Prof. Dr. Özden Altundağ: Yeni Nesil İlaçlarla Akciğer Kanseri Tedavisinde Başarı Hızla Artıyor

Yazan Hatice Pala Kaya
4 Ekim 2025   |    29 Ekim 2025    |   Kategori: Güncel / Literatür, Onkoloji Print

Akciğer kanserinin yıllar boyunca en ölümcül kanser türlerinden biri olarak anıldığını fakat modern tıptaki gelişmeler sayesinde artık bu hastalığın seyrinin değiştiğini belirten Başkent Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özden Altundağ, özellikle yeni nesil ilaçlar sayesinde hastalığın kontrol altına alınabilir hale geldiğini ve yakın gelecekte akciğer kanserinin kronik bir hastalık sınıfına girebileceğini vurguladı.

Akciğer kanseri teşhisi konulan hastaların kesinlikle umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini söyleyen Dünya Akciğer Kanseri Derneği Global Standartlar Komitesi Üyesi Prof. Dr. Özden Altundağ, “Artık akciğer kanseri 20 yıl önceki akciğer kanseri değil. Hastalarımızı tedavi edebiliyoruz. Çok güzel yeni ilaçlarımız var. Tanı anında beyine bile sıçramış olmasına rağmen hastalığı tamamıyla kontrol altına alabildiğimiz vakalar var. Dolayısıyla tanı almış hastalarımız da bundan ümitsizlik duymasınlar. Çok yakın gelecekte birçok kanser, şeker hastalığı veya tansiyon gibi kronik bir hastalık haline gelebilecek. Tedavi süreci belki ağızdan haplarla ya da damardan uygulanan ilaçlarla yönetilebilecek” dedi.

Prof. Dr. Murat Gültekin: HPV Aşısı Her Yaşta Korur, Bulaşmayı Azaltır ve Nüksü Önler

Türkiye Tedaviye Erişimde Avantajlı

Son yıllarda akciğer kanseri tedavisinde kullanılan ilaçların çeşitlenmesinin hastalar için yeni tedavi kapılarını aralarken, ekonomik açıdan da dikkat çektiğini anlatan Prof. Dr. Altundağ, “Son 10 yılda yeni ilaç seçeneklerinin hızla artması, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de mali yük artışına yol açmıştır. Bu ilaçların bazılarına henüz ülkemizde ulaşamamamıza rağmen özellikle geçtiğimiz aylarda SGK geri ödeme kapsamına alınan yeni ilaçlar hepimiz için umut olmuştur” dedi.

Hatta tedaviye ulaşım konusunda Türkiye’nin birçok gelişmiş ülkeye göre daha iyi durumda olduğunu vurgulayan Altundağ, “Bazı Avrupa ülkelerinde ya da Amerika’da sigorta sistemleri nedeniyle bu ilaçlara ulaşmak daha zor olabiliyor. Türkiye, yakın dönemde geri ödeme politikalarında sağladığı iyileştirmelerle önemli bir yol kat etti. Bugün birçok hasta bu tedavilere artık daha rahat ulaşabiliyor ve bazı Avrupa ülkelerinden daha avantajlı konumda” bilgisini verdi.

Genç ve Sigara İçmeyen Kadınlarda da Akciğer Kanseri Artıyor

Kanserle Dans Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin Dünya Jinekolojik Kanserler Farkındalık Günü nedeniyle düzenlediği etkinlikte Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice Pala Kaya’ya açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Özden Altundağ, akciğer kanserinin artık sadece erkeklerin değil, kadınların da en ciddi sağlık tehditlerinden biri haline geldiğini vurguladı. Prof. Dr. Altundağ, özellikle genç ve sigara içmeyen kadınlar arasında akciğer kanserinde artış görüldüğüne dikkat çekerek, bu durumun sadece sigarayla açıklanamayacak kadar karmaşık nedenleri olduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Erdem Göker: Akciğer kanseri tedavisinde mutlaka konsey yaklaşımı istenmeli

Kadınların sosyal yaşama daha fazla entegre olması ve eğitim düzeylerinin artmasıyla birlikte, sigara içme oranlarının da yükseldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Altundağ, “Eğitimli kişinin sigara içmemesi gerekir ama maalesef bizde tam tersi bir etkileşim görüyoruz. Öğretmenler, hekimler, üniversite öğrencileri arasında sigara içme oranı oldukça yüksek. Genç kadınlarda da kanser vakalarında artış var. Üstelik bu sadece sigara içenlerle sınırlı değil, sigara içmeyen kadınlarda da akciğer kanseri görülme sıklığı artıyor” dedi.

Sadece Sigara Değil, Asbest, Radon ve Ev Ortamı da Etkili

Akciğer kanserinin birçok farklı etkenle ilişkili olduğunu belirten Prof. Dr. Altundağ, “Asbest, radon gazı, polyester ve plastik ürünlere maruziyet, endüstriyel kimyasallar gibi etkenlerin yanı sıra, havalandırması olmayan ortamlarda uzun süre yemek pişirmek de bir risk. Evlerde kullanılan mermer döşemeler, eğer havalandırma yetersizse, radon gazı birikmesine neden olabilir ve bu gaz da zamanla kansere yol açabilir” bilgisini verdi.

“Cooking Index” Teorisi; Tavalardan Yayılan Tehlike

Özellikle Uzakdoğu toplumlarında görülen ve giderek Batı ülkelerine yayılan yemek pişirme alışkanlıklarıyla ilişkili risklere de değinen Prof. Dr. Altundağ, “Street food kültürü, özellikle yüksek ısıda, wok tavalarda yapılan yemekler ve bunların pişirilmesi sırasında çıkan buhar ve dumanların solunması, sigara içmeyen kadınlarda da akciğer kanseri riskini artırabiliyor. Kızgın yağa aniden atılan deniz ürünleri veya ördek bacağı gibi besinlerin yandığında çıkan buharların solunması, akciğerde birikici etki yaratarak kansere neden olabiliyor” diye konuştu.

Doç. Dr. Murat Gültekin: Rahim ağzı kanseri 90 yıl içerisinde tamamen yok edilecek

Pasif İçicilik Göz Ardı Edilmemeli

Pasif içiciliğin de önemli bir risk faktörü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Altundağ, “Sigara içenlerle aynı ortamda uzun süreli bulunmak, özellikle kapalı alanlarda maruz kalınan duman, zamanla kansere neden olabilecek düzeyde zarar verebilir. Akciğer kanserinin oluşumunda süreklilik ve kümülatif etki en belirleyici unsurlar arasında yer alır.  Bir gün bir sigara içtiniz diye hemen kanser olmazsınız. Ancak yıllar süren maruziyet, birikici etki yaratır. Dolayısıyla zararın neresinden dönerseniz kardır. Farkındalık çok önemli” dedi.

Asbest Yıllar Sonra Kanser Olarak Geri Dönebilir

Türkiye’de son yıllarda yaşanan depremler sonrası özellikle enkaz kaldırma süreçlerinde çevreye yayılan bazı zararlı maddelerin uzun vadede akciğer kanseri dahil olmak üzere çeşitli solunum yolu hastalıklarına yol açma riski bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özden Altundağ, şu bilgileri verdi: “Depremler sonrası yıkılan binaların enkazı kaldırılırken çevreye birçok toz ve kimyasal madde yayılabilir. Eski yapılarda 1960’lı ve 70’li yıllarda binalarda izolasyon amacıyla yaygın olarak kullanılan asbest, bugün kanserojen etkileri nedeniyle ciddi bir halk sağlığı tehdidi olarak kabul ediliyor.

O dönemlerde asbest, elektrik izolasyonlarında, kablolarda, hatta yapı sıvalarında çokça kullanılmış. Bugün o binalar yıkılıyor, toz toprak havaya karışıyor. Her ne kadar sulama yapılsa da içeriğinde ne kadar asbest olduğunu bilmiyoruz. Soluduğumuz hava yoluyla bu parçacıklar vücuda girerse, yıllar sonra akciğer kanseri veya mezotelyoma gibi hastalıklarla geri dönebilir.”

Asbest nedir? Ne kadar tehlikelidir? Korunmak için ne yapmalı?

Kurtarma Ekipleri ve Bölge Halkı İçin Önlem Şart

Deprem sonrası bölgeye ilk ulaşanlar olan arama-kurtarma ekiplerinin ve gönüllülerin de bu riske maruz kalabileceğine işaret eden Altundağ, “Bunun etkilerini hemen göremeyiz, yıllar içinde ortaya çıkabilir. Bu nedenle koruyucu ekipman kullanımı, alanların sulanması ve riskli yapıların tespiti çok kritik” dedi.

Beyaz Topraklı Köy: Tuzköy Örneği

Prof. Dr. Altundağ, Türkiye’de asbestin kanser yapıcı etkisine dair en çarpıcı örneklerden biri olan Nevşehir’e bağlı Tuzköy’ü hatırlatarak şunları söyledi: “Tuzköy’de toprağın beyaz olması nedeniyle evlerin duvarları bu toprakla sıvanıyordu. Oysa bu beyaz toprak, yoğun miktarda asbest içeriyordu. Sürekli maruz kalma sonucunda aynı ailelerden, aynı köyden çok sayıda kişi mezotelyoma nedeniyle yaşamını yitirdi. Sonunda köy kapatıldı.”

Akciğer Kanseri Taramasında Zorluklar

Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen ulusal kanser tarama programları kapsamında meme, kolon ve rahim ağzı kanserleri için düzenli taramalar yapıldığını ancak görülme sıklığı yüksek olan akciğer kanseri için benzer bir tarama programının henüz uygulanmadığını hatırlatan Altundağ, bu konuda bazı adımlar atıldığını, konunun yalnızca Türkiye’ye özgü olmadığını, dünyada da benzer zorlukların yaşandığını ifade etti.

Akciğer kanseri tedavisi: Ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi

Taramanın yapılabilmesi için öncelikle yüksek riskli sigara içen popülasyonun belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Altundağ, “20 paket-yıl gibi kriterlerle, örneğin 20 yıl boyunca günde bir paket ya da 10 yıl boyunca günde iki paket sigara içmiş bireylerin 45 yaşından sonra taramaya alınması gerekir. Ancak bu tarama yönteminde, meme kanseri taramalarında kullanılan mamografinin mobil cihazlarla yapılabilmesine karşın, akciğer kanseri taramalarında kullanılan düşük dozlu bilgisayarlı tomografinin (LDCT) yalnızca hastanelerde yapılabilmesi nedeniyle erişim açısından kısıtlayıcı olabilir” dedi.

Gelişmiş ülkelerde bu tür tarama programlarının nasıl uygulandığını dile getiren Prof. Dr. Altundağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyada bazı ülkeler, kişilere ‘Mamografi zamanınız geldi’ diye davetiye gönderiyor. Gitmezseniz tekrar hatırlatma yapılıyor. Üç kere çağrıldıktan sonra da gitmezseniz, bazı sigorta sistemleri ‘Tarama davetini reddettiniz, tedavi giderlerini karşılamıyoruz’ diyebiliyor. Evet, kulağa sert gelebilir ama bazen caydırıcı sistemler bu hastalıklarla mücadelede etkili olabilir.”

Yapay Zeka Umut Vadediyor

Akciğer tomografilerinin değerlendirilmesinin hem zaman alıcı hem de uzmanlık gerektiren bir süreç olduğunu belirten Altundağ, yapay zeka teknolojilerinin bu alana entegre edilmesiyle tarama sistemlerinin daha erişilebilir ve güvenilir hale geleceğini söyledi. Altundağ, “Bazen iyi huylu bir nodül ile kötü huylu bir tümör ayrımı bile yapılamıyor. Radyologlar bile zorlanabiliyor. Gereksiz biyopsiler, cerrahi girişimler yapılabiliyor. Ancak yapay zekâ sistemlerinin bu sürece dahil olmasıyla, daha verimli ve doğru sonuçlar alınabilir” ifadelerini kullandı.

Yeni Geliştirilen DNA Testi ile Akciğer Kanseri Tanı ve Tedavi Başarısı Artacak

Ben Hastasız Kalmaya Razıyım

Tedavi tarafında çalışan bir hekim olarak en büyük temennisinin hastasız bir toplum olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Altundağ sözlerini şöyle tamamladı:
“İnsanlar kanser olmasın. Gerekirse ben bu işi bırakırım, başka bir iş yaparım. Ama hastalar olmasın. Önceliğimiz bu. Çünkü kanser önlenebilir bir hastalık. Ve bu mücadelede bilimin yanında toplumun farkındalığı da çok değerli.”

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla