Prof. Dr. Demirci: Kanser hastaları mutlaka pnömokok ve grip aşılarını yaptırmalı

Yazan Hatice Pala Kaya
30 Kasım 2020   |    2 Aralık 2020    |   Kategori: Güncel / Literatür Print

Koronavirüsün solunum yollarını tuttuğu için özellikle akciğer kanseri hastalarının salgından en fazla etkilenen hasta grubu olduğunu söyleyen Memorial Ankara Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Umut Demirci, akciğer kanserinin Türkiye ve Dünya için önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirtti. Akciğer kanserinin her yıl 2 milyona yakın kişinin hayatını kaybetmesine yol açtığını belirten Prof. Dr. Demirci, kanser türleri arasında en fazla ölüme neden olan kanser olduğunu vurguladı.

Kanserle Dans Derneği tarafından, “Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı” kapsamında Ankara’da basın buluşmaları etkinliği düzenlendi. Etkinlikte konuşan Prof. Dr. Umut Demirci, akciğer kanserindeki mevcut durum, erken tanı ve tedavideki gelişmelere yönelik bilgiler verdi.

“Her bir saat boyunca dünya genelinde 20 hasta akciğer kanseri nedeniyle hayatını yitiriyor. Yine benzer şekilde her 4 kansere bağlı ölümden biri akciğer kanseri nedeniyle gerçekleşiyor” bilgisini veren Prof. Dr. Umut Demirci, “Türkiye’de her yıl yaklaşık 211 bin yeni kanser vakası bildirilmektedir. Bu vakalar içinde akciğer kanseri oranı yüzde 16.5’tir. Akciğer kanserine bağlı yıllık yaklaşık 117 bin hasta kaybedilmektedir” dedi.

Risk grubundaki kişiler coronavirüse karşı pnömokok ve grip aşısı yaptırmalı

Erken tanı kritik önemde

Erken tanı halinde tedavi başarısının olumlu yönde etkilendiğini belirten Prof. Dr. Demirci, yeni vakalar arasında erken tanı alabilenlerin oranının yüzde 21.5 olduğunu, bu hastaların 5 yıllık sürede yaşam oranının yüzde 60’ler seviyesinde gerçekleştiğini bildirdi. İleri evre hastalıkta ise 5 yıllık yaşam oranının yüzde 6 olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Demirci, “Yaşam oranlarında fark çok net iken, kanser tedavisinde erken tanının yeri ve önemi göz ardı edilemez” diye konuştu.

Yenilikçi tedaviler yaşam kalitesini artırıyor

Prof. Dr. Umut Demirci, araştırmalar sonucunda 2004’ten itibaren yenilikçi tedavilerin yaygınlaşmaya başladığını, önce hedefe odaklı tedaviler, 2011 yılı sonrasında ise immünoterapinin önem kazandığını belirterek şunları kaydetti: “İmmünoterapi, vücudun kanserle savaşmak için doğal savunmasını güçlendiren bir tür biyolojik tedavi türü.

Diğer tedavilerden farklı olarak bu tedaviler direkt tümörün kendisini değil, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek tümörü yok etmeyi amaçlıyor. Kanser genellikle bağışıklık sisteminin doğal savunmalarının çoğunu aşarak kanser hücrelerinin büyümeye devam etmesine neden olur. İmmünoterapiler, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini seçici bir şekilde tanımasına ve ortadan kaldırmasına yol açar.

Bağışıklık sisteminde uzun süreli bir hafıza oluşturur. Bu nedenle zaman içinde kanserin sürekli kontrolüne ve bu yolla uzun süreli ve kalıcı tümör yanıtlarına ve sağkalım oluşmasına neden olur. İmmünoterapi uygulamalarında, daha az yan etki ile beraber hastaların tedavi sürecindeki yaşam kalitelerinde ise artış sağlanabiliyor.”

Hastalar temastan kaçınmalı, sosyal mesafeye dikkat etmeli

Salgında en olumsuz etkilenen gruplardan birinin kanser hastaları, kanser hastaları içinde de akciğer kanseri hastaları olduğunu belirten Prof. Dr. Umut Demirci, COVID-19 ile akciğer kanseri kliniğinin benzediğini ve enfeksiyonun gözden kaçabildiğini anlattı. Kanser hastalarının salgından korunmak için ilave dikkat göstermesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Umut Demirci, sosyal mesafeye mutlaka uymaları gerektiğinin altını çizdi.

Prof. Dr. Serhat Ünal: Kanser hastaları mutlaka grip ve zatürree aşısı olmalı

Hastalara beslenme, egzersiz gibi genel önerilerinin sürdüğünü ancak salgın nedeniyle hastaların bunları yerine getirmekte zorluklar yaşadığının bilincinde olduklarını vurgulayan Prof. Dr. Demirci, “Bu dönemde kanser hastaları teması mutlaka azaltmalı. Sosyal mesafelerine dikkat etmeli, izolasyon şartlarını sağlamalı. Bunlar tanısı olan hastalarda ek problemlerin gelişmesini engelleyecek ama kanser tanısı ile ilgili süreçlerde mutlaka proaktif olmalılar, bir an önce yol almalı ve beklemeden hekime başvurmalılar. Çok ciddi bir süreçteyiz ve özellikle kanser hastaları COVID hastalığından en yüksek etkilenen grup. Tedavisi süren hastalarımız çok yüksek etkileniyor, onun dışında bir de kanserle ilgili tanısal süreçlerin, tedavi süreçlerinin gecikmesine neden oluyor” dedi.

Kanser hastaları pnömokok ve grip aşısı yaptırmalı

Prof. Dr. Demirci, “Kanser hastalarında bizim önerdiğimiz rutin aşılama takvimimiz var. Bu rutin aşılamada canlı virüs aşısını önermiyoruz. Rutin aşılar konusunda ise pnömokok aşısını ve grip aşısını mutlaka öneriyoruz” diye konuştu. COVID-19 aşı çalışmalarında kanser hastalarına yönelik kapsamlı bir araştırma olmadığını, sadece spesifik küçük bir grubun çalışmalara dahil edildiğini belirten Prof. Dr. Umut Demirci, uzun dönem sonuç ve önerilerin beklenmesi gerektiğini vurgulayarak, “Kanser hastalarında COVID-19 aşılaması için şu an ek güncellemeleri beklemek gerekir” dedi.

COVID enfeksiyonlu kanser hastasının tedavisi

Prof. Dr. Demirci, akciğer kanseri hastalarının COVID-19 pozitif olması durumunda izledikleri yol hakkında şu bilgileri verdi: “Akciğer kanseri ile COVID-19 belirtileri karışabiliyor. Bu noktada mutlaka altta yatan ilk durumu değerlendirip, eklenen şikayetler nedir kontrol ediliyor. Ateş, yeni klinikte bozulma gibi faktörlerde şüphelendiğimiz hastalarda bir de COVID-19 pozitif saptamışsak, mutlaka sistemik tedavisine ara veriyoruz. O aşamada kemoterapi veya başka aktif hangi tedaviyi alıyorsa mutlaka ara veriyoruz. Semptom yoğunluğuna göre, COVID’e yönelik spesifik tedaviler öneriliyor.

Özellikle burada filyasyon ekipleri ile enfeksiyon hastalıklarıyla beraber yakın temasta olarak tedavilerini planlıyoruz. Genelde antiviral tedavileri 10 güne tamamlanıyor ve ondan sonra COVID testinin negatifleşmesini bekliyoruz. COVID testi negatifleşmeden, hastanın kliniği düzelmeden tekrar ilaç tedavisine geri başlamıyoruz.”

Pandemi akciğer kanserinde erken teşhisi olumsuz etkiliyor

Prof. Dr. Umut Demirci, salgın ortamında bireylerin hastaneye başvurmaktan çekinmesi nedeniyle akciğer kanserinin erken tanısında azalmalar olduğunu da vurguladı. Diğer yandan, COVID-19 teşhisinde kullanılabilen BT çekimlerinin erken tanıya katkı verdiği yönündeki görüşlerin hatırlatılması üzerine ise Prof. Dr. Demirci, “Bunun iki yönü var; birincisi tanı süreçleri bir de tedavi süreçleri. O hastalara tomografi çekiliyor ama birçok hasta, -kendi günlük pratiğimde de gördüm- akciğer tomografisi çekilmiş, kitle görülmüş ama COVID şüphesinden dolayı bekliyor.

O tanısal süreçlere bronkoskopiye, diğer tetkiklere ve onkoloğa gelmesine kadar geçen süre uzuyor. Bununla ilgili son bir yıl içinde çok yayın var, hem benzer dönemlerde mesela; 2019 ile 2020 arasında kanser tanısı alan hasta oranı düşmüş çünkü hastalar evden çıkmamaya çalışıyor.

Kanserle Dans Derneği, kanser hastaları ve yakınları için online eğitim verilecek

Akciğer kanseri, COVID ile beraber kollateral dediğimiz bir hasara neden oluyor, hastalık ilerliyor ve beraberinde çok ciddi tablolara neden oluyor. Bu nedenle ciddi alarm semptomları olan hastaların beklemeden mutlaka doktora başvurması gerekir” dedi.

Sigara akciğer kanseri riskini 10 kat arttırıyor

Prof. Dr. Demirci, kanserden korunmanın ve akciğer kanseri ile mücadelenin en önemli ayağının hala sigara kullanımının bırakılması, hiç başlanılmamasının sağlanması olduğunu belirterek, sigaranın akciğer kanseri riskini 10 kat artırdığının altını çizdi.

Akciğer kanserinin en sık görülen belirtilerinin de geçmeyen veya giderek kötüleşen öksürük, öksürürken kan veya kanlı balgam çıkarma, derin nefes alırken, öksürürken veya gülerken kötüleşen göğüs ağrısı, iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk ve kilo kaybı, ses kısıklığı, nefes darlığı, sürekli tekrarlayan veya geçmeyen bronşit veya zatürre gibi akciğer enfeksiyonları olduğunu söyledi.

Sevil Gürkan: Zor bir süreç

Kanserle Dans Derneği Başkanı Sevil Gürkan ise, akciğer kanseri hastalarının tedavisinde her dakikanın hayati öneme sahip olduğunu vurgulayarak, “Biliyoruz ki kanserde erken tanı ve tedavi ile birçok yaşamı kurtarma fırsatı yakalanabiliyor. Biz de Kanserle Dans Derneği olarak yaptığımız farkındalık çalışmalarıyla kanserde erken tanıya ilişkin bilinmesi gerekenleri hatırlatıyor, kanserin risk faktörlerine karşı uyarıda bulunuyoruz” dedi.

Sevil Gürkan, akciğer kanserinde erken tanı ve tedavinin de önemine dikkati çekerek, tedavi sürecinin bireyin kendisi, çevresi için zor bir süreç olduğunu belirtti. Yeni tedavi ve ilaçlardan çok olumlu sonuçlar alındığının tespit edildiğini dile getiren Gürkan “Yenilikçi tedavilere erişimin sağlanması konusunda, yetkililerin çalışmaları hızlandırması en büyük temennimiz” diye konuştu.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla