Sağlık çalışanlarının obezite önyargısı obezite tedavisine engel oluşturuyor

Yazan Hatice Pala Kaya
Kategori: Sağlık Gündemi, Zayıflama ve Obezite Print

Tüm dünyada ve ülkemizde obezite, salgın hızında artmaya devam ediyor. Kilo nedeniyle ayrımcılık ise obezite kadar hızlı artıyor. Obez bireyler, sosyal yaşamın her alanında olumsuz tutum ve davranışlarla karşılaşabildikleri gibi, genellikle eğitim, iş ve sağlık hizmeti ortamlarında önyargılara maruz kalabiliyor. Obezite önyargısının obezite tedavisine engel olduğunu söyleyen Türkiye Diyetisyenler Derneği İkinci Başkanı Doç. Dr. Aydan Ercan, yurt dışında sağlık çalışanları arasında obezite önyargısına yönelik araştırmalar yapıldığını, bu araştırmalarda sağlık çalışanlarının da obez hastalara karşı önyargılı ve ayrımcı davrandığı sonucuna ulaşıldığını kaydetti. Medikal Akademi Ankara Temsilcisi Hatice PALA KAYA’nın sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Ercan, sağlık çalışanlarının ön yargılarının, obez bireylerin sağlık hizmetlerine erişimi ve hizmet alımına etkilerine yönelik açıklamalarda bulundu.

Obezitenin neden olduğu fizyolojik, sosyal ve psikolojik problemler nelerdir, kısaca bunlardan bahseder misiniz?

Doç. Dr. Aydan Ercan: Bugüne kadar obezite kaynaklı fizyolojik ve fiziksel sağlık sorunlarından çokça söz edildi, araştırıldı. Ancak obezite sadece fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkların sebebi değildir, son yıllarda obezitenin sosyal problemlerle ilişkisi de dikkat çekmeye başladı. Bilindiği gibi obezite, vücutta her organı etkileyerek; dolaşım sistemi, solunum sistemi, sinir sistemi, sindirim sistemi ve kas iskelet sistemi üzerinde önemli riskler oluşturmaktadır.

Toplum sağlığını tehdit eden obezite sağlık harcamalarını da %22 artırıyor

Diğer yandan vücut bileşimindeki yağ ve yağsız kütle oranlarındaki değişikliklerine bağlı olarak endokrin sistem de olumsuz yönde etkilenmektedir. Bunun sonucunda obezite, diyabet, insülin direnci, kalp ve damar hastalıkları bazı kanser türlerinin görülme sıklığı artmakta, bireylerin yaşam kalitesi olumsuz etkilenmekte ve sağlık harcamaları yükselmektedir.

Fizyolojik problemlerin yanısıra obezitenin neden olduğu psikolojik sorunlar da göz ardı edilmemelidir. Obezite nedenli psikolojik sorunlar birbirleriyle bağlantılı olabildikleri gibi biri diğerine zemin hazırlayabilmekte ve zaman zaman da iç içe geçebilmektedirler. Bu sorunlar benlik saygısı ve beden algısı üzerine olumsuz etkiler, aile ilişkilerinde yaşanan sorunlar ve sosyal uyum sorunları, yeme tutumu ve yeme bozuklukları, obez bireylerde psikopatoloji olarak dört ana başlık altında toplanabilir. Son yıllarda obezitenin neden olduğu fizyolojik ve psikolojik sorunlar kadar önemli olan sosyal sorunlar da dikkat çekmeye başlamış olmakla beraber henüz az sayıda çalışma yapılmıştır. Obezite, sosyal yaşamda da bireyi olumsuz yönde etkileyen sosyal bir sağlık sorunudur.

Obezite ile ilgili araştırmalar genelde fizyolojik, klinik ve psikolojik çalışmalardan oluşmaktadır. Obeziteye karşı sosyal tutumlar obezite veya vücut ağırlığına yönelik olumsuz tutumlara ve/veya davranışlara neden olarak obezlerde olumsuz duyguları pekiştirerek psikolojik sorunların şiddetini arttırabilmektedir. Bu noktada ‘obezite önyargısı’ önemli bir sosyal problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Önyargı “eksik hatalı bir yargılama süreci sonucunda öteki şahıs ve gruplara karşı olumsuz, hoşgörüsüz, haksız ve ayırımcı tutumlar” olarak tanımlanabilir.

Son yıllarda obezite ön yargısı önemli bir sosyal problem olarak karşımıza çıkıyor. Obez bireyler en çok hangi alanlarda bu ön yargıya ve ayrımcılığa maruz kalıyor, bilgi verir misiniz?

Doç. Dr. Aydan Ercan: Obezite önyargısı; eğitim, iş, sağlık gibi pek çok sosyal alanda bireylerin karşılaştıkları hoşgörüsüz, olumsuz tutum ve davranışlara maruz kalma olarak tanımlanabilmektedir. Örneğin; obez bireyler aile yaşamlarında fazla kiloları nedeniyle eşleri tarafından hor görülebilmekte, eğitim yaşamlarında arkadaşlar arasına alınmama, alay edilme, ad takılma gibi durumlarla karşılaşabilmekte; iş yaşamlarında iş bulmakta zorlanmanın yanısıra, işe alındıklarında diğer çalışanlarla eşit fırsatlara sahip olamama, daha düşük ücretle çalışma veya üst pozisyonlara terfi etmede zorlanma gibi olumsuzluklarla karşılaşabilmektedir.

Ağırlık ön yargısı sağlık hizmeti sunumunda yaygın olarak görülüyor mu? Eğer görülüyorsa, obez bireyler sağlık hizmeti alırken en fazla hangi olumsuz tutum ile karşı karşıya kalıyor?

Doç. Dr. Aydan Ercan: Az önce de söylediğim gibi, obezitenin neden olduğu sosyal sorunlar yıllar önce bazı çalışmalarda ele alınmış olmakla birlikte, çok da ilgi çekmemiştir. Ancak son yıllarda yurtdışı literatürde artık obezite önyargısı daha çok fatfobia veya obezite ayrımcılığı olarak ele alınmaya başlandığını ve çalışmaların sağlık alanında ilgi uyandırır düzeye geldiğini görüyoruz.

Obezite ameliyatları psikiyatrik bozukluk ve alkolizme neden olabilir!

Yine yurtdışındaki çalışmalarda hekimlerin, tıp veya hemşirelik öğrencilerinin yanında obezite önyargısına maruz kalmış obez bireylerin ele alındığı görülüyor. Bu çalışmaların sonuçları da sağlık çalışanlarında obezite önyargısı olduğunu gösteriyor. Ancak ülkemizde tanık olduğumuz ve gözlemlediğimiz obezite önyargısı özellikle sağlık alanında “var” olmasına karşın henüz bu durumu dile getirebilecek yeterince çalışma bulunmamakta.

Obezite Önyargı Ölçeğinin (GAMS-27) geliştirilmesinden sonra obezite önyargısı farkındalığının yavaş yavaş yaşama geçmesi ile ülkemizde de birer ikişer çalışmalar yapılmaya başladı. Ne yazık ki çalışma sonuçları da sağlık alanında obezite önyargısının varlığını gösteriyor.

Obezite ön yargısının sağlık hizmeti ortamında görülmesinin obez bireyler açısından ne gibi olumsuz sonuçları ortaya çıkıyor?

Doç. Dr. Aydan Ercan: Zayıflığın beğeni kazanıp, obeziteye karşı olumsuz tutum ve davranışların geliştirilmesinde endüstüri devrimine kadar uzanan süreçte modadan kitle iletişim araçlarına, sağlık alanında kamuya verilen bilgilerden yiyecek üretimine kadar pek çok etmen rol oynamakla birlikte, bir de obezitenin tedavi ve bakımında yer alan ve sağlık çalışanlarının zorlanmasına neden olan etmenlerden de söz etmek gerekiyor.

Örneğin; obez bireyin sağlık birimine girişinden başlayarak her türlü klinik ve antropometrik ölçümün alınmasında kullanılan araç gereçlerin uygun büyüklükte olmaması, hatta bekleme salonlarının bile uygun şekilde tasarlanmaması obez bireyin sıkıntılı zaman geçirmesine neden olurken, sağlık çalışanlarının da verileri toplamasında, bulguları yorumlamasında zorluklara neden olabiliyor.

Bilgi kirliliği doğru beslenmeyi engelliyor ve toplum sağlığını tehdit ediyor

Daha da ötesi obez bireylere ve ölçülere göre tasarlanmamış muayene veya operasyon araç gereçlerinin zorunlu kullanımı da yine sağlık çalışanlarında zorlanmaya neden olurken, obez birey de bu süreç içerisinde hırpalanabiliyor. Sürecin devamında komplikasyon sıklığı, bakım güçlüğü gibi fiziksel sorunlar da her iki taraf için yıpratıcı olabiliyor. Tüm bunlar bir araya geldiğinde sağlık çalışanlarının olumsuz tutum ve ön yargılı davranışları obez bireylerin tam bir sağlık hizmeti alamama riskini ortaya çıkarabiliyor.

Diyetisyenler arasında da obez bireylere karşı bir ön yargı var mı? Eğer varsa, bunun nedenlerini açıklar mısınız?

Doç. Dr. Aydan Ercan: Bir toplumda çoğu insan, önyargılarının ve/veya düşünmeden ayrımcı yaklaşımlarının farkında olmayabilir. Sağlık çalışanları da o toplumun bireyleri değil midir? O zaman diyetisyenleri de sağlık çalışanlarından ayırmak mümkün değil diyelim.

Şişman fobisini ve obezite ön yargısını azaltmada diyetisyenlerin etkinliği ve rolü olabilir mi?

Doç. Dr. Aydan Ercan: Aslına bakarsak birey önce aile içinde sonra da okulda sosyalleşiyor. Önyargıları veya ayrımcılığı da mesleki eğitime gelene kadar çoktan çözmüş olmamız gerekiyor ki, bireysel özellikleri ve hastalıklara bağlı engelleri öğrencilerimiz mesleki eğitim sırasında anlayarak özümseyebilsinler. Yine de mesleki eğitim sırasında yer verilecek müdahaleler ile her daldaki sağlık çalışanı adaylarının empati ve iletişim becerilerinin geliştirilmesi, obezite önyargısının azaltılması mümkün.

Toplumda obezite ön yargısını geriletebilecek nasıl yöntemler geliştirilebilir?

Doç. Dr. Aydan Ercan: Gündeme baktığımızda obezite ile ilgili müthiş bir savaş görüyoruz. Kamu spotları, sağlık politikaları, reklamlar, sağlık haberleri sürekli obezitenin ne denli korkunç, ne denli tehlikeli olduğundan söz ediyor. Bu durumda siz ne hissediyorsunuz? Korku ve kaçış değil mi? O zaman toplumun, obezitenin oluşumu kadar obezitenin tedavisi ve sonra da önlenmesi konusunda bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak izlediğim kadarıyla önce hastalıklardan sonra da büyük riskler oluşturabilecek tedavi yöntemlerinden söz ediliyor.

Sonuç: hastalıklardan korkarak hızla zayıflamak isteyen bireylerde büyük bir hayal kırıklığı ortaya çıkıyor. Bu durum obez bireyin özgüvenini kaybederek kendi kendine obezite önyargısı geliştirmesi ve çevresindekilerin de obezite önyargılarının pekişmesi ile kısır döngüye giriyor.

Vücut ağırlığı bir iki günde kazanılmadığı gibi, ağırlık kaybının da bir iki günde olmayacağı, mucizevi yöntemlerin değil, yaşam biçimi değişikliklerinin uygun ve kalıcı olduğu unutulmamalıdır. Medyanın raiting kaygısından kurtularak, esas görevi olan “kamuya doğru bilgi aktarmak” ilkesini yakalaması gerektiğini düşünüyorum. Diğer yandan şehirleşirken imar planlarımız içerinde insanların rahatça fiziksel aktivitelerini yapabilecekleri yürüme veya bisiklet yollarının, oyun alanlarının da göz ardı edilmemesi gerektiğini eklemek istiyorum.

YAZIYI PAYLAŞ

YORUMUNUZ VAR MI?

guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Araç çubuğuna atla