Kan kanserinde hedef bulundu! Yeni ilaç sayesinde yaşam süresi 4 kat uzadı!

Yazan Hatice Pala Kaya
Kategori: Kanser, Onkoloji, Üye Yazıları Print

Alanında hasta ve hasta yakınlarına açık tek ulusal kongre niteliğinde olan 5. Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları Kongresi basın toplantısında önemli sorunlar ve güncel tedavi yaklaşımları gündeme getirildi. Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim Birliği Derneği (LLMBİR) tarafından düzenlenen kongrede konuşan Prof. Dr. Muhit Özcan, kan kanserleri tedavisindeki devrim niteliğinde gelişmeleri olduğunu belirterek şu bilgiler verdi: “17 ülkede 225 merkezin katılımıyla Richard M Stone tarafından yapılan ve Blood dergisinde yayımlanan 3279 AML’li hastada yapılan çalışmanın sonuçları, FLT 3gen değişimi taşıyan hastalarda tedaviye FLT3’ü durduran ilaç olan midostaurin (50 mg’lık tabletten günde 2 kez ağız yoluyla) eklenmesinin sağkalımı 26 aydan 87 ay civarına çok önemli miktarda uzattığını ortaya koydu. Bu bilgi üzerine de FDA 1990 yılından bu yana ilk kez bir ilacı AML tedavisinde onayladı. Bu ilaç AML de hedefe yönelik (hedefi bulan) ilk ilaç olması açısından önem taşımaktadır.”

Kan kanserlerinin tedavisinde büyük umutlar büyük bedellerle mi gelecek? Finansal toksisite!

LLMBİR YK Genel Sekreteri Doç. Dr. Selami Koçak Toprak ise şu bilgileri verdi: “Kan kanserlerinin tedavisinde büyük umutlar büyük bedellerle mi gelecek?” başlıklı konuşmasında madalyonun diğer yüzünden bahsetti: “Amerikan Kanser Dairesi kanserde kullanılan akıllı ilaçları ikiye ayırıyor: Bağışıklık güçlendiriciler (immünoterapi) ve hedefe yönelik ilaçlar. İşte; Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından son 20 yılda onay verilen 26 adet kan kanseri ilacının 25’i biyoteknolojik ilaç. Yani son teknoloji, akıllı ilaçlar.

İmmüno onkoloji ile kanser tedavisinde yeni bir çağın kapıları açılıyor!

Dahası bunların büyük çoğunluğu son 5 yılda onay almış. Halihazırda çalışması süren ve önümüzdeki yıllarda onay alması beklenen 200’den fazla ilaç sırada bekliyor. 2010 ile 2015 yılları arasında patent başvurusu yapılan biyoteknolojik ilaçların büyük çoğunluğu kanser ilaçları için. Bütün bunlar güzel haberler. Yeni ilaçlarla tedavi başarısı artmakta, daha evvel çaresiz denen hastalıklarda yaşam süresi uzatılmakta.
Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var:

Maliyet

Yeni ve akıllı ilaçların laboratuvardan eczaneye kadar süren ve nihayetinde hastaya ulaşıncaya kadar geçen zaman içerisindeki üretim maliyeti klasik kanser ilaçlarından kat be kat fazla. Dünya Sağlık Örgütü, son beş yıllık dönemde, tüm yeni kanser olgularının sadece tedavileri için yılda 310 milyar dolar harcanırken, kanser tanı-tedavi-izleminin yıllık maliyetinin ise 1,16 trilyon dolar olduğunu açıkladı.

2012 yılında tüm dünyada toplam 14 milyon yeni kanser olgusuna tanı koyulduğunu biliyoruz. Araştırmacılar, önümüzdeki 20 yılda kanser oluşum hızının %70 artacağını bildiriyorlar. 2020 yılında küresel ilaç endüstrisinin 1/3’ünden fazlasını akıllı/biyoteknolojik ilaçların oluşturacağı öngörülmekte.

Herkesi bekleyen büyük tehlike: Bu kadar yararlı ilaçlar ne yazık ki büyük maliyetlerle kullanıma girmekte. Bu ilaçların uygun hastalara, doğru zamanda ulaşabilmesi hususunda hekimler, ilaç firmaları ve ulusal sağlık otoriteleri de dahil olmak üzere tüm paydaşlar üzerlerine düşen görevi yerine getirmek mecburiyetindedir.”

İmmünoterapi hematolojik kanserlerin tedavisinde başarıyı arttıracak

13 kanserin sebebi, 11 kanserin çaresi bulundu.
Sebep: Obezite / Çare: Egzersiz

LLMBİR Yönetim Kurulu Saymanı Selma Ulusoy, 13 kanserin sebebi ile 11 kanserin çaresinin bulunduğunu belirttiği konuşmasında obezite ve egzersize dikkat çekti: “Obezite ile kanser riski arasında oldukça kuvvetli ilişkiler tanımlanmıştır. Obezitenin hayatı tehdit ettiği en sık 10 kanser erkeklerde sırasıyla; karaciğer, pankreas, mide, yemek borusu, kalın bağırsak, safra kesesi, multipl miyelom, böbrek, Hodgkin-dışı lenfoma ve prostat kanseri olarak bulunmuştur. Kadınlarda ise obezite ile ilişkisi olan 12 kanser sırasıyla; rahim, böbrek, rahim ağzı, pankreas, yemek borusu, safra kesesi, meme, Hodgkin-dışı lenfoma, karaciğer, yumurtalık, kalın bağırsak ve multipl miyelom olarak bildirilmiştir.

Obezitenin hematolojik kanserlerle olan ilişkisi, özellikle sağkalım üzerine etkileri tanımlanmıştır. 2008 yılında Lancet’te yayınlanan çalışmada; beden kitle indeksindeki (BKİ) her 5 kg/m²’lik artış ile hematolojik kanserlerden multipl miyelom sıklığında erkeklerde ve kadınlarda %11; Hodgkin-dışı lenfoma sıklığında erkeklerde %6, kadınlarda %7; lösemi sıklığında da erkeklerde %8, kadınlarda %17 artış olduğu ortaya konulmuştur. Lösemiye bağlı hayatını kaybetme riskinin obezlerde 1.29 kat fazla olduğu 2012 yılında yayınlanan bir derlemede gösterilmiştir.

BKİ’deki her kg/m²’lik artış ile lösemiye bağlı hayatını kaybetme riskinde erkeklerde %1.9, kadınlarda %1.2’lik artış saptanmıştır. Akut promiyelositer lösemili obez hastalarda, 1.72 kat azalmış sağkalım ve 1.53 kat azalmış hastalıksız sağkalım bildirilmiştir. Çocukluk çağı lösemilerinde de tanıda obez olmanın azalmış toplam ve hastalıksız sağkalım ile ilişkisi tanımlanmıştır. Bu ilişki akut lenfoblastik lösemide daha dikkat çekicidir.

Obezite, yaşam süresini kısaltan 5 nedenden birisidir! Çare: Egzersiz!

2016 yılında yayınlanan bir çalışmada; Avrupa ve ABD’den 1,5 milyona yakın kişinin katılımıyla yapılmış çalışmaların genel analizinde günlük boş zamanlarda yapılan fiziksel aktivitenin aralarında multipl miyelom ve myeloid lösemilerin de olduğu 13 kanserin gelişim riskini belirgin olarak azalttığı bulunmuştur. Dünya Sağlık Örgütü de diyor ki: Egzersiz, kanser gelişim riskini %10’a kadar azaltmaktaÖyleyse durmuyoruz, kan kanserlerine karşı yürüyoruz!”

Kan kanserlerini bekleyen tehlike!
Alternatif adı altında pazarlanan, işe yaramayan ot ve çöpler!

LLMBİR Yönetim Kurulu Üyesi Ertugrul Akçaoğlu, modern tıbba karşı, hastaları ve yakınlarını sömürerek, hiçbir bilimsel deneye ve kanıta dayanmadan, tesadüfi olumlu sonuçlarını özellikle kanser hastalarında başarı sağlayacakmış şeklinde lanse eden, sahte tıp adamlarının piyasası maalesef büyümekte olduğuna dikkat çekti:

Nöroendokrin tümörlerin erken teşhisi tedavi başarısında hayati değere sahip

“Alternatif tıp; modern tıp uygulamalarını reddeden, iyi klinik çalışmalarla kanıtlanmamış, tesadüfi başarılara dayanan bir yöntemdir. Alternatif tıbbın temsilcileri genellikle modern tıbbı, ilaçların sentetik olması nedeniyle ve kanser hastasına yarardan çok zarar vereceğini iddia ederek karalamaktadır.

Kendi uyguladıkları “maddeleri” ilaç diye ya da “doğal” madde diye lanse etmektedirler. Onlar için doğadan elde edilen herşey kanser hastasına iyi gelmektedir. Oysa biliyoruz ki geleneksel olarak kullanılagelen bazı bitkiler günümüzde kanser ilaçlarının etkinliğini azaltabilmektedir. Örneğin depresyon için önerilen sarı kantaron otu kanser hastalarında kullanıldığında kanser tedavilerinin kan düzeyini belirgin olarak azaltmaktadırlar.

Bir başka bitki, kaya koruğu ise ciddi karaciğer hasarı oluşturabilmektedir. Vitaminlerin de gereksiz ve yüksek miktarlarda tüketilmesi yarardan çok zarar vermektedir. Örneğin, C vitamini yüksek miktarlarda kullanıldığında antioksidan yerine tam tersi hücre çekirdeğindeki genetik yapıya hasar verecek şekilde oksidan bir etkinlik kazanmaktadır. Ayrıca kanser hastasında kemoterapi ve radyoterapinin etkisini azaltmaktadır.

Kanser hastaları ve yakınları bilmelidir ki, kansere iyi geldiği iddia edilen “alternatif tedavi yöntemleri” kemoterapinin etkisini azaltmakta ve başta karaciğer ile böbrek olmak üzere çeşitli organlarımızı iflas noktasına getirerek hayatımızı tehdit etmektedirler. Bilinçli kanser hastaları bile, yanlış bilgi ve yanıltıcı reklam nedeniyle ilaç tedavisinin yanında belki de iyi gelir umuduyla bu tip maddeleri kullanmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki, kan kanserleri; bitki, ot, çöp vb gibi maddelerle tedavi edilemezler.

Bunları kanser hastalarına önerenler, kanser hastaları üzerinden para kazanmak isteyen ve onların sağlığını bile isteye tehlikeye atan umut tacirleridir. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü verilerine göre her yıl ABD’de alternatif tıbba yaklaşık 30 milyar dolar para harcanmaktadır. Bu miktar tüm dünya ölçeğinde ise maalesef 100 milyar doları aşmıştır. Yapılan analizler neticesinde kişilerin alternatif tıp ürünlerini bu hızla kullanmayı sürdükleri takdirde bu piyasanın önümüzdeki 10 yılda 200 milyar doları geçmesi bekleniyor.

Hematolojik kanserli hastalarda beslenme ve diyet nasıl olmalı?

Kanser hastaları ve yakınları bilmelidir ki, kansere iyi geldiği iddia edilen “alternatif tedavi yöntemleri” kemoterapinin etkisini azaltmakta ve başta karaciğer ile böbrek olmak üzere çeşitli organlarımızı iflas noktasına getirerek hayatımızı tehdit etmektedirler. Bilinçli kanser hastaları bile, yanlış bilgi ve yanıltıcı reklam nedeniyle ilaç tedavisinin yanında belki de iyi gelir umuduyla bu tip maddeleri kullanmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki, kan kanserleri; bitki, ot, çöp vb gibi maddelerle tedavi edilemezler. Bunları kanser hastalarına önerenler, kanser hastaları üzerinden para kazanmak isteyen ve onların sağlığını bile isteye tehlikeye atan umut tacirleridir.”

Ertugrul Akçaoğlu ayrıca; Amerikan Kanser Derneği’nin verilerine göre 2013 yılı içinde Amerika Birleşik Devletleri’nde zehir danışma merkezlerine ek gıda kullanımı sonrası yan etki geliştiği için telefon eden 100 bin kişinin 8000’inin hastanede tedavi edilmesi gerekmiş ve bunların 1000’inde orta-ciddi yan etkiler olduğu görüldüğünü belirtti. Bu verilerin sadece telefonla ulaşan kişilerin bildirdiği yan etkiler olduğu ve aslında bu rakamın çok daha fazla olabileceğini de akılda tutmak gerektiğine dikkat çekti.

Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim Birliği Derneği tarafından düzenlenen 5. Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları Kongresi 6 Mayis’ta Ankara’da yapıldı. Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısına; LLMBİR Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan, LLMBİR YK Genel Sekreteri Doç. Dr. Selami Koçak Toprak, LLMBİR YK Saymanı Selma Ulusoy ve LLMBIR YK Üyesi Ertugrul Akçaoğlu katıldı.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla