Nöroendokrin tümörlerin erken teşhisi tedavi için çok önemli

Yazan Hatice Pala Kaya
9 Şubat 2014   |    15 Mart 2023    |   Kategori: Kanser, ONCOLife, Onkoloji, Üye Yazıları Print

Nöroendokrin tümörler (NET’ler) genellikle gastrointestinal sistemde ve akciğerlerde bulunan ancak pankreas ve rektum gibi vücudun başka yerlerinde de görülebilen küçük ve yavaş büyüyen tümörlerdir. Bunların çoğu diğer kanserlere kıyasla çok yavaş büyüdüğünden, genellikle ölçülebilir boyuta gelmeleri ya da semptomlara neden olmaları yıllar sürer. Nöroendokrin kanserlerin erken tanısı ve yeni tedavi seçenekleri konusunda sorularımızı yanıtlayan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Benekli, NET’lerin tedavisindeki güncel gelişmeler konusunda yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

Nöroendokrin tümörler (NET) nedir, nasıl tarif edersiniz?

Prof. Dr. Mustafa Benekli: Nöroendokrin tümör denilince, en çok gastrointestinal sistemde olmak üzere, daha çok nöroendokrin hücrelerden kaynaklanan tümörler anlaşılıyor. Bunlar çok geniş bir yelpazeye yayılıyorlar, vücudun her yerinden kaynaklanıyor olabilirler ama en sıklıkla gördüğümüz yer pankreas, ince barsak, mide başta olmak üzere gastrointestinal sistemdir. Son yıllardaki araştırmalar da bu alan üzerine yoğunlaşmış durumda.

Böbrek kanseri neden olur? Belirtileri ve en etkili tedavi yöntemleri

Nöroendokrin tümörlerin semptomları nelerdir, tanısı nasıl konur?

Prof. Dr. Mustafa Benekli: Hastaların çok büyük çoğunluğu asemptomatik yani hiçbir belirti, bulgu vermeyebiliyorlar. Bunların büyük çoğunluğu yavaş gelişen, yavaş büyüyen tümörler olduğu için hastalar genellikle ileri evrelerde sarılıkla gelebilir, karaciğer metastazları olabilir, karın ağrısı gibi son derece nonspesifik şikayetler olabilir. Nöroendokrin tümörler; hormon salgılayan tümörlerdir, en azından bir kısmı. Salgıladıkları hormonların cinsine göre de semptom verebilirler. Mesela; mide ile ilgili hormon salgılayan türü daha çok ülserle gelebilir.

Barsak hareketliliğini artıran, hormon salgılayan türü daha çok ishal ile gelebilir. Bir de bunlarda karsinoid sendrom dediğimiz bir şey oluyor. Karsinoid Sendrom deyince ise, daha çok ateş basması, sıcak basması, ter basması şeklinde şikayetlerle geliyorlar. Kalp üzerine ciddi etkisi olabiliyor. Kalbin çalışmasını hızlandırarak sağ kalp yetmezliğine yol açabiliyor, ilerleyen dönemlerde sık ishallerle gidebiliyor. Ama yavaş büyüyen tümörler olduğu için hastaların çok büyük çoğunluğu hiçbir semptom vermiyorlar.

Böbrek kanserlerinin belirtileri, nedenleri ve tedavisindeki yenilikler

Nöroendokrin tümörlerde erken tanının önemi ve tedaviye etkisi nedir?

Prof. Dr. Mustafa Benekli: Erken tanı, nöroendokrin tümörler de dahil olmak üzere her hastalıkta, her kanserde önemlidir. Ama tabii ki nöroendokrin tümörün cinsine göre de değişiyor. Eğer gerçekten çok erken tanı konulmuşsa ki bu genellikle tesadüfen oluyor, o zaman bu hastalığın nerede olduğuna bağlı olarak cerrahi yapılabiliyor. Cerrahi olursa zaten çok erken dönemde yakalandıkları için bu hastalar kür alıyorlar.

Eğer erken evrede yakalanmazlarsa zaten metastatik hastalıkta bunun tedavisi yok. Grade 1, 2, 3 şeklinde derecelendiriliyor. Daha sonra grade 2 ile 3’ü birleştirdiler iyi ve kötü diferansiye olarak. Bunlarda da özellikle karsinoid dediğimiz türdeki hastalar herhangi bir şey yapılmasa bile uzun yıllar yaşayabiliyorlar. Tümör çok yavaş ilerliyor, metastatik hastalıkta bile yıllarca sürebiliyor ama tam bir tedavisi yok, tümörü yok etmek mümkün değil.

Nöroendokrin tümörlerde erken tanı hayati değerde

Hekimlerin Nöroendokrin tümörler ile ilgili farkındalık düzeyi nasıl?

Prof. Dr. Mustafa Benekli: Çok bilinen tümörler değil bunlar. Şimdiye kadar ki sınıflamaları da zaten çok karışıktı, yeni yeni sınıflamalar ortaya çıktı. İnsanların farkındalıkları biraz daha arttı. Eğer bir hastalığın tedavisi yoksa, çok da sık görmüyorsanız doğal olarak, farkında olmuyorsunuz. Burada patoloji de çok önemli. Patologların size nöroendokrin tümör klasifikasyonunu net yapıp, önünüze koyması lazım. Biz onkoloji olarak patolojiye çok bağımlı bir branşız.

O yüzden patoloji çok önemli. Bunun farkındalığı yeni gelişmelerle, yeni çıkan ilaçlarla, endüstrinin bu işe biraz daha sıkı sarılmasıyla biraz daha açıkçası arttı. İnsidansları da giderek artıyor yani eskiden çok daha az gördüğümüz nöroendokrin tümörler, şimdi çok daha sık görülüyor. Tabii ki bir meme kanseri veya kolon kanseri gibi değil insidansı, çok daha az ve ülkemizdeki oranı tam olarak bilinmiyor.

Ülkemizde de tanı problemleri nedeniyle çok net olarak bilinmiyor. Nöroendokrin tümörler tek bir organın tümörü olmadığı için akciğerin nöroendokrin kanserleri var, midenin nöroendokrin kanserleri var, pankreasın nöroendokrin kanserleri var. O nedenle NET’lerin Türkiye’deki insidansını net olarak şimdilik bilmemiz mümkün değil. Dünyadakinin de çok net olduğunu zannetmiyorum.

Nöroendokrin tümörlerin tedavisi nasıldır, yeni tedavi seçenekleri nelerdir?

Prof. Dr. Mustafa Benekli: Eğer tümör erken yakalanırsa cerrahi mutlaka şart, olmazsa olmaz diyebiliriz. İkinci olarak metastatik tümörler için bahsediyorum, bunlara yine lokal tedaviler uygulanıyor. En çok karaciğerde oluyor bunlar, kan yoluyla yayılıyorlar. Karaciğerdeki tümörlere de direkt lokal tedaviler uygulanabiliyor. Radyofrekans ablasyon gibi şeyler yapılabiliyor veya Transarteriyel Kemoembolizasyon (TAKE) uygulanabiliyor. O da yine aynı anjiyo yapar gibi kasıktan girilip direkt karaciğer içerisine kemoterapi ilaçlarının yanında kemoterapiyi bağlayan bazı ajanlarla beraber verilmesi.

Kemoterapi nedir? Kanser tedavisinde nasıl uygulanır, yan etkileri nelerdir?

O durumda da gidip direkt tümöre etkili olabiliyor. Hiçbirisi yüzde yüz etkili değil. Tümörü durduruyor, geriletiyor ama tekrar edebiliyor. Eğer metastatik ise, tümörlerden tamamen kurtulmak mümkün değil. Bunlara rağmen ilerleyen tümörlerde de özellikle düşük dereceli tümörlerde dediğim gibi tümörün kendisi çok agresif ise, yüksek dereceli ise, bunlar daha çok akciğerin küçük hücreli kanseri gibi davranıyorlar. Çok hızlı yayılıyorlar, hastayı birdenbire kaybedebiliyoruz. Kemoterapi uyguluyoruz, kemoterapi ile de yaşam süresi ne kadar uzarsa. Ama düşük orta dereceli tümörü olan hastalar yıllarca yaşayabiliyorlar.

Yeni çıkan, hedefe yönelik birtakım ajanlar var. Bunların bir kısmı tümörün kanlanmasını engelleyerek etki ediyor, antiandrojenik ajanlar deniliyor bunlara. Akıllı moleküller de deniliyor, son yıllarda sayıları iyice arttı. Nöroendokrin tümörlerde de kullanımları arttı. Bunların etkileri genellikle tümörün büyümesini yavaşlatmak veya en azından stabil kalmasını sağlamak şeklinde oluyor. Bazen tümörü küçülttükleri de oluyor ama daha çok hastalık stabil kalıyor. Stabil kaldığı için de hastanın yaşam süresini uzatıyorlar. Şu anda ülkemizde de onaylı bunlar, yurtdışında da kullanılıyor birkaç yıldır, çok uzun zamandır değil. Ülkemizde de onaylı olduğu için biz de kullanabiliyoruz.

Nöroendokrin tümörlerin tedavisinde hedefe yönelik ilaçlar 

Bir de ikinci grup ajan var, buna mTOR inhibitörü deniliyor. Bu da yine kanser oluşumuna sebep olan yolaklar var, oradaki birtakım enzimleri, birtakım proteinleri bloke ederek iş görüyor. Üç aşağı beş yukarı bu iki ajanın etkinliği aynı ama sadece yavaş ilerleyen düşük dereceli ve orta dereceli nöroendokrin tümörlerde kullanılıyor ve hastalığın ilerlemesini durduruyor. Progresyonsuz sağ kalım dediğimiz yani hastanın herhangi bir hastalık ilerlemesi olmadan, stabil kalma süresini arttırarak hastanın genel yaşam süresini uzatıyorlar. Tabii arkadan başka ilaçlar da gelecek.

Bu arada birtakım hormonlardan bahsetmiştim, o hormonları durdurarak iş gören birtakım ilaçlar da var, hormonal tedaviler. Bunlar Somatostatin Analogları. Tümörlerin büyük bir kısmının asemptomatik olduğunu söylemiştik, sadece semptomatik olan hastalarda kullanılan ajanlardı. Bunlar vücuttan salınan hormonlara benzer hormonlar. Bunları özellikle ishal şikayeti ön planda olan hastalarda kullanırdık sekresyonları azaltmak için. Böylece hastaların semptomları geriler, hastalar rahatlardı.

Sonradan gösterildi ki bunlar aynı zamanda anti tümör etkiye de sahipler. Şimdi semptomatik olsun olmasın kullanıyoruz somatostatin analogları olarak. Bazen kemoterapiler kullanılabiliyor artık çaremiz kalmadığında. Kemoterapilerden de birkaç tanesi etkili. Kemoterapiyi ağırlıklı olarak çok daha hızlı büyüyen, yüksek dereceli tümörlere saklamak istiyoruz.

Kanserde multidisipliner yaklaşımın tanı ve tedavi sürecine faydası nedir?

Prof. Dr. Mustafa Benekli: Kanserde multidisipliner yaklaşım çok önemli, sadece nöroendokrin tümörlerde değil. Bir hasta geldiği zaman o hastalıkla ilgili bütün disiplinlerin bu işe bir şekilde karışıyor olması lazım ortak konseyler gibi. Multidisipliner deyince, bununla ilgili disiplinler nelerdir? Birincisi cerrahi, zaten bahsettim ilk aşaması. Eğer erken yakalanırsa, mutlaka cerrahi yapılmalı. Bu hastalıkta tek kür edici tedavi bu, erken aşamada yakalandığında. Bunun dışında gastroenterologlar çok ilgililer. Bu hastalar daha önceki dönemlerde doğru dürüst tedavisi yokken hep lokal tedaviler ön planda. Bunu da biz onkologlar yapmıyoruz tabii. Yapanlar genellikle genel cerrahlar, gastroentorologlar ilgileniyorlar, bir de radyologlar. Bu üç branş ile bizim çok yakinen çalışıyor olmamız lazım, Gazi Üniversitesi’nde böyle çalışıyoruz hakikaten.

Son zamanlarda kemoembolizasyon dışında radyoembolizasyon diye bir şey var. Bu da yine anjiyo gibi girilip, karaciğere doğrudan doğruya radyoaktif maddelerin yine belli moleküllere bağlı olarak verilmesi. Bunlar yine gidip tümörü bulup, yapışıp ona radyasyon da aynı zamanda vererek tedavi ediyorlar. Kemoembolizasyona göre biraz daha etkili olduğu söyleniyor ama çok pahalı, her hasta için uygun değil, radyasyonun akciğerlere kaçması gibi komplikasyonlar olabiliyor. Uyguladığımız hastalarımız var ama çok yaygın kullanılan bir tedavi değil. O yüzden disiplin olarak nükleer tıp hocalarını da bu işe katmak lazım. Multidisipliner yaklaşım, sadece nöroendokrin kanserlere özgü bir şey değil, bütün kanserlerde böyle olması lazım aslında. Çok önemli disiplinlerden bir diğeri de patoloji, kanser için olmazsa olmaz, mutlaka patoloji de bunun içinde.

Dünya NET Günü hakkında düşünceleriniz nedir?

Prof. Dr. Mustafa Benekli: Farkındalık olarak NET’ler bilinmeli tabii ki, haberlerde yer almalı. Aslında farkında olması gerekenler hastalardan çok doktorlar. Hastaların çoğu hiçbir bulgu vermeden gelebiliyor çünkü. O yüzden farkında olması gerekenler hekimler, hekimlerin uyanık olması gerekiyor. Büyük çoğunluğu yavaş ilerleyen tümörler bunlar, o nedenle hastalarımız korkmasınlar ama mutlaka bir onkolog tarafından takip edilmeleri gerekiyor. Şu anda halen onkolog görmeyen, gastroenterologlar tarafından takip edilen NET hastaları var. Kanser deyince her türlü kanser ile ilgili mutlaka bir onkoloğun takibinde olmaları lazım hastaların.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

3 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Yeganə Məmmədova
Yeganə Məmmədova
3 yıl önce

Salam.Mən NET kanseriyim.5 yıl önce pankreasın yarısı tümorla birge cerrahile götürülüb,iki yıldır karaciyere metastaz verib.iki yıldır sandostatin lar 20 mq ve afinitor 10 mq alıram.tümorlar olduqu kimi kalmış.1,8;1,5;ve s.Kaç yıl daha bu tedavi sürecek?

Selen
Selen
2 yıl önce

Merhaba şuanda nasılsıniz cok geçmiş olsun inşallah

Mehmet sel
Mehmet sel
2 yıl önce

Ben de net hastasıyım ve aynı ameliyatı oldum iki yıl önce.

Araç çubuğuna atla