• Ecz. Timur Gürsoy Eczacılar grup logosuEczacılar grubunda bir güncelleme yayınladı 10 yıl 7 ay önce

    İlaç Kullanımı 2 Milyar Kutuya Çıktı, Her Ev Ecza Deposu Oldu
    Vatandaşın 2005’te eczanelerden bürokrasiye takılmadan ilaç almaya başlaması sağlıkta yaşanan sıkıntılara neşter vurdu. Yıllarca ilaca ulaşamayan hastalar, birçok ülkede bulunmayan imkânlara kavuştu. Sağlık hizmetine erişimin artması, ilaca erişimi de kolaylaştırdı ancak kısa sürede ‘bilinçsizlik’, ‘kolay reçete yazımı’ ve ‘bir gün lazım olur’ düşüncesi evlere stoklanan ilaç problemi ortaya çıktı. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 190 milyon kutu ilacın evlerde depolandığını ve üçte birinin doluluk oranın yüzde 80’den fazla olduğunu belirledi. Devletin yaptığı yıllık 16 milyar liralık ilaç harcamasının en az 2 milyarının israf olduğu belirtiliyor. Evlerde en çok ağrı kesici, antibiyotik, mide ilacı ve soğuk algınlığı ilaçları bulunuyor. On yıl önce 700 milyon kutuluk ilaç satışı, 2012’de 1.9 milyara yükseldi.
    Gereksiz ilaç depolanması evlerde çocuklarda zehirleme vakalarını da artırdı. Sağlık Bakanlığı Ulusal Zehir Danışma Merkezi’ne (UZEM) 2006 yılında yıllık 47 bin olan başvuru sayısı, 2012’de 130 bine çıkarak neredeyse üç katına yaklaştı. Yıllık başvurularını yaklaşık yüzde 30’u dokuz yaş altı çocuklarla ilgili ve zehirlenmelerin yüzde 90 sebebi ilaçlar. Vatandaşın ilaca bakışını değerlendiren Doç. Dr. Zeki Bayraktar, “Maalesef vatandaşın algısına göre, en somut sağlık hizmeti hekimin muayenesi değil, alınan ilaç. Vatandaş ilaç yazmayan doktoru iyi görmüyor. Her durumda ilaç talep ediyor.” diyor. Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç Dr. Alper Evrensel de “Yıllarca ilaca ulaşmakta sıkıntı çeken hasta bu rahat dönemde ‘ihtiyaç olur’ düşüncesiyle, birçok gereksiz ilacı evinde depoluyor.” diyerek olayın bir başka yönüne dikkat çekiyor. Devletin 2013 dahil önümüzdeki üç yılda ilaca yaklaşık 50 milyar lira daha ayıracak. Uzmanlar, israfın önlenmesi ve doğru kullanım hususunda çalışma yapılması gerektiğini vurguluyor.
    Evinde 50 kutudan fazla ilaç bulunan Soner Varol neden ecza deposunda ilaç beklettiğini “Annemin ilaçları var. Evdeki küçük çocuğa ‘lazım olabilir’ diye bulundurduğumuz ilaçlar var. Babamın da eskiden kalma her gün ilaç içme alışkanlığı var.” cümleleriyle anlatıyor. Karaciğer kanseri olan kayınpederine devlet kanalıyla yurtdışından ücretsiz 5 bin Euro’luk ilaç getirten S.E ise “Kayınpederimin ilacı vefat ettikten sonra elimize ulaştı. Şu anda buzdolabında son kullanma tarihinin geçmesini bekliyor.” ifadesini kullanıyor. S.E. ilacın geri alınması ve geri dönüşümünün yapılmamasıyla alakalı mağduriyet yaşıyor. İstanbul Küçükçekmece örneğinde olduğu gibi aile hekimine ilaç yazdırmaya giden vatandaşların talepleri ise bir hayli ilginç. 60 yaşındaki Kazım F., eşinin verdiği listeyi doktora sıralıyor. Özellikle ağrı kesici olarak ‘X’ isimli ilacı istediğini söylüyor. Doktor, “Bu ilaç iltihap kurutucu (antibiyotik), ağrı kesici değil. Faydası olmaz.” diyor. Kazım F. “Eşim onunla ağrısının geçtiğine inanıyor.” cevabını veriyor. Reyhan G. ise doktora midesinin şu anda yanmadığı ama reçeteye her ihtimale karşı ‘X’ isimli ilacı yazmasını istiyor. Evde bulunsun diye soğuk algınlığı ilacı talep ediyor. Diş ağrısı için daha önce aldığı antibiyotiği tekrar yazdırmak isteyen Y.G., “Şu anda dişim ağrımıyor ama başım ağrıdığı zaman bu ilaç etkili oluyor.” gerekçesiyle doktorundan ısrarla ilaç talep ediyor.
    Vatandaşın algısına göre en somut sağlık hizmeti hekim muayenesi değil aldığı ilaç
    Sağlık ekonomisi konusunda çalışmaları bulunan Üroloji uzmanı Doç. Dr. Zeki Bayraktar, toplam sağlık harcamaları içinde ilaç giderine ayrılan payın AB ülkelerinde yüzde 7-15, OECD ülkelerinde ortalama yüzde 17 iken bunun Türkiye’de yüzde 40’a yakın olduğuna dikkat çekiyor. Yılda 350 milyon reçete yazıldığını aktaran Bayraktar göre, kullanılan ilaçların en az üçte biri gereksiz ve israf uyarısı yapıyor: “AB ülkelerindeki reçeteleme oranı yüzde 15-25 iken Türkiye’de bu birinci basamaklarda yüzde 95, ikinci ve üçüncü basamaklarda yüzde 45-50 civarında. Hekimler hastaların ilaç yazma konusundaki ısrarlı taleplerine direnç gösteremiyor. Hasta hekimle tartışıyor ve hekim hastasını memnun edemiyor.” Tüm olumsuzluklara rağmen hastaların yüzde 91’inin yazılan reçete sayesinde aldığı hizmetten memnun kaldığını anlatan Bayraktar, “Vatandaşın algısına göre en somut sağlık hizmeti hekimin muayenesi değil aldığı ilaç. Akılcı olmayan ilaç kullanımının en önemli nedenlerinden biri vatandaşın baskısı ve hekimlerin baskıya direnç gösterememesi.” diyor.
    Yıllarca ilaca ulaşamayan vatandaş, ‘lazım olur’ diye evleri depoya çeviriyor
    Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç Dr. Alper Evrensel, “Yıllarca ilaca ulaşmakta sıkıntı çeken, ilaç kuyruğa giren hastalar, ‘mutlaka bir gün ihtiyaç olur’ diye gereksiz ilacı depoluyor.” tablonun psikolojik cephesine işaret ediyor. Vatandaşın sağlıkla ilgili yeterli bilgiye sahip olmayışına vurgu yapan Evrensel, “Bu bilinç ve bilgi olmuş olsa; ilaçların ne işe yaradığı, nasıl ve ne kadar kullanılması gerektiği daha fazla bilinir. Duyuma göre tedavi başlangıcı gerçekleştiriliyor. Tedavi amacına ulaşmadan bir süre sonra sonlanıyor ve ilaçlar kalıyor.” şeklinde konuşuyor.
    Hekim hastaya yeterli vakit ayıramıor, hastayı ilaç yazarak gönderiyor
    Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkan Yardımcısı Hakkı Gürsöz ise, genel sağlık sigortası ile tüm vatandaşların sağlık güvencesine kavuşmasının ilaç kullanımında artışın olumlu ve temel nedeni olduğunu aktarıyor. Bilinçsiz ilaç kullanımı ve hekim açığından dolayı hastaya yeterli zaman ayrılamamasını ise olumsuz taraf olarak sıralıyor. Gürsöz, “Mevcut hekimlerimizin yoğunluğu nedeniyle yapılan muayene sonucunda bazı hastalar ikna olmayabilir. Tatmin olmayan hastaların başka doktorlara da gidip, evdeki ilaç sayısını artırdığını söyleyebiliriz.” diyor. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Aydın’a göre, hekimin hastasını iyi anlaması için 15-20 dakika geçmeli. Fakat hasta yükü ağır olan hekim yeterli zamanı olmadığı için hastasına direk ilaç yazıyor. Aydın, yeterli sürenin sağlanması haline birçok hastaya ateş düşürücü ya da ağrı kesici verilmesine gerek kalmayacağını söylüyor.
    İlaç firmaları, mümessillere her yıl hedef koyuyor
    İlaç firmalarının bir şekilde bazı hekimlere ilaç yazma konusundaki teşviki de ilaç artışındaki diğer bir sebep. Artışta Türkiye’deki 300’e yakın ilaç firması ve yaklaşık 20 bin ilaç mümessili ile doğrudan ilişkili. Firmalar, ilaç mümessilleri aracılığı ile 16 milyarlık ilaç bütçesinde pastadan pay almak için hekimleri ziyaret ediyor. Bazı hekimlerle de kendilerine verilmiş hedefi tutturmak için yakın ilişki işine giriyor.
    Gelişmiş ülkelerde antibiyotik 5. sırada, biz de birinci sırada
    Türkiye’de en çok tüketilen ilaç grupları içinde antibiyotik ve ağrı kesiciler ilk sırada. Yıllık ortalama 160 milyon kutu antibiyotiğe bir milyar 250 milyon lira, 300 milyon kutu ağrı kesiciye de 950 milyon lira ödeniyor. Türkiye İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği Baştanı Prof. Dr. Serhat Ünal, Türkiye’de antibiyotik kullanımının ilaçlar içinde ilk sırada olduğunu, gelişmiş ülkelerde antibiyotiklerin beşinci sırada yer aldığının altını çiziyor. Türkiye’de çoğu viral nedenlere bağlı üst solunum yolu enfeksiyonları ve romatolojik (fizik tedavi rahatsızlıkları) hastalıklarda antibiyotik kullanımı en sık rastlanan yanlış. Ayrıca, uygun olmayan, yeterli doz ve sürede kullanılmayan antibiyotikler de diğer bir yanlış. Uzmanlar bu durumun devam etmesi halinde ileride bakterilerin en güçlü antibiyotiklere bile direnç kazanacağını ve hastalıkların iyileşmeme noktasına geleceğini söylüyor.
    190 milyon kutu ilaç çocuk odasında bile saklanıyor
    SGK Aralık 2012’de 1003 haneyle tek tek görüşerek evlerdeki ilaçların durumuna masaya yatırdı. Evlerde toplam 190 milyon kutu ilacın stokta tutulduğunu tespit etti. ilaçların 10 milyonu henüz açılmamış. Her evde ortalama 11 kutu ilaç, nüfusun yüzde 5’inin evinde ise ortalama 30’un üzerinde ilaç bulunuyor. İlaç kutularının üçte birinde doluluk oranı yüzde 80’den fazla. Yüzde 8’inin son kullanma tarihi geçerken vatandaş 67 milyon kutu ilacı ihtiyaç halinde, 28 milyon kutu ilacı ise hiç kullanmayı düşünmüyor. İlaçların yüzde 21’i buzdolabında, yüzde 17’si dolap ve gardırop, yüzde 17’si çekmece, yüzde 16’sı kutudan, yüzde 8’i poşette ve yüzde 7’si de ecza dolabında saklanıyor. İlaçların yüzde 2’lik bir grup da çocuk odasında muhafaza ediliyor.
    Evleri ilaçla doldurduk, çocuklarda zehirlenme vakaları arttı
    İlaç fazlalığı evlerdeki çocuklardaki zehirlenmeleri de artırdı. Sağlık Bakanlığı Ulusal Zehir Danışma Merkezi’ne (UZEM) istatistiklerine göre, 2006 yılında yıllık 47 bin olan başvuru sayısı, 2012’de 130 bine çıktı. Zehirlenen vaka sayısı 2007’de 64 bin, 2008’de 78 bin, 2009’da 97 bin, 2010’da 111 bin, 2011’de 119 bin oldu. Başvurularını yaklaşık yüzde 30’unu 9 yaş altı çocuklarla ilgili. Genel yaş gruplarında zehirlenmelerin nedeni yüzde 70 ile insan sağlığı ürünleri yani ilaçlar olurken çocuk yaş grubunda bu oran yüzde 90. Uzmanlar, evlerdeki ilaç fazlalığının çocukları açık hedef haline getirdiğine dikkat çekiyor. “Çocuklarla ilgili bize her gün neredeyse 2-3 tane bu şekilde zehirlenme vakaları geliyor.” diyen Prof. Dr. Ahmet Aydın, bunun önlenmesi vatandaş ile birlikte ilaç sanayisine de büyük görev düştüğünü aktarıyor. “Firmalar kapaklarının çocuklar tarafından açılamayacak ve kilitli şekilde bu ilaçları üretmeli.” Kaynak:ÇağlarAvcı: http://cglravci.blogspot.com/2013/09/ilac-kullanm-2-milyar-kutuya-ckt-her-ev.html