• Dr. Dilek Arslan Tıp Öğrencileri grup logosuTıp Öğrencileri grubunda bir güncelleme yayınladı 10 yıl 5 ay önce

    TIP FAKÜLTELERİ NEREYE GİDİYOR?
    Eğitimde öylesine hızla büyüyoruz ki, hızımıza yetişene aşk olsun… Üniversite olmayan ilimiz, yüksekokul açılmayan ilçemiz neredeyse hiç kalmadı. Vakıf üniversiteleri ise aldı başını gidiyor.
    Son yıllarda, üniversite, fakülte ve yüksek okul sayıları gibi öğrenci sayısı da ikiye, üçe katlandı… Avrupa ortalamalarına baktığımızda, yükseköğrenimdeki okullaşma oranımızın daha da artması gerekiyor. Ama yanlış giden bir durum var ki, bunu kesinlikle ciddiye almamız ve biraz da frene basmamız gerekiyor.
    Bu çok önemli konu: Öğretim üyesi!
    Sayıları, hızlı büyüme karşısında olağan üstü derecede yetersiz kaldı. Öyle birkaç yılda hoca yetişmeyeceği için yeni açılan her üniversite, özellikle de vakıf üniversiteleri, köklü devlet üniversitelerinin bile içini boşalttı. Bu yüzden eğitimin kalitesi yakında iyice dibe vurursa hiç şaşırmamak gerekir. Siyaset ve YÖK ise olup bitene, sadece seyirci kalıyor.
    İşte size vahim ötesi bir tablo:
    Korkunç tablo!
    “İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisiyim.
    Türkiye’de birçok üniversitede de olduğu gibi, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde de son yıllarda hızlı bir kontenjan artışı olduğu bilinmektedir.
    ÖSYM Kılavuzu verilerine göre, 2007 yılında 318, 2008 yılında 359, 2009 yılında 410, 2011 yılında 416, 2013 yılında ise 498 öğrenci, İstanbul Tıp Fakültesi’ne alındı.
    Yedi yıllık bu süreçte, yapılan ani kontenjan artışları, altyapı olanakları ve eğitim kadrosu dikkate alınmaksızın yapıldığından dolayı, tıp eğitiminde ciddi sorunlara yol açmaktadır.
    Laboratuarlarımızın kapasiteleri, mevcut öğrenci sayısına eğitim veremeyecek durumdayken, devamlı olarak kontenjanın artırılması temelsiz bir tıp eğitimine neden olmaktadır.
    Kaldı ki tıp eğitimi ağırlıklı olarak uygulamalı bir eğitimdir ve iyi hekim olarak yetişmenin ön koşulu olabildiğince çok hasta görmek ve muayene etmektir. Fakat kontenjan artışı ve öğretim üyelerinin son dönemlerdeki yasal düzenlemelerle görevlerinden ayrılmaları dolayısıyla bir öğretim üyesi ve bir hasta başına düşen tıp öğrencisi sayısı 20-30 arasındadır.
    Böyle kalabalık pratik derslerde, öğrencilerin tamamının hastayı muayene etme şansı olmamaktadır. Niteliksiz doktorların yetişmesine sebebiyet vermek halkın sağlığı için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
    Durum böyle iken YÖK’ün her fakültenin her sınıfına mevcut kontenjanının yüzde 10 kadar sayıda Suriye ve Mısır Üniversiteleri’nden yatay geçiş hakkı kararı kabul edilebilir değildir.
    İstanbul Tıp Fakültesi Fakülte Yönetimi YÖK’e birçok kez kontenjan artışının durdurulması ve hatta yüzde 30 oranında azaltılması için dilekçe yazdığı halde bu durum tersten anlaşılmış olacak ki bu yıl yüzde 30 oranda kontenjan artışına gidilmiştir.
    Fakültenin öğretim üyeleri ve öğrencileri olarak eğitimdeki aksaklıklardan duyduğumuz rahatsızlığa karşı sesimizi duyurmak istiyoruz.
    Geleceğin hekim adayı olarak kendi adıma ve arkadaşlarım adına duyduğum endişeyi, eğitim konusunda hassasiyetinizi düşünerek sizinle paylaşmak istedim.
    Bu konunun kamuoyuna duyurulması için yardımcı olabilirseniz çok seviniriz.
    Mektubumu açık mektup olarak da yayınlayabilirsiniz. Bu sorunu, birçok fakültenin yaşadığını ve benzer tepkiler duyduğunu da düşünürsek, belki tüm Türkiye’de eğitimi iyileştirecek bir hareket başlatabiliriz…”
    Çaresi: Yeterlilik sınavı
    Üniversitelerdeki aşırı kontenjan artışı ve öğretim üyesi krizi, sadece tıp fakülteleri ile sınırlı değil. Diğer tüm alanlarda da benzeri sıkıntılar yaşanıyor. Çünkü bir profesörün yetişmesi için ortalama 20 yıl gerekiyor. Ayrıca, öğretim üyesi olarak üniversitede kalmak isteyeni bulmak da o kadar kolay değil. Oysa bir zamanlar en iyi öğrencilerin hayalini kurduğu meslekti!.. Peki özellikle doktorluk, öğretmenlik, yargıçlık, mühendislik gibi kamusal alanlara yönelik mesleklerde standardı yüksek tutmanın yolu ne olabilir?
    Bu konuda daha önce defalarca yazı yazdık. Amerika’yı yeniden keşfetmeye de gerek yok. Her beş yılda yenilenecek yeterlilik sınavları, kaliteyi artırmaya yönelik bir çözüm olabilir. Böylece, öğrenci doğru üniversite arayışına girer, üniversiteler de yeterlilik sınavlarında dökülen öğrenciler yerine çok daha başarılı öğrenciler yetiştirme yoluna giderler.
    Çok daha önemli olanı ise, öğretim üyeliğini yeniden cazip hale getirecek önlemlerin alınmasıdır!.. Özetin özeti: Eğitimde keşke biraz da bu konuları konuşabilsek!..Kaynak: Milliyet