Prof. Dr. Serdar Kula: Nefes darlığı ve bayılma pulmoner hipertansiyon belirtisi olabilir!

Yazan Hatice Pala Kaya
11 Mayıs 2023  |   Kategori: Güncel / Literatür Print

Akciğer yüksek tansiyonu olarak da bilinen ‘Pulmoner Hipertansiyon’un, oldukça nadir görüldüğünü ve kesin tedavisi olmadığını söyleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Akciğer ve Damar Hastalıkları Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serdar Kula, erken dönemde hiçbir belirti göstermeyen ve genellikle ileri evrelerde yakalanan bu hastalığın ölümcül olabileceğini ve Türkiye’de de birçok insanın yaşamını tehdit ettiğini vurguladı.

‘Dünya Pulmoner Hipertansiyon Farkındalık Günü’ kapsamında Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice Pala Kaya’ya bilgi veren Prof. Dr. Serdar Kula, “Dünyada 25 milyondan fazla hasta var. Zorlu tedavi süreçleri olan bu yıkıcı hastalıktan ülkemizdeki insanımız da muzdarip. O nedenle pulmoner hipertansiyonun erken tanınması, topluma anlatılması ve farkındalık yaratılması çok önemli” dedi.

Hastalığın görülme sıklığının tüm dünyada milyonda 10 ile 40 arasında değiştiğini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Kula, Türkiye için de rakamların aynı olduğunu kaydetti.

Pulmoner hipertansiyon nedir? Nedenleri, belirtileri ve tedavisi

Pulmoner hipertansiyon akciğer ve kalbi etkiliyor

Birçok hastalık sonucu gelişen, akciğerlerdeki damar basıncı artışı sebebiyle kalbin olağandan fazla çalışması neticesinde ortaya çıkan pulmoner hipertansiyonun bütün vücudu etkileyebileceğine işaret eden Prof. Dr. Serdar Kula, “Pulmoner hipertansiyon, temelde akciğerin hastalığı ama kalbi de etkiliyor. Akciğerin içerisindeki damarlarda zaman içerisinde kalınlaşma meydana geliyor ve o kalınlaşmaya bağlı olarak akciğer kan basıncında artış oluyor ve bu da akciğer dolaşımını olumsuz etkiliyor.

Sonuçta solunum problemleri başlıyor. Ayrıca, bu basıncın artması akciğere kan pompalayan kalbin sağ tarafını da olumsuz etkiliyor ve orası da giderek yorulmaya, artık yeterince güçlü kan pompalayamamaya başlıyor. Bütün bunlar hastanın tüm sistemlerini yavaş yavaş, kademeli olarak etkiliyor” diye konuştu.

Prof. Dr. Serdar Kula, Ankara Temsilcimiz Hatice Pala Kaya'nın sorularını yanıtladı

Prof. Dr. Serdar Kula, Ankara Temsilcimiz Hatice Pala Kaya’nın sorularını yanıtladı

En belirgin özelliği, belirtilerinin olmaması

Pulmoner hipertansiyon bulgularının belirgin olmadığını ve hastalığın yavaş ilerlediğini kaydeden Prof. Dr. Kula, şu bilgileri verdi: “Hastalık öyle yavaş başlıyor ki, hastalar hayatlarına bu hastalığın girdiğini anlayamıyorlar. Giderek artan bir yorgunluk hissi, nefesinin kesilmesi, adımların giderek küçülmesi, nedensiz bayılmalar, ritim problemleri en büyük belirtiler olabilir fakat bunlar tek başına pulmoner hipertansiyon anlamına gelmez. Bu şikayetleri yaşayan hastaların doktora başvurması gerekir çünkü kansızlık, yaygın olarak görülen hipertansiyon, D vitamini eksikliği gibi başka rahatsızlıklar da bunların ortaya çıkmasına neden olabilir.”

Hastalığın belirtileri görüldüğünde çok ileri evrelere ulaşılmış oluyor

Pulmoner hipertansiyon ile doğrudan ilişkili olan belirtilerin yoğun bir şekilde görüldüğü zaman hastalığın çok ilerlediğini ve tedavisinin gittikçe zorlaştığı bir dönemde bu belirtilerin görülmeye başladığını dile getiren Prof. Dr. Kula, “Bunlar ortaya çıktığı zaman artık hastalık çok ileri bir safhaya gelmiş oluyor. Çok daha erken evrede teşhis etmek lazım ama bu saydıklarım birçok hastalıkta da olabilir. En ufak bir nezle, gripte bile halsizlik, nefes kesilmesi, yorgunluk ortaya çıkabilir. Bu belirtileri her gördüğümüzde pulmoner hipertansiyon demek doğru değil. Farkındalık etkinlikleri ile hem hastaların hem de hekimlerimizin bu hastalığı akıllarında tutmalarını sağlamaya çalışıyoruz” dedi.

Akciğer (pulmoner) embolisi nedir, neden olur? Belirtileri ve tedavisi

Pulmoner hipertansiyon 5 ana grup altında sınıflandırılıyor

Pulmoner hipertansiyona sebep olan hastalıkların klinik olarak birbirinden farklı 5 pulmoner hipertansiyon formuna zemin hazırladığını belirten Prof. Dr. Serdar Kula, şunları kaydetti: “En büyük grubu; grup 1 dediğimiz hastalıklar oluşturuyor ve bunların içinde idiopatik dediğimiz bir grup var. İdiopatik gruba kardeş olarak herediter pulmoner hipertansiyonu söyleyebiliriz; o da genetik olarak bireyden bireye geçen pulmoner hipertansiyondur. Bu grupta önemli olan yine bir başka hasta grubumuz, doğuştan kalp hastalıklarına bağlı pulmoner hipertansiyondur.

Doğuştan kalbinde delik olan bazı hastalarda eğer tedavi gecikirse, pulmoner hipertansiyon gelişebilir. O nedenle bu hastaların erken teşhisi aslında önlenebilir pulmoner hipertansiyon adına önemlidir. Diğerleri için maalesef önlemek adına yapabilecek çok fazla bir şey yok. Onun dışında göğüs hastalıklarına, akciğerin dokusuna ait hastalıklar, akciğerden kaynaklanan hastalıklardan olan pulmoner hipertansiyonu sayabiliriz. Akciğer damarlarında pıhtıların olmasından kaynaklanan pulmoner hipertansiyon ve bir de romatolojik hastalıklardan sklerodermanın akciğer dokusuna ve damarlarda yaptığı etkilerden kaynaklanan pulmoner hipertansiyon var.”

Pulmoner hipertansiyon hastaları gebe kalmamalı

Birçok pulmoner hipertansiyon türünün kadınlarda erkeklerden daha sık görüldüğüne değinen Prof. Dr. Kula, bu hastalığa sahip kadınların gebe kalmasını önermediklerinin altını çizdi. Gebeliğin bir kadının bedeninde çok ciddi değişiklikler yapan bir durum olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kula, “Her ne kadar normal, doğal bir süreç olsa da orada bebek büyürken inanılmaz bir kütle artışı, kalbe inanılmaz bir yük, kan miktarında artış, çok ciddi bir yük oluşturuyor. Solunum anlamında da aynı şekilde. Zaten kendi yaşamları için akciğer ve kalp anlamında sınırda fonksiyonlara sahip olan bu hastalar, böyle durumlarda maalesef yaşamlarını yitirme tehlikesi ile karşı karşıyalar. Üstelik pulmoner hipertansiyon tedavisi için kullandığımız ilaçlar gebeliğin erken döneminde bebek açısından zararlı olabiliyor. O yüzden biz bu hastalara gebe kalmayı önermiyoruz” dedi.

Nefes darlığı (dispne) nedir, neden olur? Belirtileri ve tedavisi

Tedavide son çare organ nakli

Tedavi alanında son yıllarda yüz güldürücü gelişmeler yaşandığını bildiren Prof. Dr. Serdar Kula, 20 sene öncesine göre tedavide çok iyi bir noktaya gelindiğini, çok yeni ve etkili ilaçlar olduğunu ama bunların hiçbirinin hastalığı tedavi edici nitelikte olmadığını kaydetti. Prof. Dr. Kula, pulmoner hipertansiyonda son ve kesin tedavinin organ nakli olduğunu, bu konuda da son zamanlarda büyük aşamalar kaydedildiğini ifade ederek, şunları söyledi: “Buradaki en büyük engelimiz donör yani organ bağışı. Organ bağışının daha da yaygınlaşması gerekiyor. Çocuk hastalar için bir başka engel, çocukların beden ölçüleri nedeniyle organ nakillerinde daha dezavantajlı konumda olmaları.

Bir yetişkinin akciğerini diğer bir yetişkine takmak daha kolay olsa da bir yetişkinin akciğerini bir çocuğa takamazsınız. Dolayısıyla o bedene uygun bir akciğer bulmanız lazım. Bu da akciğer vericisi, donör şansını azaltıyor. Kesin tedavi orada diyebiliriz. O da tabii kendince sınırlılıklara sahip ama bu hastalığın net bir tedavisi yok. Bizim için asıl önemli olan bu hastaların yaşam kalitelerinin arttırılması ve nakil için geçen sürede yani bekleme süresinde çok kaliteli bir yaşama sahip olmaları. Hastalığın belirtilerini daha da aza indirmek ve onların daha uzun süre hayatta kalmalarını sağlamak.”

Altta yatan nedene yönelik tedavi uygulanıyor

Pulmoner hipertansiyon tedavisinin hastalığın sebebine göre değişebildiğini, herkes için tek bir tedavi olmadığını vurgulayan Kula, “Hastalığın adı pulmoner hipertansiyon ama altta yatan neden çok farklı olunca, tedavi seçenekleri de farklı oluyor ya da aynı nedene bağlı olsa bile her hastanın bedeni farklı özelliklere sahip, o yüzden de farklı tedaviler uygulanıyor” bilgisini verdi.

Amfizem nedir, neden olur? Belirtileri ve tedavi yöntemleri

Prof. Dr. Serdar Kula, düzenli takiplerin pulmoner hipertansiyon hastaları için çok önemli olduğuna işaret ederek, deneyimli merkezlerde hastaların takiplerini yaptırmalarını tavsiye etti. “Üç aylık kontroller bizim için çok değerli” şeklinde konuşan Kula, “Bu kontrollerde hastanın durumunu, hastalığın ilerleyip ilerlemediğini yakın kontrol etme şansına sahip oluyoruz. Doktorlarına güvensinler çünkü doktorlar hastaları için en iyi seçeneği sunmaya çalışıyor” dedi.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla