Prof. Dr. Füsun Yarış, dört yıla yaklaşan kanserle mücadele serüvenini bir akademisyen hekim olarak nasıl sürdürdüğünü anlattı. İleri evre bir kanser hastası olmasına rağmen hala mesleğinin başında olan Prof. Dr. Yarış, gerçek bir ‘Kanser Survivor’ı.

Global Public Health dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, dünyada yüksek früktozlu mısır şurubu (YFMŞ) kullanımı tip 2 diyabet artışında önemli bir risk faktörü. Çalışmaya göre, YFMŞ kullanan ülkelerde kullanmayanlara göre diyabet oranı %20 daha yüksek.

Geçtiğimiz ay BMJ’de yayınlanan yeni bir çalışmanın verileri, 50 olan postmenopozal kadınlarda hormon-replasman tedavisinin (HRT) önemli faydalar sağladığını gösterdi. Çalışmada, HRT/nin mortalite, MI veya kalp yetmezliği riskini anlamlı oranda azalttığı belirlendi.

İlk kez bir nano-ilaç insan klinik çalışmalarında başarıyla denendi. BIND-014 isimli nano-ilacın dosetaksele kıyasla daha iyi etkinlik ve farmakolojik özellik sergilediği ve birden fazla tümör modelinde tümör büyümesini 10 kat daha uzun süre baskıladığı saptandı.

Kronik böbrek hastalığı ile mücadelede öncelikli hedefin erken tanı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kenan Ateş, “Sorunun bileşenlerine odaklanmalı; bunların başında hastalığa karşı önleyici tedbirler alması ve erken tanı araçlarını etkili şekilde kullanılması geliyor” dedi.

Artan risk faktörleri nedeniyle kronik böbrek hastalığı prevelansında ciddi bir artış yaşanabileceğini söyleyen Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, “Erken tanı ile çözüm üretilebilecek bir sorun yetersiz farkındalık nedeniyle büyüyor; koruyucu önlemlere ağırlık verilmeli” dedi.

Genetiğin kanser öneminin artmaya devam ettiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Çetiner, “Tedaviler giderek daha fazla genetik yapıya göre belirleniyor. Tedavi seçeneklerinin ciddi şekilde değiştiğini görüyoruz. Artık hastalıklarla ilgili genel açıklamalardan sakınıyoruz” dedi.

Kanser tedavisinde kemoterapisiz dönemin başladığını söyleyen Prof. Dr. Brian Durie, “Tıp tarihine ilaç faciası olarak geçen Talidomid, 40 yıl sonra Myeloma karşı ilk biyolojik tedavi oldu. Akıllı moleküller döneminde pek çok kanser türü kronik hastalık sınıfına girecek” dedi.

‘Türkiye’de Tip 2 Diyabet Komplikasyonlarının Maliyeti’ başlıklı çalışma, diyabetin kamuya yıllık maliyetinin 13 milyar TL olduğunu gösterdi. Bu rakamın %84’ünü diyabetin etkin tedavi edilememesi nedeniyle ortaya çıkan komplikasyonlar oluşturuyor.

Kanser aşıları ilk başarıyı foliküler lenfomada sağladı. Journal of Clinical Oncology’de yayınlanan çalışma kanser tedavisinde yeni bir dönemin habercisi olarak gösteriliyor. Hastaya göre düzenlenebilen lenfoma aşısının hastalıksız sağkalım süresini 52 aya kadar uzattığı saptandı.

TURDEP çalışmalarından gelen verilerle birlikte obezitenin, yarattığı risklerin daha iyi görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. İlhan Satman, ‘Bu çalışma obezitenin yaygınlığını görmek için önemlidir. Obeziteye karşı eylem planlarına ihtiyacımız var” dedi.

Türkiye’de kronik böbrek hastalığının ciddi bir boyuta ulaştığını ve CREDIT çalışmasının alarm verdiğini belirten Prof. Dr. Tevfik Ecder, “Veriler karşı karşıya olduğumuz tehlikeyi net şekilde gösteriyor. Sorunun ciddiyeti karşısında acil önlem alınması gerektiği ortada” dedi.

Araştırmacılar, kanser hücrelerinin immün sisteme kendisini öldürmesi için sinyali gönderen proteinler taşıdığını keşfetti. ‘Beni yok et’ sinyali taşıyan hücrelerin yanı sıra, ‘zarar verme’ sinyali taşıyan hücreler de saptandı. Keşifin tedavide devrim yaratması bekleniyor.

Dünyada sağlık sistemleri için öncelikli hedefin artık diyabet olduğunu söyleyen Dr. Serdar Savaş, “Herkes kardiyovasküler ölümlerden bahseder; diyabet hafif bir hastalıkmış gibi algılanır. Oysa hastayı ölüme götüren ana faktör diyabettir” dedi.

TURDEP-II çalışmasının sonuçlarına göre Türkiye’de diyabet prevelansı son 12 yılda %90 artarak, %13.7’e çıktı. Çalışmayı yürüten Prof. Dr. İlhan Satman, verilerin tüm öngörüleri geride bıraktığını belirterek: “Beklenen bu değildi. Diyabet oranın şu anda %4.7 olması bekleniyordu” dedi.

Kronik böbrek yetersizliğinden muzdarip olan hasta sayısının çığ gibi arttığını söyleyen Prof. Dr. Tevfik Ecder, “Diyaliz tedavisi gören hasta sayısı 10 yılda ikiye katlandı. Artış aynı trendle devam ederse dünyadaki hiçbir sağlık sistemi ekonomik açıdan kronik böbrek hastalığının tedavisini karşılayamaz” dedi.

Ronald O. Perelman Kalp Enstitüsü araştırmacıları, 9 bin hasta üzerinde yaptıkları bir araştırmada, takip sırasında gelişen artmış kalp hızının, kalp hastalığı veya diğer nedenlere bağlı ölüm riskinde anlamlı artışa neden olduğunu saptadılar. Çalışmada, 5 yıllık takip sürecinde dakikada ≥84 vuruluk kalp hızının, kardiyovasküler ölüm ve tüm nedenlere bağlı ölüm riskini sırasıyla %55 ve %70 oranlarında artırdığı belirlendi.