Türkiye’de sağlık hizmetlerinde kaliteli bir sunum sağlamak için akademik erimenin, aşırı hasta yükünün ve altyapı eksikliklerinin giderilmesi gerektiğini belirten Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Nurdan Köktürk, bu olumsuzlukların önüne geçmek için etkin bir referasyon sistemine ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Antalya’da yapılan Türk Toraks Derneği’nin 28. Yıllık Kongresi’nde konuşan Prof. Dr. Nurdan Köktürk, özellikle akademide yaşanan öğretim üyesi kaybına işaret ederek, bunun bir “erime süreci” olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Köktürk, “Son dönemde akademideki öğretim üyesi sayısı giderek azalıyor. Bu bir erime. Pek çok öğretim üyemiz görevini bırakıp, özel muayenehane açıyor. Üniversitelerde öğrencileri okutacak öğretim üyesi sayısı ciddi biçimde azalıyor. Bu erimenin pek çok nedeni olduğu belli ve enine boyuna tartışmak gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Türk Toraks Derneği: Sağlık çalışanlarının çalışma koşullarından kaygı duyuyoruz
“Dünyanın Değişimi ve Nefesin Geleceği” temasıyla düzenlenen kongreye, aralarında 8 yabancı bilim insanının da bulunduğu toplam 305 konuşmacı katıldı. Kongre, yaklaşık bin 200 katılımcı ile yoğun ilgi gördü. Dünyayı ve insan sağlığını tehdit eden küresel sorunlar bilimsel bir bakış açısıyla ele alındı. Kongre Başkanı Prof. Dr. Sibel Naycı, basın toplantısında yaptığı konuşmada “Gezegenin sağlığına yönelik tedbirlerin aciliyet kazandığı bu çağda, sağlıklı bir geleceğin ancak sağlıklı bir gezegen ile mümkün olabileceği inancıyla bu temayı seçtik” dedi.
Prof. Dr. Naycı, dört gün süren bilimsel programda 83 ana oturum, 6 uygulamalı çalıştay ve 10 fiziki uygulamalı kursun gerçekleştirildiğini belirtti. Kongrede küresel ısınma, çevresel kirlilik, göçler, savaşlar ve pandemiler gibi küresel ölçekte etkili olan sorunlar kapsamlı biçimde ele alındı. Bunun yanı sıra, dijitalleşen sağlık hizmetleri, yapay zekâ uygulamaları ve yeni teknolojik gelişmelerin tıp alanındaki yansımaları bilimsel etik boyutlarıyla değerlendirildi.
Kongrede sadece çevresel ve küresel sorunlar değil, aynı zamanda sağlık eğitiminin mevcut durumu da gündeme geldi. Prof. Dr. Nurdan Köktürk, 2007’den bu yana üniversite sayısının hızla arttığını ve bugün 208 üniversitede toplam 7 milyon öğrencinin eğitim aldığını, buna karşılık yalnızca 180 bin öğretim üyesinin görev yaptığını hatırlattı.
Tıp fakültelerine de vurgu yapan Köktürk, 1970’lerde yalnızca 9 tıp fakültesi varken 2022 itibarıyla bu sayının 118’e yükseldiğini, ancak öğretim üyesi artışının öğrenci artışına oranla çok daha düşük kaldığını belirten Prof. Dr. Köktürk, şu bilgileri paylaştı: “Tıp fakülteleri eğitim açısından donanımlı olması gereken kurumlar, hepimizin sağlığı orada verilen eğitimin niteliğine bağlı. 1970’lerde tıp fakültelerinde öğrenci sayısı 1900 civarındayken, 2023 yılına gelindiğinde bu sayı yüzde 75 oranında artmış ancak aynı dönemde öğretim üyesi artışı yalnızca yüzde 37 seviyesinde kalmıştır. Elbette öğretim üyesi sayısının bire bir öğrenci sayısına eşit olması beklenmez, öğretim üyelerinin belli bir oranda öğrenciyi kapsayacak şekilde planlanması gerekir. Ancak geldiğimiz noktada ciddi bir yetersizlik yaşandığını düşünüyoruz.”
Sağlık kuruluşlarının gelişimine dair veriler de paylaşan Köktürk, 2002-2023 yılları arasında kamu hastanesi sayısının 773’ten 933’e çıktığını, üniversite hastanelerinin 50’den 68’e yükseldiğini ancak özel hastane sayısında ciddi bir artış olduğunu ifade ederek, “Özel hastane sayısı 271’den 565’e çıktı. Buna bağlı olarak yatak sayısındaki artış da özellikle özel hastanelerde belirgin” dedi.
Türk TORAKS Derneği: TUS kontenjanları %100 arttırıldı ancak eğitim yetersiz
Son yıllarda hızla artan şehir hastaneleri projelerine değinen Prof. Dr. Köktürk, Türkiye’de bugün 25 aktif şehir hastanesi bulunduğunu; Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’nin 3.700, Etlik Şehir Hastanesi’nin 3.600, İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi’nin 2.000 ve İstanbul Başakşehir Çam Sakura Şehir Hastanesi’nin ise 2.600 yatak kapasitesine sahip olduğunu ifade etti. Şehir hastanelerinin 2025 bütçesinin yüzde 11’ini oluşturduğunu aktardı.
Göğüs hastanelerindeki değişime de dikkati çeken Prof. Dr. Köktürk, “Türkiye’de sadece 9 göğüs hastanesi bulunuyor ve toplam 2.966 yatağa sahipler. Göğüs hastanelerinin giderek değiştirildiği ve yatak sayılarında değişimler olduğunu biliyoruz. Süreyyapaşa Hastanesi gerçeğini bir kez daha hatırlatmak lazım. Tüberküloz yatak sayılarındaki azalmayı ve sanatoryumdaki yatak sayılarının azalmasının bizim için olumsuz bir gelişme olduğunu tekrar belirtmek isterim” diye konuştu.
Türkiye’nin sağlık altyapısının yatak ve yoğun bakım kapasitesi bakımından Avrupa ülkelerinden iyi durumda olduğunu vurgulayan Köktürk, “Covid-19 pandemisinde Avrupa’daki pek çok ülkeden hızlı aksiyon alabildik. Bu, doktorlarımızın aşırı yoğunlukla çalışmaya alışık olmasından kaynaklı. Ülkemizde bir doktor, günde 70-100 hasta bakabiliyor” dedi.
Ancak bu yoğunluğun bir başka soruna işaret ettiğini belirten Prof. Dr. Köktürk, 2023 verilerine göre Türkiye’de kişi başı yıllık hastane başvurusunun 11.4 olduğunu açıkladı. Avrupa Birliği ülkelerinde bu oranın ortalama 6 olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Köktürk şunları söyledi: “Aile hekimlerine başvuru sayısı 416 milyondur, kamu hastanelerine başvuru sayısı 424 milyondur. Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda kişi başı hekim müracaatı ortalaması 6’dır. Avrupa Birliği ülkelerinin iki katı civarı kişi başı hekim başvurusu var. Ülkede bu kadar yoğun sağlık hizmeti sunumu olmasına rağmen kişi başı başvuru sayısını azaltamıyoruz.”
‘5 dakikada bir hasta muayene sistemi’ nedeniyle hem hastalar hem de doktorlar mutsuz
Çözümün etkin bir referasyon sisteminden geçtiğini belirten Prof. Dr. Köktürk, “Aile hekimi, baktığı sayıda ikinci basamak hasta hizmeti vermiş. Neden aynı hastaya iki kere bakıyoruz? Neden üçüncü basamak hastaneler boğazı ağrıyan hastaya hizmet veriyor? Referasyon sisteminin etkin çalışması, her basamağın etkin görevlendirilmesi, sayıya değil kaliteye odaklı bir sistemin kurulması gerekiyor. Biz hekim olarak kaliteli hizmet vermek istiyoruz” diye konuştu.
YAZIYI PAYLAŞ
YORUMUNUZ VAR MI?