu ürünlerin önemli bir yere sahip olduğunun altını çizen Prof. Dr. Akay, güneş kremlerinin bilinçli ve doğru şekilde kullanılması gerektiğini anlattı. Prof. Dr. Akay, “Güneş koruyucuları doğru kullanmak önemli. Güneş koruyucuyu sabah sürdüm, artık gün boyunca beni korur anlayışı yanlış. Güneşten koruyucu ürünlerin gün içinde 2-3 saatte bir mutlaka yenilenmesi gerekir. Özellikle denize, havuza girildiyse veya aşırı terlenmişse, koruyucunun tekrar uygulanması gerekir. Yaz aylarında, ultraviyole B’nin daha etkili olduğu dönemlerde güneşten koruyucuları sık kullanmak önemli. Az miktarda sürülen ürünler yeterli koruma sağlamaz. Yalnızca yüz bölgesi için bir tatlı kaşığı kadar ürün kullanılmalı ve cilde kalın bir tabaka halinde yedirilerek uygulanmalı” diye konuştu.
Güneşten koruyucu ürünlerin internetten rastgele temin edilmesinin ciddi riskler taşıdığı konusunda vatandaşları uyaran Prof. Dr. Akay, sahte ürünlerin piyasada giderek arttığını ve bu ürünlerin sağlık üzerinde tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini kaydetti. Akay, özellikle eczanelerden temin edilen, klinik çalışmalardan geçmiş, etkinliği kanıtlanmış dermokozmetik ürünlerin tercih edilmesi gerektiğini vurguladı.
Çocuklarda güneşten korunmanın daha da kritik olduğuna işaret eden Prof. Dr. Akay, “Çocuklar için daha çok mineral, fiziksel filtreli güneşten koruyucuların tercih edilmesini öneriyoruz. Ayrıca alınacak ürünlerin hem UVA (Ultraviyole A) hem de UVB (Ultraviyole B) ışınlarına karşı koruyucu özellikte olması gerekir. 50 SPF koruma faktörlü ürünler ideal tercihlerdir” dedi.
Prof. Dr. Arzu Kılıç: Sedef hastasının tedavisi kişiye özgü olmalı, aktarlarda çare aramayın
Türk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Başak Yalçın, son yıllarda güneşten koruyucu kullanımında azalma gözlendiğini hatırlatarak, aşı karşıtlığı gibi bazı ters kampanyalar yapıldığını, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bazı kişilerin alternatif fikirlerle sosyal medya üzerinden gündem oluşturduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Yalçın, “Tıpkı aşı karşıtlığında olduğu gibi güneşten koruyucu karşıtlığı var ama bilimsel olarak bizler doğruyu söylemek zorundayız. Çünkü sonuçta sosyal medyada yayılan her şey gerçek değil ve onlara çok itibar edilmemesi gerekiyor. Bilimsel doğruların bu tür toplantılarda paylaşılması çok önemli. İnsanların bu yanlış bilgiler yerine uzman görüşlerine kulak vermesi gerekiyor. Güneşten koruyucuyu kullanmak zorundayız ve daha da önemlisi doğru kullanmak zorundayız” diye konuştu.
Güneşten koruyucu kullanımına karşı çıkanların en sık dile getirdiği gerekçelerden biri olan D vitamini eksikliği hakkında da açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Yalçın, “Bir kişinin D vitamini düşükse bunu güneşlenerek telafi etmesi mümkün değil. D vitamini eksikliği varsa, bu ağız yoluyla yani takviye şeklinde alınmalı. Güneşte kalmakla bu eksikliği gidermek gibi bir lüksümüz yok” ifadelerini kullandı.
Güneşin zararlı etkilerinden korunmak amacıyla oluşturulan öneriler
Prof. Dr. Başak Yalçın, güneşten korunmanın yalnızca güneş koruyucu krem kullanımıyla sınırlı olmadığını vurgulayarak, toplumda bu konudaki yanlış algılara dikkat çekti. Özellikle Euromelanoma 2025 kampanyası çerçevesinde çocukları hedef alan koruyucu yaklaşımların önemine değinen Yalçın, güneşten korunmanın bütüncül bir anlayışla ele alınması gerektiğini vurguladı.
Halk arasında güneş koruyucuların tek başına yeterli olduğu yönünde yanlış bir algının olduğunu belirten Prof. Dr. Yalçın, şunları söyledi: “Güneşten koruyucular yalnızca bir korunma yöntemi. En az iki saatte bir tekrarlanması gerekir. Ama en büyük hatalardan biri, sadece krem sürdüğümüz için kendimizi tamamen koruduğumuzu sanmak. Tabii ki güneşten koruyucu kullanacağız ama diğer güneşten korunma yöntemlerine de çok dikkat etmemiz lazım. Özellikle kampanyamız çocuklarla ilgili olduğu için onların korunmasına yönelik altyapı önlemlerinin artırılması mesela; çocuk parklarının üzerinin gölgeliklerle kapatılması ve çocukların açık güneş altında uzun süre oynaması önlenmeli. Çocukların belli saatlerde güneşte bulunmamaları ailelere önerilmeli.”
Gündüz dışarı çıkmak zorunda olanlar için giysiyle korunmanın etkili bir yöntem olduğunu belirten Prof. Dr. Yalçın, “Uzun kollu ve güneşten koruyucu kumaşlardan yapılan giysiler, geniş kenarlı şapkalar ve UV filtreli gözlükler mutlaka kullanılmalı. Ayrıca ultraviyole indeksleri takip edilerek, çocukların ve erişkinlerin dışarı çıkış saatleri buna göre planlanmalı” bilgisini verdi.
Özellikle son yıllarda 15-19 yaş aralığındaki gençlerde deri kanseri vakalarında ciddi bir artış yaşandığına dikkati çeken Prof. Dr. Bengü Nisa Akay, “Eskiden bu yaş grubunda deri kanseri çok nadir görülürdü. Ama o kadar çok hastamız olmaya başladı ki hatta 11-12-13 yaşında tanı koyduğumuz hastalarımız var. Çocukların güneşten korunması çok önemli. Kendimizi tabii ki düşüneceğiz ama çocuklarımızı daha çok düşünmeliyiz. Çünkü deri kanserinin temeli ilk 20 yaşta atılıyor. Bu dönemde alınan UV hasarı yıllar sonra kansere dönüşebilir” uyarısında bulundu.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?